Son zamanlarda kendinizi yorgun ve halsiz hissettiğiniz gün sayısında artış gözlemliyorsanız dikkat. Elbette bu durumun birçok farklı sebebi olabilir. Stres, düzensiz uyku, mevsim değişikliği bu durumu tetikleyenler arasında. Fakat bunların yanı sıra bazı vitamin ve mineral yetersizlikleri de yorgunluk ve halsizlik ile kendini gösterebilir, demir eksikliği de bu listede ilk sırada yer alan minerallerden biri.
Özellikle yorgunluk, halsizlik, el ve ayaklarda üşüme gibi belirtilerle kendini gösteren demir eksikliğine karşı düzenli tahlil, gerekli durumlarda ise hekim kontrolünde takviyeyi göz ardı etmemek gerekiyor. Öyle ki vücudumuzun temel minerallerinden olan ve birçok metabolik süreçte rol oynayan demir eksikliğinde Dünya genelinde bir artış söz konusu.
Türkiye’nin yüzde 25’i anemi
İlk olarak bir hatırlatmayla başlayalım. Demir, oksijeni akciğerlerden vücudun geri kalanına taşıyan kırmızı kan hücrelerinin bir bileşeni olan hemoglobin yapılmasına yardımcı oluyor. Anemi, yani kansızlık olarak karşımıza çıkan tablo ise kırmızı kan
Size iyi bir haberim var: Bazı besinler cilt sağlığınızı destekliyor, enerjinizi artırıyor, biyolojik yaş alma sürecinizi geriye çekecek bileşenleri içerisinde bulundurabiliyor. Hangileri mi?
Sizce bazı besinler ömrünüzü kısaltıp, bazı besinler ise daha ‘genç’ görünmenizi sağlayabilir mi? Biliyoruz ki zamanı ve yaş alma sürecini durdurmak imkânsız! Ama ben ufak bir hatırlatmayla başlayayım: Kaç yaşında olduğunuzdan çok, kaç yaşında hissettiğiniz ve yaşadığınız çok daha değerli bence. Sağlıklı cilt ve sağlıklı yaşam süresini yaşam tarzı, beslenme biçimi, aktivite durumu, çevresel faktörler gibi bir sürü etmen etkiler. Bunlardan en önemlisi hayata pozitif bakmak, mutlu olmak ve gülümsemek…
Besinsel anlamda gençleştiren veya hastalıktan koruyan tek bir mucizevi besin elbette yok. Ama iyi haber bazı besinler cilt sağlığınızı destekliyor, enerjinizi artırıyor, biyolojik yaş alma sürecinizi geriye çekecek bileşenleri içerisinde bulundurabiliyor. Ben de bugün sizlerle kendinizi daha genç
‘Gıda hakkı’nın 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden beri en temel insan haklarından biri olduğunu biliyor musunuz? Buna rağmen günümüzde en çok ihlal edilen insan haklarından biri olduğunu söylemek mümkün. 16 Ekim Dünya Gıda Günü.
Bu yılın teması ise: Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için ‘gıda hakkı’. Güncel veriler bu konuda ilerlemenin çok yavaş olduğunun altını çiziyor. Geçtiğimiz günlerde TÜSİAD ev sahipliğinde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün düzenlendiği Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu (SOFI) Raporu 2024 Türkiye Lansmanı’na katıldım, rapordan önemli sonuçları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Vurgulanan en kritik mesajlardan biri, 2030 yılına kadar sıfır açlık hedefine ulaşmak için daha güçlü ve acil adımlar atmamız gerekiyor. Dünyada tekrarlayan aşırı hava olayları, ekonomik durgunluklar, eşitsizlik ve pandemi kaynaklı yaklaşık 783 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olduğu belirtiliyor. 3.1
18 Ekim Dünya Menopoz günü öncesinde bu hassas döneme dair yeni çalışmaları ve perimenopoz döneminde bir kadın olarak kendi deneyimlerimi paylaşmak istiyorum
Menopoz kadınların hayatındaki en hassas dönemlerden biri. Aslında vücudun bir nevi “Bana daha iyi bakmalısın” uyarısında bulunduğu bir dönem olarak tanımlanabilir. Hem menopoza geçiş (perimenopoz) hem de menopoz dönemini iyi yönetmek kıymetli. Peki bu süreçte kendinize iyi bakıyor musunuz? Menopoz semptomlarınızı hekiminizle konuşmayı, düzenli kontrollerinizi ve gerektiğinde hormon replasman tedavisini ihmal etmeyin, araştırmaktan çekinmeyin.
Ben ne yapıyorum?
Hayatımın bu yeni dönemini ben de doğal karşılıyorum ve kabul ediyorum, bu süreçte kendimi gözlemlerken farklılıkları da keşfediyorum hatta benzer yaş arkadaşlarımla da sohbet ediyorum. Diyeceğim o ki sevgili kadınlar, menopoz döneminden korkmayın, menopozu kucaklayın… Bazen menopoz hiç şikayet vermez ama östrojen hormonunun azalması doku ve hücreleri farklı etkileyebilir o yüzden daha iyi
Son günlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Kaygılı, stresli, üzgün... Maalesef ülke olarak akıl ve ruh sağlığımızı korumakta güçlük çektiğimiz günler yaşıyoruz. Hepimiz yaşadığımız toplumun bir parçasıyız, toplum iyi olmadan iyi olmamız mümkün değil. Aklımızı ve bedenimizi korumanın yollarını düşünmek gerekiyor. Temel insan haklarına erişemeyen veya güvensiz bir ortamda yaşayan bireylerin sağlıklı bir zihin ve ruhsal gelişiminin mümkün olmadığının altını çizmekte fayda var.
Dünya Sağlık Örgütü sağlık tanımını, bedenen, ruhen ve zihnen tam bir iyilik hali olarak belirtiyor. Ruh ve beden sağlığı tam olarak bir bütün de diyebiliriz. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı kapsamında çok kıymetli önerileri bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Bu yılın teması ‘İşyerinde Ruh Sağlığı’ olarak belirlendi. Küresel nüfusun yüzde 60’ının çalışan nüfus olması, işteki başarı ve ruh sağlığı ilişkisi vurgulanırken, ruh sağlığına yönelik risklerin önlemesi için eyleme ihtiyaç duyulduğunun altı
Lancet Neurology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, hava kirliliği, yüksek hava sıcaklığı ve bazı metabolik risk faktörleri, felç vakalarındaki küresel artışın nedenleri arasında geliyor.
Günümüzde değişen yaşam tarzı alışkanlıkları, pek çok kronik hastalığa zemin hazırlayabiliyor. Örneğin, dünyada neredeyse her 5 kişiden birinin yaşamı boyunca kanser veya kalp hastalığı riskiyle karşı karşıya olduğunu biliyor musunuz? Sıklığı giderek artan bir hastalık daha var ki, o da inme. İnme, beyin damarlarının tıkanması veya kanaması sonucu meydana gelen bir nörolojik hastalık olarak tanımlanabilir. Sonucunda görülebilen el, kol, yüz veya bacaklarda duyu, güç ve hareket kaybı ise felç olarak adlandırılıyor. Ülkemizin de arasında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde inme sıklığının giderek arttığı bir gerçek. Gelin buradaki risk faktörlerini detaylı olarak ele alalım.
2021’deki inme yükünün yüzde 84’ü hava kirliliği, aşırı vücut ağırlığı, yüksek tansiyon, sigara kullanımı ve fiziksel hareketsizlik gibi 23 değiştirilebilir
Ekim ayı, Meme Kanseri Farkındalık ve Bilinçlendirme Ayı. Ben de meme kanseri konusunda alınması gereken önlemleri ve farkındalığın yayılmasını hem bir kadın hem de bir beslenme uzmanı olarak çok önemsiyorum. Dünya çapında en yaygın görülen kanser türlerinden biri olan meme kanseri, kadınların kanserden kaynaklı ölümlerinin en yaygın nedenlerinden biri. Her sekiz kadından biri, ülkemizde ise her 12 kadından biri meme kanseri riski altında. Yapılan bazı araştırmalar geleceğe dair umut verirken, bazılarının ise durumun ciddiyetini ortaya koyduğu bir gerçek. Son raporlara göre 50 yaş altındaki kadınlarda meme kanseri oranları artıyor ve uzmanlar bu eğilimde tek faktörün genetik olmadığına dikkat çekiyor.
Tabağımızdaki gizli tehlikeler
Sizce gıda tedarik zincirimiz ve soframızdaki bazı tehlikeler meme kanseri üzerinde etkili olabilir mi? Geçtiğimiz günlerde yayınlanan çok yeni bir araştırma, meme kanserine yol açabilen 200’e yakın kimyasalın gıda ambalajları ve plastik yapımında kullanıldığını ve bu kanserojenlerin insan vücuduna geçebildiğini
Son yıllarda hızlı kilo vermek için farklı öneriler, şok diyetler, açlık kampları, popüler diyetler medyada yer alıyor. Şarkıcı ve yönetmen Metin Arolat’ın ölümüyle yeniden gündeme gelen şok diyetleri tüm detayları ile ele alalım istedim. Beslenmede sihirli değnek etkisi gibi bir formül veya teknikten bahsetmek gerçekçi değil, hatta kısa sürede verilen kilolar sonrasında size fazlasıyla zarar verebiliyor.
Ketojenik beslenme popüler diyet olmamalı
Ketojenik diyet, dirençli epilepsi tanılı hastalarda kanıtlanmış tedavi edici bir diyet modelidir. Fakat günümüzde hızlı kilo vermek isteyenlerin uyguladığı bir beslenme modeli hâline geldiğinden bahsetmek mümkün. Aslında temelinde beyni glikozdan mahrum bırakarak kimyasını değiştirmek ve epilepsi nöbetlerini azaltmak yatıyor. Çalışmalar, bunu yalnızca kilo vermek için uygulayan bireylerde, diyeti bıraktıktan sonra bir yıl boyunca sürebilen, atardamar tıkanıklığına neden olan düşük yoğunluklu lipit ve trigliseritlerde yüzde 50’lik bir artış yaşanabileceğini