Her anne-baba adayının en büyük arzularından biri şüphesiz ki bebeklerinin sağlıklı bir şekilde Dünya’ya gelmesi. Bu konuda gebelik döneminde pek çok beslenme ve yaşam tarzı alışkanlığı konuşulurken, bağırsak sağlığı genelde göz ardı edilebiliyor. Oysa yüzlerce hastalığın altında bağırsak sağlığı yatıyor. Mikrobiyotamız henüz anne karnındayken şekillenmeye başlıyor ve birçok şey bunu etkiliyor. Peki annenin bağırsak mikrobiyomunun bebeğin zihinsel gelişimini şekillendirebileceğini biliyor musunuz?
İyi bakterileri destekleyin
Molecular Metabolism dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırma gebelik döneminde annenin bağırsağında bulunan bazı bakterilerin, fetüs için sağlıklı beyin gelişimini destekleyebileceğini belirtiyor. Bağırsaklarında Bifidobacterium breve bakterisine rastlanan annelerin fetüslerinde büyüme ve zihinsel fonksiyonla ilişkili hücre süreçlerinde olumlu değişiklikler görülmüş. Bifidobacterium breve, bağırsaklarımızda doğal olarak bulunan ve genellikle probiyotik içeceklerde de bulunan ‘iyi bir
Yerel beslenmenin önemini her fırsatta vurguluyor, gittiğim seyahatlerde de yerel lezzetleri deneyimlemeye özen gösteriyorum. İşte Amazon Ormanları'ndan Kilimanjaro’ya uzak bölgelerdeki seyahatlerden beslenme kültürüne dair notlar...
Seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi kim sevmez ki? Yeni keşifler yapmak doğa ile baş başa kalmak benim de en büyük tutkularımdan. Bir beslenme uzmanı olarak farklı kültürlerin beslenme alışkanlıklarını incelemek her seyahatte önceliklerimden biri.
Her ülkenin kendine özgü bir beslenme ve yemek kültürü olduğunu biliyoruz. Doğal güzellikler ve tüm dünyaya bu coğrafyadan yayılan farklı bitki ve tahıllar büyüleyici… Fakat yerel beslenmenin önemini her fırsatta vurguluyor, gittiğim seyahatlerde de yerel lezzetleri deneyimlemeyi çok önemsiyorum. Bu hafta yazımda da size yaptığım bazı seyahatlerden ilgi çekici notları paylaşmak istiyorum.
BREZİLYA
Bir macera tutkunu ve bir doğa aşığı olarak yıllar önce gittiğim Amazon seyahatinin yeri bir başka. Amazon Ormanları, dünyadaki canlı çeşitliliğinin
Hiçbir canlıyı geride bırakmadan doğaya iyi bakmak, israfı azaltmak, geri dönüşümü artırmak, güvenli gıdayı, temiz suyu sağlamak hepimizin ortak sorumluluğu. Gelin geleceği ve gezegeni beslemek odağında siz de bir iklim iyimseri olun.
2007 yılından beri Milliyet gazetesi yazarı olarak beslenme konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyor, güncel araştırmalar ile çok yönlü değerlendirmeler yapıyorum...
Uzun yıllardır “size iyi gelen gezegene de iyi gelsin” diyerek hem insan sağlığına, hem gezegen sağlığına iyi gelen alışkanlıklar konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyorum.
Çünkü biliyorum ki toprak, hava, su hasta iken insan sağlığından bahsetmek maalesef mümkün değil. Ben beslenme uzmanın sorumluluğunun sadece birey sağlığı değil, aynı zamanda toplum ve gezegen sağlığını iyileştirmek olduğunu düşünüyor ve bunun için tüm çabamla çalışıyorum, öyle ki gezegenin dilinden konuşmak kıymetli.
Uzun zamandır BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile açlığa son hedefi için çalışıyorum. Bu alanda pek
Son yıllarda bitki bazlı beslenmedeki artış ve bitki bazlı gıdaların çeşitliliğine şahit oluyoruz. Hatta öyle ki bu durum ‘Bitki Bazlı Gıda Rönesans’ı’ olarak da tanımlanıyor. 2050’de Dünya’yı beslemek için üretimin yüzde 70 artması gerekiyor, öte taraftan sağlık için de bitki bazlı beslenmenin ağırlık kazanması gerek. İklim iyimserliği teriminden sizlere daha önce bahsetmiştim. İklim krizinin farkında olan; korku, kaygı, endişe hissetmek dışında küçük de olsa bir şeyler yapan, alışkanlıklarını değiştirmeye gönüllü herkes aslında bir iklim iyimseri. Konu çok boyutlu ama beslenme yönünden yapılabilecekler arasında ilk sıralarda bitki bazlı beslenmek var.
Karbon ayak izi yüzde 32.4 azalabiliyor
Yaşam tarzınızı ve rutinlerinizi gözden geçirerek iklim ve gezegen için olumlu adımlar atmaya başlamak mümkün. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırma geleceğe dair umut verici sonuçlar veriyor. Çalışmaya göre bireyler beslenme tercihlerini bitki bazlı beslenme yönünde
Aşırı sıcakların eylül ayında da devam edeceği söyleniyor. Serinlemek hiç olmadığı kadar ihtiyaç. Peki, yapay tatlandırıcılar ve katkı maddelerinin olmadığı içecekleri kendi mutfağımızda hazırlayabilir miyiz? İşte serinleten sağlıklı tarifler
Yaz mevsimine veda etmeye hazırlanırken artan sıcaklıklara henüz veda etmeyeceğiz gibi duruyor. Hava sıcaklıklarının yüksek seyrettiği bugünlerde suyun yanı sıra soğuk bitki çayları, limonata, ayran, kefir, maden suyu gibi alternatifler sıklıkla tercih ediliyor. Elbette alternatifler arasında ilave şekerli, tatlandırıcılı veya şuruplu içecekler de var.
1 bardak konsantre meyve suyu, şekerli çay veya kremalı kahve masum bir içecek gibi görünse de sağlığınız için etkileri masum olmayabilir. Üstelik bu durum ‘masum’ olarak tanımlanabilen yapay tatlandırıcılar için de geçerli. Öyle ki yapılan güncel bir araştırmada haftada 2 porsiyondan fazla yapay tatlandırıcılı içecek tüketenlerde kolorektal kanser riski, 1 porsiyon tüketenlere oranla tam 2.2 kat artıyor. Çocuklarda ise risk daha da fazla.
Dünya genelinde her 10 yetişkinden birinin diyabetle mücadele ettiğini biliyor musunuz? Diyabet yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık problemlerinden biri iken yeterli ve dengeli beslenmek ise kan şekerini düzenleyen en önemli faktörler arasında.
Diyabet, pankreastan salınan insülin hormonunun etkinliğinin azalması sonucu, kandaki şeker miktarının yükselmesi ile seyreden bir hastalık. Temel olarak iki başlık altında incelenir. Tip 1 diyabette vücut çok az veya hiç insülin üretemezken, Tip 2 diyabette ise vücut insülin salgılar fakat yeterli miktarda kullanamaz. Günümüzde çok sık duyduğumuz prediyabet ise Tip 2 diyabete adaylık durumu olarak tanımlanabilir.
Beslenme ve egzersiz bir bütün
Beslenme ve egzersiz ikilisini diyabet üzerinde bir koruyucu kalkan olarak düşünmek mümkün. JAMA Internal Medicine dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, prediyabet hastalarının yaşam tarzlarında, diyetlerinde ve fiziksel aktivitelerinde küçük değişiklikler yapmanın Tip 2 diyabet geliştirme riskini neredeyse yarı yarıya azaltabileceğini
Kahvesiz güne başlayamayanlardan mısınız? Peki, kahveyi sağlıkla ilişkisinden sürdürülebilirliğe, tüm boyutlarıyla ele almaya ne dersiniz?
Bazıları kahveyi sabah daha enerjik hissetmek için tercih eder, bazılarının ise yemek sonrası vazgeçilmezi kahvedir. Daha iyi metabolik kontrol ve kan şekeri kontrolü için kahveyi kahvaltıdan sonra tüketmenizde fayda var. Kafein stres hormonu olarak bilinen kortizol seviyelerini artırabiliyor. Sizi rahatsız etmeyen miktarların, bir başkası için sorun yaratabileceğini hatırlayın.
Gelelim konu ile ilgili güncel araştırmalara. Bir araştırmada günde 2-3 fincan kahve tüketenlerin, tüketmeyenlere kıyasla daha uzun bir yaşam süresi ve daha düşük kardiyovasküler hastalık riskine sahip oldukları belirtiliyor.
Egzersiz veya spor öncesi bir bardak kahvenin performansı olumlu yönde etkilediğine dair çalışmalar olduğunu, kafeinin karaciğer yağlanmasına olumlu etkisi olabileceğini de hatırlatmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda yapılan bir çalışmada ise kahvenin bağırsaktaki inflamasyonu olumlu yönde etkileyebileceğini
Olimpiyatlar devam ederken ülkemizden de yüzümüzü güldüren haberler peşi sıra geliyor. Tüm milli sporcularımızla gurur duyuyor ve hepsini sevgiyle kucaklıyorum. Daha nice başarıların, güzel günlerin kapısını açacağımızdan şüphem yok...
Beslenme, vücut kompozisyonu ve vücut ağırlığı tüm spor dallarında ve branşlarında kıymetli. Yeterli ve dengeli beslenmenin buradaki destekleyici rolünü göz önünde bulundurmak gerekiyor. Gelin bugün doğru bilinen bir yanlışı konuşalım; kilo vermenin performansı artırması. Estetik kaygılar, bazı branşlarda belirli bir kilo kategorisinde yarışabilmek veya performans desteği sağlayacağı düşüncesi ile hızlı kilo verme yöntemleri sıklıkla uygulanabiliyor. Peki ya vücudunuz bu duruma nasıl bir tepki veriyor?
Hangi branş olursa olsun dikkat
‘İdeal’ kiloya ulaşmak, uzun yıllardır birçok elit sporcunun odak noktası olmuştur. İlk olarak hedeflenen vücut ağırlığı ve kas kütlesine ulaşma yolculuğunda bir beslenme uzmanından destek almanın önemini hatırlatmak istiyorum.
Özellikle koşu, yüzme,