Ebeveynler ve çocuklar, her zaman aynı fikirde olmayabilir. Böyle durumlarda, anne babaların çocuklarına istedikleri şeyi yaptırmak adına ‘sağlıksız teklif’lerde bulunmasına sık rastlanır. Şeker, çikolata ya da cips ödül olarak vaat edilir. Bu gıdalar aynı zamanda ceza olarak da kullanılabilir. Örneğin çocuk ödevini bitirmediği için yemek sonundaki tatlıdan mahrum bırakılır.
Yiyecekleri ödül veya ceza olarak kullanmak, çocuğunuza öğretmeye çalıştığınız sağlıklı beslenme alışkanlıklarını baltalayabilir.
Ödül olarak verilen sağlıksız gıdalar, çoğunlukla çocukların şekeri, yağı ve kalorisi yüksek yiyecekleri aşırı tüketmelerine yol açabilir. Bunun psikolojik açıdan değerlendirilmesi daha da kötü sonuçlar ortaya koyabilir. Çocukların kendi yeme tarzlarını doğallaştırmalarını engeller, onları aç değilken yemeye teşvik eder.
Kafa karışıklığı yaratabilir
Yenmesi kısıtlanmış yiyecekleri özel bir ödül olarak vermek, çocukların kafasını karıştırır çünkü ailelerinden genelde faydalı ve besin değeri yüksek yiyecekleri yemeleri gerektiğini duyarlar. Kendileri için zararlı gıdaların ödül olarak sunulması karışık bir mesaj içerir. Ayrıca sağlıksız yiyecekleri belirli ruh halleriyle ilişkilendirmeye
Havanın soğuması, yağmurun yerini yeryüzünün beyaz örtüsü olan kara bırakmasıyla evde geçirdiğimiz vakitler de artmaya başladı. Soğuk hava, metabolizma hızının değişmesine, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve hastalıklara davetiye çıkarabiliyor. Bu dönemde vücut direncini artırmak, hastalıklara yakalanmamak için düzenli beslenmek ve bol sıvı almak önemli. Ben de bugün sizlerle soğuk havada içinizi
ısıtacak ve mutlu olmanızı sağlayacak tarifler paylaşacağım.
Zencefilli bal kabağı çorbası
Malzemeler:
2 parça taze zencefil
2 adet havuç
3 dal kereviz sapı
Gece geç saatlere kadar çalıştınız, yorgun halde eve geldiniz. Guruldayan mideniz için bir şeyler yemeniz gerekiyor. Ama siz kilo almamak için midenizin sesini duymazdan geliyor, bu öğünü atlamayı düşünüyorsunuz. Çünkü bir yerlerde, gece öğününü atlarsanız kilo verebileceğinize dair bir tavsiye duymuş ya da okumuştunuz!
Yıllardır çok çeşitli yaşam tarzına sahip danışanım oldu. Gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalanların sayısı oldukça fazla. Onların akşam yemeği için tek seçenekleri, geç yemek. Aralarında, aldığı kiloları akşam öğününü geç saatlerde yemeye mecbur olmasıyla ilişkilendirenler de var.
Peki, bu doğru mu? Akşam yemeğini geç saatlerde yemek kilo aldırır mı? Bazı örnekler gece yemeğini atlayarak, kilo verildiğini gösterse de, araştırmalar ve deneyimlerim, akşam yemeğini geç saatte yiyenlerin de kilo vermeye devam edebileceğini ya da ideal vücut ağırlıklarını koruyabileceğini gösteriyor. Her şey bilinçli beslenmekle ilgili!
Ne kadar yediğiniz önemli
Akşam 20.00’ye kadar aklına yemek yemek gelmeyenlerden biri olabilirsiniz. Gece saatleri insanların kontrolünün zayıfladığı ve özdisiplinleriyle cebelleştikleri zamanlardır. Neticede işler
Omega 3, vücudumuz tarafından yapılamayan ve dışarıdan alınması gereken doymamış yağ asididir. DHA ve EPA yağ asitleri olmak üzere ikiye ayrılır. Bu yağ asitleri; kalp-damar hastalıkları, depresyon, kanser ve bağışıklık sistemi bozuklukları gibi bazı sorunların önlenmesinde ve tedavi edilmesinde önemli rol oynar. Hücrelerimizin en iyi seviyede çalışmasını sağlar.
Somon, ton balığı ve kalkan gibi yağlı balıklar, omega 3’ün en zengin kaynakları arasındadır.
Pratik, lezzetli ve ekonomik
Somon, en sevdiğim ve tüketilmesini en çok tavsiye ettiğim balıklar arasında. Çok çabuk pişmesi, sandviç ve salataya yakışması, lezzeti ve ekonomik olması açıdan da öne çıkıyor.
2015 yılında Türkiye’de yaklaşık 9 bin ton’luk somon balığı tüketimi olduğu bildirildi ve bunun tamamı Norveç tarafından sağlanıyor.
NSC raporundan okuduğum, 2011’de yapılan bir çalışma sonucuna göre; Türkiye’deki deniz ürünleri tüketimi kişi başına yıllık 7.3 kiloyken, et tüketimi, kişi başına 33.43 kilo. Bu verilerin ışığında 100 gr. somonun yaklaşık 20 gr. protein ve yüksek oranda omega 3 içermesi tüketimi artırmak için önemli sebeplerden sadece ikisi.
Haftada 2-3 kez balık tüketin
Yeni yılın ilk gününe “Merhaba” dedik bile. Bugün, neşe ve sağlıkla uyanmış olmanızı dilerim. Böyle özel günlerde pek çok kişi gibi kalabalık sofralardaki zengin çeşitlere “Hayır” diyemediyseniz ve tüketim konusunda sınırlarınızı biraz zorladıysanız, hiç endişelenmeyin. İşte size benden yeni yıl hediyesi!
Aşağıdaki listeyi sağlıklı yetişkinlere örnek olarak hazırladım. Lütfen uzun süreli uygulamayın. Kronik hastalığınız varsa ve hekim kontrolünde ilaç tedavisi görüyorsanız beslenme uzmanınıza mutlaka danışın.
Örnek menü-1
Sabah: 2 yemek kaşığı nar l 1 kutu probiyotik yoğurt l 2 yemek kaşığı yulaf l 5-6 badem, Tarçın
Ara öğün: Yeşil detoks
Öğle: Bol yeşillikli salata(1 tatlı kaşığı zeytinyağı, sirke/limon), 3 yemek kaşığı haşlanmış mercimek/karabuğdayla
Ara:
Yeni yılın gelmesine birkaç gün kaldı. Ben de bugün sizlere 2016’da adını sıkça duyduğumuz ve 2017 yılında da duymaya devam edeceğimiz beş besinden bahsetmek istedim. Hâlâ mutfağınızda yer vermediyseniz, yeni yılda bu gıdalara bir şans verin derim…
Sofralarımızın tadı: Baharatlar
Kokuları ve tatlarıyla sofralarımızı çekici kılıyorlar. Ama 2017’de sadece lezzetleriyle değil; sağlık faydalarıyla da gündeme gelecek gibi görünüyorlar.
Vazgeçilmezlerimiz arasındaki karabiber; sindirimi kolaylaştırır, hoş kokusuyla hemen her yemeğe yakışır. Ayrıca anti-oksidan ve anti-bakteriyel özelliğe sahiptir.
Sindirimi kolaylaştırıcı etki gösteren kimyon; gaz söktürür, sinirleri yatıştırır ve bağışıklık sistemini destekler. Anti-oksidan içeriğiyle de kanserden korur.
Kekik, güzel kokulu, birçok besinle uyumlu, antiseptik etkili bir baharattır ve bağışıklık sistemini destekler.
Acı bir tada sahip olan kırmızı biber, yüksek anti-oksidan kapasitesine sahip. Temel maddesi olan kapsaisin, anti-tümör etkisi gösterir ve vücuttaki inflamasyonla savaşıp, bağışıklık sistemini destekler.
Tarçın, son yılların en popüler baharatlarından. Kan şekeri üzerindeki olumlu etkisi de kanıtlandı. Anti-mikrobiyal besin olarak an
Yeni yıl geliyor, sokaklar ışıl ışıl, kestane kokuları her yeri sarıyor. Tek eksik kar… Ona da az kaldı bence, havalar iyice soğudu, ne dersiniz?
Yeni bir seneyi genellikle yeni umutlar ve dileklerle karşılarız. Daha zinde, sağlıklı, başarılı ve mutlu olmak isteriz. Bunların bir kısmı gerçekleşir, bir kısmı da gelecek senenin listesine girmek üzere rafa kaldırılır.
Yılbaşı öncesi alınan kararlar, normal kararlara göre biraz daha farklı değerlendirilebilir. Özellikle dilek, niyet ve kendine söz vermek gibi düşünülebilir.
Fakat karar arzusu bu kadar güçlü olmasına rağmen, bunların sadece yüzde sekizi başarılı olabiliyor.
Benim önerim, hedeflerinizi yazmanız yönünde. Ara ara dönüp onları gözden geçirmek, amacınızı hatırlamanıza ve motivasyonunuzu tazelemenize yardımcı olur.
Başarısız yok, vazgeçen var
Sağlıklı beslenme ve diyet yapma konusunda vazgeçmeyip, devam etmeniz için motivasyonunuzun yüksek olması gerekir. Unutmayın, başarısız yoktur; vazgeçen vardır.
Sizi güdüleyen amacı, aşağıdaki sorulara cevap arayarak bulabilirsiniz:
Bugün sizinle 1980-2000 yılları arasında doğan ve ‘Y jenerasyonu’ olarak da anılan milenyum kuşağının yeme alışkanlıklarını paylaşacağım. Bizim ofis bu konuda gözlem yapabilmem için bana fazlasıyla olanak sağlıyor aslında. Bütün jenerasyonları bir arada barındırıyor. Neredeyse ekibin yarısı, enerji dolu, üretmeyi seven ‘Y jenerasyonu’ diyebilirim.
İlk dikkatimi çekenlerden biri, bu kuşağın diğerlerinden daha
fazla dışarıda yemek yemesi.
Genelde keyifli, heyecan veren, uygun ve kaliteli aynı zamanda
ekonomik yerleri tercih ediyorlar.
Bu kriterler birçoğumuzunkilerden farklı değil. Ama araştırmalar, milenyum kuşağının restoranlarda toplu halde yemeyi sevdiğini ve sosyalleşmekten hoşlandığını gösteriyor. Aynı mekana gitseler de seçimleri değişebiliyor. Yeni şeyler denemeyi ve farklı tatları seviyorlar.
Nasıl besleniyorlar?
Milenyum kuşağı bir lens aracılığıyla yemeyi seviyor. Yani önce gözlerini doyuruyorlar. Genelde önce fotoğraf ve sosyal medya paylaşımlarıyla yemeği resmediyorlar. Ağzının tadını bilen bu kuşak, her öğünü yeni