Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sınırında 5. harekâtı ilk kez, 23 Mayıs 2022’deki kabine toplantısından sonra, “Güney sınırlarımız boyunca, 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımları atmaya yakında başlıyoruz” diyerek duyurmuştu. Erdoğan, sözlerinin devamında, TSK, istihbarat ve emniyet güçleri hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz operasyona başlanacağını ve buna ilişkin kararın da 26 Mayıs 2022 tarihindeki MGK toplantısında alınacağını söylemişti.
Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarına muhalefet partileri başta olmak üzere bazı çevrelerden “davulla zurnayla harekât mı olur?” itirazları yükselmişti. Birkaç haftanın ardından, yine “harekâtın önündeki engeller listesi” yapılır, üst sıralara kimilerince önce ABD, kimilerince ise Rusya yazılır olmuştu. İstiklal Caddesi saldırısından başlatılan Pençe - Kılıç Hava Harekâtı’nın üzerinden üç gün geçti geçmedi, “ABD karşı çıkıyor”, “Rusya ikna edilmeye çalışılıyor” yorumları tekrar hız kazandı. Buraya döneceğim ama önce o dönemden bir notumu aktarayım…
Çok aktör, çok faktör
Ağustos ayında güvenlik bürokrasisinden bir yetkiliye, davul zurna eleştirilerini hatırlattıktan sonra, “harekât yapılamıyor mu, önündeki engel ne?” diye sormuştum. Yetkili, “Bazen davulla zurnayla da gidilir” diyerek, hatta bunun faydalı olabileceğini ima ederek, aşağı yukarı şunları söylemişti:
“Suriye sahası her şeyin kontrol altında olduğu bir yer değil. Sadece 2 şeyi dikkate alıp harekât yapamazsınız. Çok aktörlü, çok faktörlü bir yer. Algoritmaları, matriksleri çok iyi oturtmanız lâzım. Cumhurbaşkanı sopayı gösteriyor, hizaya geliyorlar mı, gelmiyorlar mı ona bakıyor. Kendilerini düzeltirlerse tamam, amaç hâsıl oldu diyerek, belki biraz erteleyebiliyorsunuz. Ayrıca, işareti alınca karşı tarafta bir hazırlıktır başlıyor. Böylece hazırlık seviyesi de görülüyor.”
Yetkili operasyonun her hal ve şart altında olacağını ise tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili...” ifadesindeki gibi, “zorunlu olarak yarım bırakılmış bir işin tamamlanması gerektiğini” anlatmıştı. Çünkü yakından takip edenler çok iyi biliyor ki, Zeytindalı Harekatı’nın başlangıcında Tel Rıfat’ın alınması planlanmış ancak o dönemki benzer koşullar nedeniyle bırakılmıştı.
İlk değil, son olmaz
Türkiye’nin bundan önce yaptığı 4 harekata da başta ABD ve Rusya olmak üzere, itiraz edenler oldu. Harekâtlar sırasında kimyasal silah kullanıldığından, ibadet yerlerinin hedef alındığına kadar bir dizi iddia o harekâtlar sırasında da gündeme getirildi. Her harekâta direnç vardı ama hiçbiri 5’incisine olduğu kadar değildi. İtiraz bu kez daha kuvvetli, çünkü daha öncekilerin etkisi görüldü. Suriye’nin o çok aktörlü yapısı içinde bir denge kurduklarını düşünenler, kendi hesaplarına göre iş yürütmek isteyenler, bugüne kadar Türkiye’nin o dengeyi bozmaması için direnç gösterdi.
Geçen hafta sözde Suriye Demokratik Güçleri Komutanı Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin konuştukça, yankısı ABD’den geldi. Pentagon ve CENTCOM’un açıklamalarını ABD Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ile telefon konuşması, hemen ertesi gün de ABD Büyükelçisi Jeffry Flake’in Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüşmesi izledi. Bazı haberlere göre, “ABD bir harekâta gerek kalmadan PYD/ YPG’nin sınırdan 30 km. geriye çekmeyi öneriyor.” Bu durumda ABD yine yeniden yeni bir şey söylemiyor demek mümkün. Çünkü eğer bunu sağlayabiliyorduysa, neden 2019’dan bu yana yapmadı diye sorulması lâzım?
Bu arada Akar’ın, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile perşembe günü yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’nin kuzeyi konusundaki üç mesajının ‘sürpriz’ bir yanı yok. Ne dedi Akar?
1 Vatandaşlarımızı hedef alan eylemlere karşı gereken cevap veriliyor, verilmeye devam edecek.
2 Terör tehdidi ve koridorunun kalıcı olarak engellenmesi ve terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi en önemli önceliğimiz.
3 Daha önce varılan mutabakatlara uyulsun.
Türkiye, ABD ile (17 Ekim 2019 / Ankara) Rusya ile (22 Ekim 2019 / Soçi) varılan mutabakatlardaki taahhütlerin yerine getirilmediğini defaatle anlattı.
ABD şimdi o teklifi bir kez daha yapıyorsa, Türkiye’nin de “geç kaldınız” demesi ya da demiş olması mümkün. Beri taraftan, ABD’nin bir kez daha Suriye’deki ‘stratejik ortağının’ üzerinde kurduğu baskıyı hafifletmeye çalıştığı ortada. Daha önce olduğu gibi… ‘Bakın boş durmuyoruz, Türkiye’yi engellemek için elden geleni yapıyoruz’ demeye çalışıyor bir kez daha. Barış Pınarı Harekatı’ndan önce ABD askerleri Kamışlı’dan çekilirken araçlarını taşlayan “stratejik saha partnerleri” şimdi de ABD’yi bir koluyla kucaklarken, öteki koluyla da sırtından bıçaklıyor diye resmediyor çünkü.
Tüm bunlar ya da benzerleri her operasyondan önce tekrarlanıyor. O anlamda batı yakasında değişen bir şey yok... Olacak olan sonunda oluyor.