Lütfen ön yargısız okuyun!
Öncelikle sıklıkla sorulan bu soruya yanıt vereyim. Ben nafaka mağduru değilim. Ama benim bir insanı anlayabilmem için aynı sorunu yaşamam gerekmiyor. Bizzat konuştuğum nafaka mağdurlarının durumu yürek parçalayıcı... Sadece nafaka ödeyen değil, intikam almak amacı yoksa nafaka alan da memnun değil. Bir kadının 600-700 TL için 30 gün beklemesi, alamayınca icrayla uğraşması söz konusu...
BİA Platformu Kurucu Temsilcisi Sayın İlknur Birsel Büyükaçka ile de süresiz nafaka sorununu sıklıkla konuşuyoruz. Sivil toplum kuruluşları da bu sorunun bir an önce çözülmesini istiyor.
Bir kadın bir erkek evleniyor. Elbette, dileğimiz o evliliğin ömür boyu sürmesidir. Ancak bir nedenle evlilik yürümeyebiliyor, taraflardan biri veya ikisi birlikte boşanmak istiyor.
İşte sorun bundan sonra başlıyor. Taraflar eşit kusurlu da olsa erkeğin ömür boyu nafaka ödemesine karar verilebiliyor.
Kadın asgari ücretle çalışsa bile nafaka kesilmiyor, ancak evlenmesi veya iyi bir işte çalışması gerekiyor.
Bunların dışında nafakanın kesilmesi ancak nafaka alan eşin haysiyetsiz hayat sürdüğünün kanıtlanması ile mümkün oluyor.
Bu şu andaki Türk Ceza Kanunu ile mümkün değil,
Sevgili okurum yaşamak güzel... Hayatınızda sizi geri bırakan, kısır döngüye sokan, umutlarınızı körelten, yaşama sevincinizi yok eden ne varsa bir listesini yapın ve onlarla vedalaşın. Yeni bir yaşama yer açmak için öncelikle bazı şeyleri geride bırakmalısınız. Alışkanlıklar gerçek duygularınızın yerini almasın. Vazgeçmeden hayatınızda hiçbir şey değişmez... Her gün kavgalarla sürüp giden, iki tarafa da zarar veren, düzelemeyecek bir ilişkiniz varsa bir uzamandan yardım alın. Buna rağmen düzelmiyorsa, 'mutluluk' dileyin ve vazgeçin. Geçmişi düşünmekten vazgeçin. Eski eşyalarınızdan, giysilerinizden, sigara gibi olumsuz alışkanlıklarınızdan vazgeçin. Size zarar veren, sürekli üzen ve umutsuzluk aşılayan, enerjinizi çalan arkadaşlarınızdan vazgeçin.
Sabah akşam gücünüzü çalan pişmanlıklarınızdan vazgeçin.
Eskiden olsa bunlar çok önemli olmazdı. Şimdi daha kolay mutlu oluyoruz. Aradığınız kişi telefonunu açtığında, mesajlarınıza yanıt verildiğinde, görüşmenize zamanında gidebildiğinizde, trafik biraz açıldığında, gülümseyen bir insan gördüğünüzde, işten çıkarılmadığınızda, komşuyla tartışmadığınızda, sosyal medyada saldırıya uğramadığınızda, faturaları ödediğinizde...
İyimser olmak gerek, her durumda... Hayatımızı zehir etmeden yaşamalıyız.
Çıkarı olmadıkça, telefonlarınıza ve mesajlarınıza yanıt vermeyenleri, kalp kıranları, kendinden başkasını düşünmeyenleri, saygısızları, nezaketsizleri, samimiyetsizleri, iki yüzlüleri, size değer vermeyenleri, "Küçük dağları ben yarattım." diyenleri, şan ve şöhretten başı dönenleri, bencilleri, duygusuzları, vicdansızları hayatınızdan çıkarın. Bunu başarırsanız hayatın keyfini çıkarmaya başlarsınız ve enerjinizi korumuş olursunuz. Kendinize en büyük armağınınız bu olur.
Ben yıllar önce bir karar aldım, sağlığımı bozan, yaşama sevincimi yok eden, enerjimi çalan insanları hayatımdan çıkarmaya karar verdim. Bu kararı iyi ki almışım, bunu yapmasaydım, sağlığımdan olacağım gibi üretkenliğimi de yok edecektim.
Anlatıyor bana... Her şeyi var; şan, şöhret, para, mal, mülk... Ama çok mutsuz! Neden? Hep 'Daha' fazlasını istiyor. Daha çok şöhret, daha çok para, daha büyük ev, daha lüks otomobil, daha iyi bir tekne... Hep başkalarıyla yarış halinde... İstediklerine sahip oluyor o yine mutsuz. Onun da daha fazlasını istiyor. Huzursuz, telaşlı, öfkeli... Çünkü bir yanılsama yaşıyor. Daha çoğuna sahip olmanın mutluluk getireceğini sanıyor. Oysa, şükretmeyi, minnettar olmayı, elindeki zenginlikleri paylaşmayı, mütevaziliği ve samimiyeti öğrense, ihtiyacı olanlara destek olsa mutlu olacak. Bir gün için o lüks hayattan, yapaylıklardan, sahte alkışlardan biraz uzaklaşsa, bir fırından sıcak ekmek alıp, bir kır kahvesine gitse, sadece zeytin, ekmek ve çayla kahvaltı yapsa oradaki güzel insanlarla sohbet etse her şey başka olurdu. Her şey bu kadar kolay sevgili okurum.
"Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel ya da kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için 'en' değilim, 'daha' değilim. Bu devasa iddiasızlığın verdiği özgürlüğün hastasıyım..." Sabahattin Ali
Her sabah, iyi insanlarla karşılaşma dileğiyle güne başlarım. Ben karşılaştığım insanlara sadece 'iyi mi?' diye bakıyorum. Başkalarının acılarını yüreğinde hissedenler, entrikalardan uzak duranlar, kimsenin kuyusunu kazmayanlar, haksızlık yapmayanlar, elindeki ekmeği paylaşanlar, hayvanlara iyi davrananlar, doğaya saygılı olanlar, ailesinin değerini bilenler, güler yüzlü olanlar, kalp kırmamaya özen gösterenler... Özetle bu dünyaya, almak değil değer katmak için geldiğinin bilincinde olanlar.
Üretmiyorsan ve başkalarının acılarına duyarlı değilsen, dünya senin de olsa mutlu olamazsın. İşte örneği: "35 yaşında genç bir kadınım. Üniversite mezunuyum ve iki dil biliyorum ama maddi durumumuz çok iyi olduğu için çalışmıyorum. Kadınlara uygulanan şiddete üzülüyorum ama ben ne yapabilirim? Evet, çok rahatım, sabahtan akşama kadar canım ne isterse onu yapıyorum ama nedense çok mutsuzum."
İşte bütün mesele; duyarlılıkla başkalarının acılarını hissetmek ve çözüm için katkıda bulunmak ve üretmek! Sabah uyanan bir insan genellikle "Bugün ne yapacağım?" diye sorar kendine... Bu sorunun yanıtı koca bir "Hiç" ise mutsuzluk kaçınılmaz bir sonuçtur.
Sevgilim "Neden?" diye soruyorsun ya, nedeni açık değil mi? Onlar müzik dinlemezler, âşık olmazlar, kadına saygı duymazlar, hüzünlenmezler, sevmezler, bir bebeğe gülümsemezler, gözleri dolmaz, kitap okumazlar, bir çiçeğin kokusunu bilmezler. Sadece saldırırlar, kırarlar, üzerler ve bundan zevk alırlar. Onlar kötülükle beslenirler sevgilim, onların acıma duyguları yoktur, çünkü empati yapmazlar. Sevgilim "İyi ki iyi insanlar var." demiştin ya haklıydın. İnan bana yaşama tutunmamız, ayakta durmamız, hayata bağlanmamız o güzel insanların sayesinde...
Sevgilim, dünyanın bütün kavgası iyi insanlarla kötü insanlar arasında... Umarım iyiler kazanır.