Süper Lig’de pro-lisans diploması olmayan teknik direktörlerin sayısı artıyor..
Hafta boyu takımı çalıştırıyor, kulübede taktik veriyor, oyuncu tercihlerini onlar yapıyor.
Ama maç öncesi ve sonrası çıkıp televizyonda demeç veremiyorlar. İsimler malum.
Bu arada ilginç bir detay çıkıyor karşımıza. Antalyaspor’un başında kim var? Kağıt üzerinde Alfons Franciscus Groenendijk. Reelde Nuri Şahin.
Hani geçen hafta Trabzonspor’un yenilgisizlik serisini sona erdiren Şahin. Nuri eseme listesinde “futbolcu” olarak gösteriliyor. Saha kenarında ise Antalyaspor’u yönetiyor.
Ne var bunda diyebilirsiniz? Anımsayın bu sezon yedek kulübeleriyle ilgili yeni bir kural kondu. Bazı teknik direktörlerin ceza yedikten sonra öğrendiği kural!
Nedir bu? Bir teknik adam oyun içindeki topa müdahale edemez. Ederse kırmızı kartla ihraç edilir. En yakın örneği Sergen Yalçın.
“Kaçan kovalanır” diye bir deyim vardır. Futbolda da geçerlidir. Trabzonspor lider unvanı ile ligin kaçan takımı olmamalı. Evet; önemli bir puan avantajı var. Lakin maratonda arkanıza bakarsanız, hedefe ulaşma anlamında sıkıntı yaşarsınız. Bu noktada öz güven, birliktelik ve takım ruhunu ön plana çıkarmak şart. Dolayısıyla rakibin adına ve konumuna bakmadan her maça aynı ciddiyet ile hazırlanmak, kaldırım taşlarını teker teker döşemeye benzer.
Arada “iş kazası” olmayacak mı? Futbolun doğasına aykırı, elbette olacak. Dün akşam cebindeki kredisinden yedi Trabzonspor. Üstelik hiç hesapta olmayan bir fatura ödeyerek. Hâlâ lider, hâlâ şampiyonluğun güçlü adayı ama, sezonun ilk yenilgisinden çıkaracağı büyük dersler olmalı. 15 haftada elbette kötü maçlar oynadı, fakat bu en berbatı idi.
Dün akşam eksikleri bulunsa da hafife alınmayacak bir Antalyaspor deplasmanına çıktı Karadeniz temsilcisi. Beklediğinden daha sert bir rakip buldu karşısında.
Başlangıç düdüğü ile birlikte her
Abdullah Avcı’nın bordo-mavili takımın başına geldiği günleri anımsayın.
İlk dokunuşu savunmaya yapmıştı hoca. Epey uğraşmış, eleştirilere göğüs germek zorunda kalmıştı.
Hepsi ha deyince olmuyor. Tek gollü kazançlar, tatsız ve sıkıcı futbol, taraftarı mutlu etmiyordu.
Trabzonspor bu sezon çok farklı. Her anlamda hem de. En yakın rakibi ile arasına 12 puan fark koyması bir yana, rakiplerinden ayrışan özellikleri var.
Bir; ligin en az gol yiyen takımı.
İki; kalesi emin ellerde, Uğurcan yoksa Erce, o yoksa Arda var. Zaman zaman sakatlıklar, cezalar ve teknik direktör tercihleri değişse de savunma bloğunda herkes görevini yapıyor, güven veriyor. Hugo ve Edgar baş roldeler.
Süper ligde pek çok takım kalesini gole kapatmaya çalışırken, Trabzonspor’un bir kaç adım önde olmasının ödülü, puan cetvelindeki konumu.
Bu kulvarda her takım liderliği hak edebilir. Ama işin sırrı, o takımın başındaki insanın liderliği... Abdullah Avcı yaklaşık 1.5 yıldır görev yaptığı Trabzonspor’u çok önemli bir hedefe doğru taşımaya çalışıyor. Engellerin ne olduğunu geçmişteki deneyimleri ile iyi biliyor.
Böyle bir yarışta rakibin adı veya konumunu dikkate alamayız. Çünkü istikrarsız bir ligin paydaşlarıyız. “Ummadık taş baş yarar” diyemeyiz. Hiç bir sonuç sürpriz değil. Kimse “aaa o ne demesin.”
Trabzonspor, maraton koşusunda mayınlara basmadan ilerlemeye çalışıyor. En önemli kozu, takım ruhu. Şampiyonluğun şifresi de bu belki. Bu haftayı da kayıpsız atlattı ise bireysel yeteneklerin katkısı büyük.
Forvetsiz maç kazanmak kolay değil. Djaniny’nin yokluğunda Cornelius’un 13. dakikada sakatlanıp çıkmasından sonra “Acaba ne olacak?” sorusunun yanıtı Nwakaeme’den geldi. “Yoldaşlar yoksa, yol arkadaşları var” dedi ve attı.
Trabzonspor bu bölümde iyi mi oynadı? Hayır. İlk yarının son dakikalarında önce Svensson, ardından
Olağanüstü bir sezon yaşıyoruz. Futbolumuzun lokomotifi üç büyük takım zirvenin hayli gerisinde kaldı.
Süper ligin yenilgisiz tek ekibi Trabzonspor ise uzak ara lider.
Bakıyorum, henüz 15. hafta oynanmadan Trabzonspor’u şampiyon ilan edenler var.
Daha yarısına bile gelmediğimiz sezonu bitirmişler. Bu takıma yapılacak kötülüklerin en büyüğü, şimdiden “şampiyonluk” söylemini seslendirmektir.
Evet aynı performansı sürdürebilir ise, Trabzonspor ipi göğüsleyebilecek takımlar arasında favoridir.
Ama durun. Farklı bir senaryoyu 10 yıl önce yaşamıştık.
Bugün koşullar değişse de Trabzonspor’u ve taraftarını “rehavete” sokmak, hem yarışmacı diğer takımlara, hem futbolun dinamiklerine haksızlıktır.
Adım adım ilerleyeceksin kafana koydu isen. Sabırla, inançla, her engeli ciddiye alarak. Lider Trabzonspor şampiyonluk yolunda kendinden emin biçimde ilerlerken, takipçilerinin ve ezeli rakiplerinin de sinirlerini bozuyor.
Her hafta kazanmak, en hafifinden kaybetmemek inanılmaz bir psikolojik üstünlük sağlayor bordo-mavili ekibe. Bu motivasyonu koruduğu sürece, iyi oynamadığı maçları da kazanmaya devam edecektir. Önemli olan bu oyuncu grubunun ve camianın şampiyonluk hedefine odaklanması. Bu hedefe yenilgisiz ulaşmak kolay değil. Trabzonspor’un kaybedeceği maçlar da olabilir. Bu anormal bir şey değil. İşte o günlerde ya da dönemlerde en büyük avantajı bu hafta elde ettiği puan farkıdır, yani cebinize koyduğunuz kredidir.
Dün ligin fark yaratan takımlarından Fatih Karagümrük karşısında vasat futboluna karşın kazanmayı bilen bir Trabzonspor vardı. Rakibin önemli oyuncularının yokluğu elbete etkili oldu üç puanda. Aynı ciddiyetle işini yapmaya devam eden Karadeniz ekibi bir engeli daha kayıpsız aşarken, ön plana çıkan oyuncular vardı. Karagümrük
Kulüpler Birliği Vakfı’nın “Sezonun ilk yarısı bitene kadar hakem konuşmayacak ve eleştirmeyeceğiz” kararını önemsiyorum. Lakin oy birliği ile olmadığı için endişelerim var.
Başta Beşiktaş olmak üzere altı kulüp bildiriye imza atmasa da, kayda değer bu açıklama, hakemler adına motivasyon olmalı. Çünkü geçmişte örneği yok.
Merkez Hakem Kurulu başkanı Ferhat Gündoğdu da böyle düşünüyor. Ve hakemlerin sorumluluğunun artığını söylüyor. “Bu pozitif yaklaşıma mutlaka karşılık vermeliyiz, MHK ile hakemler, yaratılan barış iklimine katkı sağlamalı” diyor.
İki tarafın da yaklaşımı güzel, umut verici.
Ancak başkan Gündoğdu’nun da canını sıkan şeyler var. Sadece Süper Lig’de haftada oynanan 10 maça bakmayın. Alt liglerde de fırtınalar kopuyor. Pek çok kulübün canı yanıyor. Türk hakemliğini en üst düzeydeki performansı ile sınırlar iseniz, yarınlarda onları ikame edecek isim bulamazsınız.
Sistem var zaten!
Kulüpler Birliği yeni bir “sistemden” söz ediyor ya. Sistem zaten var;
Biraz beyin cimnastiği yapalım mı? O meşhur 2010-11 sezonunu anımsayın.
Ligin 13. haftasında Trabzonspor 30 puan ile lider, ezeli rakiplerinden Fenerbahçe 6, Beşiktaş 9, Galatasaray 13 puan gerisinde idi.
Bordo-mavili ekip için müthiş bir avantaj söz konusu iken, ligin bitimi ve sonrasında yaşananlar, Trabzonspor için tarihe kayıt düşülecek bir hüsran ile sona erdi. Kızan kızsın, hesaplaşması yapılmadı.
Dönelim dün akşama. Hakemin bitiş düdüğü çaldığında Karadeniz ekibi galibiyet sevinci yaşadığında Fenerbahçe’ye 10, Galatasaray’a 12, Beşiktaş’a da 13 puan fark attı. Kimse zirveyi zorlayan Anadolu takımlarını küçümsediğimi düşünmesin. Onlar artık futbolun tadı-tuzu ve hakkını paylaşmaya çalışıyor.
Trabzonspor’un başkanı da, teknik direktörü ve futbolcusu da gerçeklerin farkına varmalı. Oyunu da kuralına göre oynamalı. “Kural” deyince kimsenin aklına “tarla sürmek” gelmesin. Güç sende ise koruyacak, değerlerine sımsıkı sahip çıkacaksın. Yeniden böyle bir sezona tanıklık