Süper Lig’de pro-lisans diploması olmayan teknik direktörlerin sayısı artıyor..
Hafta boyu takımı çalıştırıyor, kulübede taktik veriyor, oyuncu tercihlerini onlar yapıyor.
Ama maç öncesi ve sonrası çıkıp televizyonda demeç veremiyorlar. İsimler malum.
Bu arada ilginç bir detay çıkıyor karşımıza. Antalyaspor’un başında kim var? Kağıt üzerinde Alfons Franciscus Groenendijk. Reelde Nuri Şahin.
Hani geçen hafta Trabzonspor’un yenilgisizlik serisini sona erdiren Şahin. Nuri eseme listesinde “futbolcu” olarak gösteriliyor. Saha kenarında ise Antalyaspor’u yönetiyor.
Ne var bunda diyebilirsiniz? Anımsayın bu sezon yedek kulübeleriyle ilgili yeni bir kural kondu. Bazı teknik direktörlerin ceza yedikten sonra öğrendiği kural!
Nedir bu? Bir teknik adam oyun içindeki topa müdahale edemez. Ederse kırmızı kartla ihraç edilir. En yakın örneği Sergen Yalçın.
Şeytanın avukatlığını yapalım; “Nuri Şahin aynı ihlali gerçekleştirirse cezası ne olur?”
Hakemlerin de kafasında aynı soru var, yanıtı “sarı kart.” Çünkü Nuri teknik adam değil, futbolcu!
Aman kardeşim sakin ol, yeni bir polemiğin fitilini ateşleme...
Komedi bitmeli
Türkiye’de son yıllarda en kolay ve zahmetsiz alınabilecek unvan “teknik direktörlük!”
Formayı çıkardın mı, sorgusuz sualsiz bir takım çalıştırabilirsin. Nasıl olsa diploma soran yok, liyakat hak getire, şansın yaver gidip biraz da başarılı oldu mu, kahraman ilan edilebilirsin.
Eczacılar arasında yaygındır. Kiraya verirler kariyer belgelerini, ya oturdukları yerden para sayarlar, ya başka işlerle iştigal ederler.
İyi de kim bu garip durumun sorumlusu?
Elbette Futbol Federasyonu. Geçmişte de yapıldı, bugün de devam ediyor. Talimat cambazlıkları ile yolu açanlar, mevcut tablodan rahatsız olmuyorsa... Alan razı, satan razı demektir!
Bu arada yıllarını futbola adayıp görev bekleyen gerçek teknik direktörlere de yazık oluyor.
O vakit?.. Bari şu kursların sayısını artırın, süreci hızlandırın da, komedi bitsin.
Tamam gariplikler ülkesiyiz de, çok abartmıyor muyuz?..
Kırılma maçı Trabzon’da
Trabzonspor aylar süren yenilgisizlik unvanını Antalya’da bırakmıştı.
Er-geç yaşayacaktı bu hayal kırıklığını. Önemli olan bıraktığı yerden yoluna devam edebilmek.
Derbilerin yeri farklıdır. Bu hafta gözler Fenerbahçe- Beşiktaş maçında deniyor.
Hayır, asıl mücadele ve ligin zirvesini şekillendirecek karşılaşma Trabzon’da.
Bugün Hatayspor zorlu bir deplasmana çıkacak. Ve Fenerli’nin de Beşiktaşlı’nın da kulağı Akyazı’ya takılacak.
Ligin en pozitif futbolunu oynayan Trabzonspor ile Hataysapor arasındaki 90 dakika, her anlamda haftanın mücadelesi olmaya aday.
Ben iki takım adına da “kırılma maçı” diyorum. Trabzonspor kazanırsa yine önemli bir avantaj yakalar.
Ya Hatayspor? Aradaki puan farkı 7’ye düşer ki, ligin şekli değişir. Konyaspor’dan başlayarak herkes iştahlanır.
Saha dışındaki derbi!
Uzun zamandır ilk defa ligin zirvesine etki etmeyecek bir derbi mücadelesine tanık olacağız. Herkes kendi derdine düşmüş. Fenerbahçe de Beşiktaş da derin krizler içinde. Maç sonu senaryolar medyanın ilk gündem maddesi. Oysa skora ve hedefe odaklı derbiler izlemeye alışmıştık. Şimdi ezeli rekabet dışında cazibesi yok. Taraftar her zaman kazanmak ister.
Ya her iki kulübün başkan ve yönetimleri? Krizi fırsata çevirmeyi bekleyenler var.
Örneğin maddi konular dışında Fenerbahçe ile gönül bağını koparmış Pereira ve teknik direktör değiştirme rekortmeni başkan Ali Koç.
Sarı- lacivertliler kazansa bir dert, kaybetse “yeni hoca kim olacak” bilmecesi. Takım içinde sorun yaratan ve Pereria’ya gizli isyan başlatanlar mı belirleyecek hocayı?
Fenerbahçe taraftarı ne zaman huzur bulacak, keyifle stada gidecek, bilen yok!
Kötü gidişe bir haftalık mola veren Beşiktaş çok mu rahat? Başkan Ahmet Nur Çebi eminim en sıkıntılı yöneticilik günlerini yaşıyor. Dere geçerken at değiştirmek ve olası sonuçları daha büyük sorunlara yol açabilir. Papatya falından kim çıkarsa çıksın, Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışına ortak olması kolay görünlüyor.
Testi kırılırsa?..
Bu kadar hakem yaygarasının koptuğu dönemde atamalar nedeniyle Ferhat Gündoğdu MHK’sini eleştiremiyorum. Aynı taktiği, kulakları çınlasın Yusuf Namoğlu’da uygulardı.
Günü kurtarmak, deneyimli hakemleri kullanarak eleştirileri en alt düzeye çekmek. “Ne yapalım kardeşim, işte en iyilerini kullanıyoruz” savunmasının, hakemliği bir adım ileri götürmediğini, aksine silahtaki kurşun sayısını azalattığını biliyoruz.
Ferhat hoca ve ekibi bu yönteme güvenmesin. 10-12 kişi ile lig bitmez. Bu tempo hakemi yorar, hataya zorlar. Bir süre sonra sizi de sıkıntıya sokar. Kulüplerden gelen her tepkiyi yumuşatmaya kalkarsanız, taleplerin sonu gelmez.
Merkez Hakem Kurullarının tek sorumluluğu Süper Lig’e hakem ve VAR ataması yapmak olamaz. . Görevlendirmelerden mutlu olan hakemler vardır. “Su akarken testiyi doldurmak” diye bir deyim kullanırız.
Peki ama, ya o testi kırılırsa?..
Planlanmış!
"Muhtaç bırakıp yardım etmek, planlanmış cinayettir." - Che Guavera