Sigortalılar çalışma hayatında iş kazasıyla karşılaşabilirler. İş kazası sonucu SGK’nın sigortalılara ve geride kalanlara sağladığı bazı yardımlar söz konusudur. Ancak bu yardımların sağlanması için SGK’nın olayı iş kazası olarak tanımlaması gerekir. Aksi takdirde, sigortalılar SGK’dan sağlanan yardımları alamaz. Bugünkü yazımda iş kazası sonucu sigortalılara sağlanan yardımları ve SGK’nın hangi olayları iş kazası olarak tanımladığını açıklamaya çalışacağım.
1 SGK’ya göre iş kazaları nasıl tanımlanıyor?
SGK’ya göre iş kazası; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır. Dolayısıyla, örneğin işyerinde düşüp kafasını yere vuran işçinin hemen o anda değilse bile sonradan geçirdiği beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetmesi de iş kazası sonucu ölüm olarak değerlendirilmektedir.
2 Trafik
Çalışanın işyerindeki davranışlarının işyerinde bulunması gereken uyumu bozduğunu, işin yürütümünün olumsuz etkilendiğini düşünen işverenler, çalışanların sözleşmelerini geçerli nedenle feshedebilir. Feshe neden olabilecek davranışlar, işçinin Kanun’un 25/II. maddesinde öngörülen sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmayan işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlarıdır. İş Kanunu’nun 25. maddesinde düzenlenen davranışlar iş ilişkisinin sürdürülmesinin artık işverenden beklenemeyeceği, işverenin iş sözleşmesini tazminatsız ve derhal feshetmesini haklı gösteren sebeplerdir. Örneğin işçinin işverenine veya vekillerine ağır hakaretlerde bulunması, arkadaşlarına cinsel tacizde bulunması gibi. Geçerli feshe sebep olabilecek davranışlarsa daha hafif olmakla birlikte, işverene tazminatlı fesih imkânı tanıyan nedenlerdir. Örneğin, işçinin işveren aleyhine sözler sarf etmesi, asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması, işçinin geçimsizliği gibi davranışlardır.
Dedikoduya dikkat
Dedikodu denilen bu durum zaman zaman çalışana baskı uygulanmasına, dışlanmasına sebep olabilmekte ya da en basit sonucuyla zaman kaybettirmektedir. Bu nedenle işyerinde
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), geçtiğimiz günlerde çok uluslu şirketlerle ilgili oldukça önemli bir değişikliğe gitti. Değişiklikle, çok uluslu şirketler ve sosyal politika ilkeleri konusundaki Üç Taraflı Bildirge’ye (MNE Bildirgesi) “insana yakışır iş” ile ilgili ilkeler eklenmesi söz konusu. MNE Bildirgesi, işletmelerin sosyal sorumluluğunu ve sürdürülebilir iş uygulamalarına odaklanan, hükümetler, işverenler ve işçiler olmak üzere üçlü diyalog mekanizması içinde geliştirilip benimsenmiş tek uluslararası belge olma özelliğini taşıyor.
Değişikliğe konu olan ilkeler; sosyal güvenlik, zorla çalıştırma, kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçiş, mağdurlara tazminat gibi başlıklardan oluşuyor. Değişiklik sonrasında bildirgenin yeni içeriği sayesinde, herkes için insana yakışır işler yaratılması yönündeki çabalara çok uluslu şirketlerin daha fazla katkıda bulunması sağlanmış olacak.
İnsana yakışır işler
MNE Bildirgesi’nin ilk halinin kabulü üzerinden geçen kırk yılın ardından, çok uluslu şirketler küreselleşmenin hâlâ baş aktörü konumundalar. Çok uluslu şirketler, gerek faaliyet gösterdikleri ülkelerde, gerek küresel düzeyde çalışanların çalışma ve yaşam koşulları üzerinde
1 Ocak’tan itibaren 45 yaş altındaki bütün çalışanlar için uygulanmaya başlanan otomatik katılımlı bireysel emeklilik sisteminin (BES) 1 Nisan’dan itibaren kapsamı genişledi. 1.000 kişi ve daha fazla sayıda çalışanı olan özel sektör işyerlerinde başlayan uygulama dünden itibaren memurları da içine aldı. Ayrıca 250 ila 1.000 kişi arasında çalışanı bulunan özel sektör işyerleri de kapsama alındı. Peki tüm memurlar kapsamda mı, otomatik BES’te kalmak avantajlı mı, cayma hakkı nasıl kullanılacak?
1- Kimler otomatik katılımlı bireysel emeklilik sisteminin kapsamında?
4/a’lılar (SSK’lı) ve 4/c’li sigortalılar ((emekli sandığı mensubu) yani işçi ve memurlar kapsama giriyor. Ayrıca 250 ila 1.000 kişi arasında çalışanı bulunan özel sektör işyerleri ve genel ve özel bütçeli kamu idarelerinde de otomatik BES uygulanacak.
2- Tüm memurlar kapsamda mı?
Çalışanların en temel kaygısıdır iş güvencesi. Çalışma hayatının içinde karşılaşılabilecek sorunlar iş ilişkisini bitirme noktasına getirebilir. Kimi zaman çalışandan gelse de talep, çoğunlukla iş ilişkisini sonlandıran işveren olmaktadır. Buna karşı işçiyi korumaya çalışan İş Kanunu iş güvencesi sistemi getirmiş durumda. İlk kez hayatımıza 2002 yılında giren iş güvencesi ve ona bağlı işe iade davaları, bugünkü iş davalarının büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor.
İş güvencesi
İş güvencesi, işverenin işçiyi işten çıkartırken geçerli nedenlerinin olmasını arayan bir sistemdir. Kanun işverene, geçerli nedenlerin yoksa çalışanı işten çıkarma demektedir. Geçerli nedenler işçinin kendisinden kaynaklanabileceği gibi işçiyle hiç alakası olmayan, işverenin işi, işyeri veya işletmesiyle ilgili olan nedenler olabilmektedir.
Örneğin, çalışanın sık sık ve belirli bir yoğunlukta rapor alması, performansının düşüklüğü, işini uyarılara rağmen eksik veya kötü yerine getirmesi ya da işyerinin yeniden yapılanmaya gitmesi, teknolojik değişim geçirmesi veya ekonomik güçlük içinde olması sayılabilir. Bu ve benzeri nedenler olmadan işverenin yapacağı fesih geçersiz fesih oluşturacaktır.
Geçersiz feshe karşı
İşve
İnsani Gelişme Raporu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990 yılından bu yana yayımlanıyor. “Herkes İçin İnsani Gelişme” temalı 2016 Raporu da geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Raporda başlıca iki soruya yanıt arandığı görülüyor: İnsani gelişmedeki ilerlemeden kimler dışlanıyor ve bu dışlanma nasıl ve neden oluyor?
Bu yılın ‘tema’sı...
İçinde bulunduğumuz yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en temel sorunlar, eşitsizlikler, yoksunluklar, önyargılar, hoşgörüsüzlükler ve tüm bunların neden olduğu ayrımcılık ve dışlanma. İnsani Gelişme Raporunda, herkes için insani gelişmenin sağlanabilmesi için ulusal politikaların yanında küresel düzeyde adımların da atılması gerektiğine vurgu yapılmış.
Nasıl ölçülüyor?
İnsani Gelişme Endeksi, insan gelişmesinin üç temel boyutunu birleştiriyor. Bunlar; doğuşta beklenen yaşam süresi, ortalama eğitim süresi ve beklenen eğitim süresi ile kişi başına düşen gayri safi milli gelir. Doğuşta beklenen yaşam süresi, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilmeyi yansıtıyor. Ortalama eğitim süresi ve beklenen eğitim süresi ise bilgi edinebilmeyi temsil ediyor. Son olarak, kişi başına düşen gayrisafi milli gelir de insana yakışır yaşam
Bugünlerde pek çok mecrada memur emeklilerinin ikramiye farklarının ödenmeye başlandığı yönünde haberler var. SGK bu ödemeleri otomatikman yapmıyor. İkramiye farklarının alınması için SGK’ya başvuru yapılması şart. Peki, nereye ve nasıl başvuru yapılması gerekiyor, SGK ödemeleri nasıl yapacak, vefat eden emeklilerin yakınları da fark alabilecek mi? Bugünkü yazımda bu soruların cevaplarını vermeye çalışacağım.
1 - Hangi emekliler ikramiye farkı almaya hak kazandı?
7 Ocak 2015 tarihinden önce emekli olmuş ve emekli olduğunda 30 yılın üzerinde hizmeti olmasına rağmen emekli ikramiyesini 30 yıl üzerinden almış kişiler, SGK’ya başvurarak ikramiye farkı talep edebilecek. 30 yılın üzerinde çalışması olmasına rağmen 30 yıl üzerinden emekli ikramiyesi almış kişiler eğer hayatlarını kaybetmişlerse geride kalan mirasçıları da başvuru yaparak ikramiye farklarını alabilecek.
2 - İkramiye farkları nasıl ödenecek?
Türkiye’de her yıl 18-24 Mart haftası, Yaşlılar Haftası olarak kutlanır. Yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemi. 2016 yılında dünya nüfusunun yüzde 8.7’sini yaşlı nüfus oluşturdu. Yaşlı nüfus oranı itibarıyla küresel sıralamaya baktığımızda, en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip olan ilk üç ülkenin Monako (yüzde 31.3), Japonya (yüzde 27.3) ve Almanya (yüzde 21.8) olduğu görülüyor. Diğer taraftan, Türkiye’nin 167 ülke içinden oluşan söz konusu sıralamadaki yeri 66.
Son yıllarda, özellikle Avrupa için en çok tartışılan konulardan biri aktif yaşlanma. Türkiye ise halihazırda genç bir nüfusa sahip olmakla birlikte, nüfus artış hızındaki düşüşün devam etmesi durumunda, Avrupa ile benzer tartışmaları yaşamaya başlayacak.
Yaşlı bağımlılık oranı % 12.3
Yaşlı bağımlılık oranını çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısı şeklinde tanımlamak mümkün. TÜİK verilerine göre, 2012 yılında yüzde 11.1 düzeyinde gerçekleşen yaşlı bağımlılık oranı, 2016 yılı itibarıyla yüzde 12.3 seviyesinde.
Yıllık 2.548 lira veriliyor
Türkiye’de nüfusun giderek yaşlanıyor olması yaşlı nüfusa yönelik sosyal yardım mekanizmalarının da artmasına neden oluyor. Bu yardımların en tipik örneği “65 yaş aylığı” olarak