Kovid-19 nedeniyle 2020’de tüm etkinlikler gibi sanat fuarları da iptal edildi, birçoğu dijital edisyonlarıyla karşımıza çıktı.
Uzun zaman sonra çağdaş sanat dünyası ilk defa fiziksel bir fuarda bir araya geliyor, bu hafta Art Dubai’de buluşuyor.
3 Nisan’a kadar Dubai Uluslararası Finans Merkezi’nde devam edecek Art Dubai’ye 31 ülkeden tam 50 galeri katılıyor.
Malum, Dubai, Louvre’dan Guggenheim’a birçok değerli müzeyi Ortadoğu’ya getiren Abu Dabi ve Doha’yla yarışıyor.
Art Dubai ile şehre farklı bir kitle çekiliyor, dünyanın dört bir yanından önemli koleksiyonerler güzel havayı da fırsat bilip soluğu Dubai’de alıyor.
Çağdaş sanat sezonuyla Dubai’de sadece kültür-sanata değil, turizme de büyük katkıda bulunuluyor.
Bizim de İstanbul için isteyip de henüz istediğimiz noktaya gelemediğimiz durum.
Yarın Sotheby’s Londra’da gerçekleşecek İslam Dünyası ve Hint Eserleri Müzayedesi’nin ilkbahar edisyonunda Kanuni Sultan Süleyman’ın şimdiye kadar hiç görülmemiş bir yağlıboya portresi yer alıyor.
Bu eserin neden diğerlerinden farklı olduğunu Sotheby’s Londra Ortadoğu satışlarının başındaki Benedict Carter ile geçen ay uzun uzun konuştum, portreyle ilgili bilinmeyenleri de Benedict Carter’a sordum.
“16. ve 17. yüzyıllarda Avrupalı ressamların yağlı boyayla yaptığı çok az sayıda Osmanlı sultanı portresi günümüze kadar geldi. İtalyan sanatçının yaptığı bu portrede, Süleyman’ın başarılarının zirvesinde olduğu dönemde, 43 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Irak’ı fethettiği, Preveze Deniz Muharebesi’nde Papa Paul III’ün ve müttefiklerinin ordularını yendiği bir dönem söz konusu. Tüm anlatılanlarda olduğu gibi iri siyah gözleri, heybetli burnu ve uzun bıyıkları dikkati çekiyor” diye başladı anlatmaya Benedict Carter.
“Bu portrenin en önemli farkı ise benzerlerinin aksine yağlı boyayla
Londra’nın 34 yıllık simge restoranlarından River Cafe’ye ve kurucusu Ruth Rogers’a, restoranın müdavimi, “Star Wars” filmlerinin yönetmeni JJ Abrams bir sürpriz yaptı
İstanbul’un klasikleri haline gelen, şehrin simgelerinden olan yeme-içme mekânlarıyla bile üzülerek vedalaşmak durumunda kalıyoruz. Oysa bu mekânların aslında hayatımızda ne kadar önemli olduğunu pandemi sürecinde daha da iyi anladık, sosyalleşmeyi ve sevdiğimiz mekânları çok özledik. Yeme-içme sektörünün yaşadığı sorunlar elbette sadece Türkiye’ye özgü değil, tüm dünyada benzer zorluklar yaşanıyor pandemi döneminde.
Londra da bu zorlukların yaşandığı metropollerden biri. Ama gelin görün ki, artık şehrin simgelerinden biri haline gelmiş bir restoran, sadece korunmakla kalmıyor, müdavimleri tarafından daha da yüceltiliyor. Bkz. River Cafe
Tam 34 yıl önce İngiliz şef Rose Gray ve Amerikalı şef Ruth Rogers birlikte Hammersmith’de kuruyor River Cafe’yi. İtalyan mutfağı ağırlıklı restoranda Ruth Rogers’ın İtalyan
Ece Dağıstan ve Fazıl Say bu konuyu yeniden gündeme getirdi, özel hayatlarıdır, kendilerine mutluluklar dilemekten başka söyleyecek bir şey yok. Asıl mesele, tam bir senedir hepimiz evlerimizdeyiz.
Evden çalışıyoruz, spor yapıyoruz, yemek yiyoruz, sürekli evde ne yenilecek düşünüyoruz ve konuşuyoruz.
Ev sürekli dağılıyor, topluyoruz. Artık evlerin her milimetrekaresine hakimiz, şimdiye kadar hiç fark etmediğimiz ne kadar çok detay varmış meğer. Alışverişe de gitmemeye çalıştığımız için eve sürekli kargo kutuları geliyor, bir yandan kendimizi suçlu hissediyor, bir yandan, ‘küçük mutluluklar bizi ayakta tutuyor’ diyor, bir yandan da onları nasıl geri dönüşüme sokacağımızı düşünüyoruz.
Hadi biz müzik yapmıyoruz, öyle bir yeteneğimiz yok ama yine de Zoom’da toplantıdayken ya da bilgisayar başında, artık çökmek üzere
olan posta kutumuzdaki e-postaları cevaplarken arkadan gelen elektrik süpürgesi sesine tahammül edemiyoruz. Bulaşık makinesi sürekli dolup taşıyor, boşaltıyoruz, yeniden dolup
Tam 2.5 yıl önce eylül ayında Dezeen ve Soho House İstanbul, İstanbul Tasarım Bienali için bir yemek düzenlemişti.
Dezeen’in kurucusu ve yayın yönetmeni Marcus Fairs ile bu yemekte tanışma şansım olmuştu.
Marcus Fairs, yemek öncesi, bienalin o zamanki küratörü Jan Boelen ve İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova ile bir sohbet gerçekleştirmişti.
Dezeen, dünyanın en önde gelen mimari ve tasarım internet sitesi, Marcus Fairs ise İngiltere Kraliyeti Mimarlık Akademisi tarafından onur madalyasına layık görülen ilk dijital gazeteci.
Yemeğe Gaia&Gino’yu yaratan, Paşabahçe Nude’a danışmanlık yapan Gaye Çevikel’den mimar Emir Uras’a, Autoban Mimarlık’ın ortağı Efe Aydar’dan Tabanlıoğlu Mimarlık’ın ortağı Melkan Gürsel’e Marcus Fairs’in Türkiye’den tanıdığı mimari ve tasarım dünyasından isimler de katılmıştı.
Ayrıca Frame ve Icon gibi mimari ve tasarım konusunda önemli yabancı yayınların yöneticileri de vardı.
İşte o yüzden çoğu zaman sadece körler sağırlar birbirimizi ağırladığımız y
Pandemi öncesi günlerde maskesiz, sosyal mesafesiz son katıldığım etkinlik Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki Marina Abramovic sergisiydi.
Marina Abramovic, açılış konuşmasına “Burada büyük bir kalabalık var, performans sanatına ilk başladığımda sadece birkaç izleyicim vardı, bu noktaya gelmem tam 50 yılı aldı” diye başladı.
Artık müzelerin de sabit koleksiyonlar yerine sürekli değişen performans sanatına kapılarını açmalarının değişen dünyaya adaptasyon olduğunu özetledi.
Oysa o sırada daha nelere adapte olmamız gerekeceğini hiçbirimiz bilmiyorduk.
Marina Abramovic ve Marina Abramovic Institute’un ‘Flux/Akış’ sergisini çok beğenenler de oldu, Abramovic’in yurt dışındaki sergilerine katılmış olanlar arasında ise provokatif tarzının aksine konservatif bulanlar da oldu.
Yine de Marina Abramovic gibi yıldız sanatçıların sergilerinin Türkiye’ye gelmesi hem bizim global kültür-sanat dünyasını yakından takip edebilmemiz için hem de Türkiye’de kültür-sanat turizminin ilerlemesi için önemliydi.
Şimdi ise Marina
Pandemi döneminde kripto sanata ilgi arttı, hatta sanat bir para birimine dönüştü. Nedeni basit; gerçek dünyada doğal afetlerden pandemilere ne kadar çaresiz kaldığımızı gördükçe artık sanal dünya daha güvenli geliyor. İşte kripto sanat ve NFT’ler hakkında bilmeniz gerekenler…
Çok şanslı bir şekilde bundan bir sene önce davet aldım kripto sanat grubuna. Dolayısıyla ilk dönem üretenlerindenim. Önümüzdeki günlerde de büyük ölçekli 5-6 online NFT sergim olacak. Dünyayı değiştirecek bir durum. Onun da öncülerinden biri oldum” dedi geçen hafta Dolapdere’de Pilevneli Gallery’de “Makine Hatıraları: Uzay” adlı sergisi açılan yeni medya sanatçısı Refik Anadol. Son günlerdeki gelişmelerin çok da sürpriz olmadığını söyledi: “Eğer pandemi olmasaydı kripto sanat olmazdı. Dolayısıyla pandeminin getirdiği bir reaksiyon. İnsanlar dijital dünyanın varlığını anladığı için ciddi bir üretim ve tüketim yöntemi bulmaları çok da
Tüm perakende zincirlerinin e-ticarete yöneldiği dönemde dünyanın en büyük e-ticaret şirketi farklı semtlerde kendi süpermarketlerini açmaya başladı.
Geçtiğimiz hafta bir grup arkadaş, Londra’da tüm mağazaların ve restoranların kapalı olması nedeniyle, büyük bir pazar gezisi programı yapar gibi Ealing’deki Amazon Fresh mağazasına gittik. Hayır, sadece alışveriş merkezlerine gitmeyi özlediğimiz için değil, yeni mağazacılık teknolojisini merak ettiğimiz için. Çünkü bu alışveriş için cüzdan gerekmiyor, sadece telefonunuzun yanınızda olması yeterli. Telefonunuzda Amazon Fresh uygulamasını açıyorsunuz ve kapıdaki turnikelerde size verilen QR koduyla mağazaya giriş yapıyorsunuz. Tabii önce uzun kuyrukta sosyal mesafeyi koruyarak sırada bekledikten sonra. Öncelikle söz konusu böyle bir teknoloji devi olunca, içeride sıradan bir süpermarketten daha fazlasını bekliyorsunuz. Hem görsel hem de ürün çeşidi olarak... İlk izlenim ikisi de olmamış, ne görsel olarak ne ürün çeşidi olarak her