Kevin Spacey, cinsel taciz suçlamalarıyla yargılandığı 6 yıllık dava sonucunda suçsuz bulundu. Şimdi, sosyal hayatını ve kariyerini bitiren bu 6 yıla mı üzülmeli, yoksa özgürlüğüne ve itibarına yeniden kavuştuğu için verilen karara mı sevinmeli?
Tam 6 yıl önce kariyerinin zirvesindeyken cinsel taciz suçlamalarıyla hayatı tepetaklak oldu. Önce popüler projedeki rolünü kaybetti, sonra proje final yapmak zorunda kaldı. Suçlamalar sonucu açılan dava ilgiyle takip edildi, ama bu süreçte kimse suçlamaların başrolündeki kişiye iş vermek istemedi. Kimse cinsel taciz ile yargılanan biriyle aynı projede yer almak da cinsel taciz ile yargılanan biriyle aynı fotoğraf karesine girmek de istemedi. Üstelik suçlamaların doğru olup olmadığı bile bilinmiyordu.
Peki, ama kimden bahsediyorum? Aklınıza birden fazla isim geldiğine eminim. Yerli ve yabancı. Mimarlıktan sinemaya birçok endüstride cinsel tacizle suçlanan yerli ve uluslararası birçok yıldız isim var. Hiçbirinin davası hakkında yorum yapacak ya da bir hükme varacak
Global moda endüstrisi hiç şüphesiz en çok rekabetin olduğu ve ayakta kalmanın en zor olduğu alanların başında geliyor.
Diğer sektörlerde olduğu gibi burada da en büyük sorun güncel olabilmek ve bunu koruyabilmek.
İşte o yüzden birçok modaevi var güçleriyle kreatif direktörleri ve tepe yöneticileriyle bu duruma uyum sağlamaya çalışıyor.
Son yıllarda bana göre en başarılı örneklerden biri Valentino.
Evet, sadece Valentino kırmızısı diye bir renk yaratmak ya da bir İtalyan markasıyken Jackie Kennedy’nin dikkatini çekerek global bir marka olma yolunda hızla ilerlemek de yeterli olmuyor.
Valentino’nun ilk 50 yılı müzelerde sergilere de konu oldu, Valentino yıllar içinde farklı yatırımcılardan da destek aldı.
Son 11 yılda ise bir İtalyan markasıyken Katarlılara satıldı, kurucusu Valentino Garavani 80 yaşında görevinden ayrıldı, markanın kreatif direktörleri Maria Grazia Chiuri ve Pierpaolo Piccioli iken Pierpaolo Piccioli’nin tek başına devam etmesine karar verildi.
Evet, Space X’i biliyorduk, ama Elon Musk’ın en çok dikkat çeken X’I Mayıs 2021’de doğan altıncı oğluydu.
Kanadalı sanatçı/şarkıcı/fütürist Grimes ile ilk bebeklerine ‘X Æ A-12’ adını verdiklerini o zaman Twitter’dan açıkladıklarında herkes şaşırdı.
Daha sonra Mart 2022’de ise Grimes ile ikinci bebekleri Y adını verdikleri bir de kızları oldu.
Önceki gün ise Elon Musk 44 milyar dolara satın aldığı yeni göz ağrısı Twitter’ın markasını ve logosunu artık X olarak değiştireceğini açıkladı.
X’in bir stil olsa, art deco olacağını da ekleyerek.
Aslında, bu Elon Musk’ın çok önceden planladığı bir şeydi.
Hatta Twitter’ı satın almadan önce bu kararı almış ve biyografisini yazan Walter Isaacson ile paylaşmıştı.
Steve Jobs’u peşinden koşturan yazar
Sadece stiliyle değil, duruşuyla da bir ikondu Jane Birkin. Filmleri ve şarkılarından çok, herkesin birbirine benzemeye çalıştığı bir dünyada herkesten farklı olmasıyla dikkatleri çekiyordu
"Biliyor musun, öldüğümde insanlar beni sadece ‘Je t’aime moi non plus’ ile hatırlamayacaklar, muhtemelen sadece çanta hakkında konuşacaklar.” Jane Birkin, Christian Amanpour’a verdiği son röportajda işte böyle özetledi dünyanın geldiği noktayı. İngiliz olmasına rağmen bir Fransız ikonu olmayı da başardı. Sadece şarkıcı ya da film yıldızı değildi. 1960’larda ve 1970’lerde diğer yıldızlar modaevlerinin süslü tasarımları içinde saç ve makyajları yapılı halde boy gösterirken o son derece sade tarzı, hippie duruşu, aktivistliği ve çarşı pazardan gece kulübüne elinden hiç düşürmediği hasır sepet çantasıyla dikkatleri üzerinde topluyordu. Hatta eşi Jacques Doillon 1980’lerin başında arabasıyla kasıtlı olarak bu çantanın üzerinden geçti.
Jane Birkin, her zaman herkesten farklıydı. Güzelliği
Son zamanlarda gittiğim en iyi mimarlık sergilerinden biri Londra’da Kraliyet Sanat Akademisi’ndeki İsviçreli mimarlık ofisi Herzog & de Meuron’a ait.
Kurucuları Jacques Herzog ve Pierre de Meuron İsviçre’nin Zürih şehrinde yer alan Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nde (ETH) aynı dönemde mimarlık eğitimi almışlar ve kariyerlerine birlikte başlamışlar.
Bugün 600 kişilik bir ofisleri var ve halen birlikte çalışmaya devam ediyorlar.
Bu, aslında mimarlık dünyasında çok da rastlanan bir şey değil, genelde ortaklar bir süre sonra ayrılıp kendi başlarına devam etmeyi tercih ediyorlar.
Hatta mimarlık ofisleri büyüdükçe kendi isimlerini taşıyan şirketlerinden bile ayrılmak zorunda bırakılabiliyorlar.
Bkz. Richard Rogers.
Herzog & de Meuron ise ortaklıklarını üniversite yıllarından beri sürdürüyor ve diğer yıldız mimarlar gibi fazla göz önünde olmamalarına rağmen projeleriyle her zaman isimlerinden çok söz ettiriyorlar.
Uluslararası sanat fuarı Frieze, ABD’nin önemli sanat fuarları New York’taki Armory Show ve Chicago Expo’yu satın aldığını açıkladı.
Fuarların adlarını ve ekiplerini koruyacaklarını da ekleyerek.
Frieze New York ve Frieze Los Angeles’ı yöneten Londra merkezli Frieze’in ABD’deki en uzun soluklu sanat fuarlarından ikisini satın alması cesur bir hareket.
Özellikle de Brexit sonrası sanat piyasasının büyük bir kısmının Londra’dan uzaklaştığı göz önüne alınınca.
Frieze CEO’su Simon Fox yaptığı açıklamada, “Bu satın almalar Frieze’in büyümesinde bir dönüşüm anını işaret ediyor ve dünyanın önde gelen sanat pazarı olan ABD’deki varlığımızın derinliğini ve nefesini genişletmemize izin veriyor. New York ve Chicago’nun her birinin kendine özgü sanatçı, galeri, müze ve koleksiyoncu ekosistemi var. Her iki şehirdeki varlığımızı genişleterek, ABD’de Frieze New York ve Frieze Los Angeles’ta oluşturduğumuz güçlü performansımızı daha da geliştireceğiz” dedi.
Bu, aslında fuarlar ve yayınlar
Meta’nın Twitter’a rakip çıkardığı yeni uygulaması Threads 5 gün içinde 100 milyondan fazla kullanıcıyı geçmesiyle dikkat çekti. Peki ama Threads gerçekten Twitter’a rakip olabilecek mi?
2009’dan beri Twitter’dayım, dile kolay tam 14 yıl olmuş.
Hiçbir zaman fikirlerimi Twitter’da paylaşmadım, sadece yazılarımı paylaştım, ama takip ettiğim görüşlerine katıldığım katılmadığım çok kişiden çok şey öğrendim.
Elbette Twitter’da paylaşılan her şey gerçeği yansıtmıyordu, ama farklı görüşlerin de olduğunu bilmek bakımından önemliydi.
Twitter’da kendi kendinize bir dünya yaratıp sadece kendinizin haklı olduğunu düşünmek de mümkündü, ama aynı görüşte olmasanız bile kendi alanlarında saygı duyduğunuz kişileri takip ettiğiniz zaman da kendi dünyanız dışında dünyalar olduğunu kabul etmek bakımından iyiydi. Geçen hafta ise hayatımıza Meta’nın yeni uygulaması Threads girdi, elbette Threads’i ilk günden indirdim.
İlk gün 30 milyon, 5 gün içinde
Paris’teki Fondation Louis Vuitton’da ‘Basquiat x Warhol: Painting Four Hands’ başlıklı sergi var.
1984 ile 1985 yılları arasında, Jean-Michel Basquiat ve Andy Warhol birlikte yaklaşık 160 eser yarattılar.
Hatta bu eserler kendi kariyerleri boyunca yarattıkları en büyük yapıtlardan.
Dostluklarına ve ortak üretimlerine tanık olan Keith Haring “Sözcükler yerine resim yoluyla gerçekleşen bir sohbet” ve “Üçüncü, ayırt edici ve benzersiz bir zihin yaratmak için birleşen iki yetenek” diye özetliyordu bu ortaklığı.
Basquiat × Warhol sergisi, bu sıradışı yapıtlara adanan gelmiş geçmiş en önemli sergi ve iki sanatçının imzasını taşıyan 80 tuval de dâhil olmak üzere 300’ü aşkın eser ve belgeyi bir araya getiriyor.
Ayrıca, 1980’lerde New York sanatının enerjisine büyük katkısı olan Futura 2000, Michael Halsband, Keith Haring, Jenny Holzer, Kenny Scharf gibi sanatçıların eserlerine de yer veriyor.
Sergi, Warhol’un Basquiat ve Basquiat’nın Warhol portreleriyle açılıyor, ilk iş birlikleriyle devam