Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Bir şey yaratıp ona güçlü bir şekilde inanırsanız, daha sonrasında o şey sizin gerçeğiniz haline gelir...”
Lady Gaga’nın yaptığı tam da bu. Zaten kendisi de röportajlarında bunu kabul ediyor. Müziğinden çok yarattığı kimlikle öne çıkıyor. Farklı olabilmek için hiç çekinmeden her şeyi yapıyor.
Kendisinden daha yaratıcı gördüğü herkesi bir şekilde ekibine katmaya çalışıyor. Malum, günümüzde farklı bir kimlik yaratırken faydalanılacak en önemli şey, çağdaş sanat. İşte o yüzden Lady Gaga da çağdaş sanatın her alanından, her figüründen faydalanıyor.

2010’DA ETTEN ELBİSE GİYDİ
Lady Gaga şimdiye kadar tüm yaptıklarıyla ‘The ArtPop’ turnesine hazırlandı. Albüm beklenen ilgiyi görmedi ama turne için aynı şeyi söylemek mümkün değil tabii.
Lady Gaga’nın çağdaş sanatla ilişkisi modayla başladı. 1987’de performans sanatçısı Jana Sterbak tarafından uygulanan etten elbise fikrini alıp, 2010’da MTV Video Ödülleri’nde giydi.
En az moda tasarımcılığı kadar sanatçı kimliğiyle de ön plana çıkan Hüseyin Çağlayan’ın yarattığı yumurtadan çıktı; günlerce konuşuldu.

ABRAMOVİC’LE ÇALIŞMAK İSTEDİ
Sadece kıyafetler de yetmedi...
The ArtPop bir albümden fazlasıydı; büyük bir projeydi. Bunun için de büyük sanatçıları yanına aldı. Önce “Bir an ben Koons olmuşum; bir an Koons ben olmuş” gibi sözler yazdığı Jeff Koons’la çalıştı. Albüm kapağını bile ona tasarlattı. Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu’nu bile kendine uyarlattı.
Sadece Jeff Koons da değildi Gaga’nın hedefi. Marina Abramovic’den de ders almayı aklına koymuştu. 2010’da Marina Abramovic’in ‘The Artist is Present’ sergisine gidip saatler geçirmişti Abramovic’in karşısında. Sonra da kararlılığı ile Abramovic’i 3 ay boyunca birlikte çalışmaya ikna etti. Hatta ALS hastalığına dikkat çekmek için buzlu kovayı başından aşağı dökerken de Abramovic tekniğiyle buz gibi durdu.
Lady Gaga’yı popüler sanatçıların peşinden gitmek de kesmiyor. Gittiği her ülkede ülkenin kültürüne de hemen adapte oluyor. Örneğin Japonya’da anime sanatına bürünerek karşımıza çıkabiliyor.

KAÇIRILMAYACAK KONSER
Yarın akşam ise artRave: The ARTPOP Ball turnesiyle ilk defa İstanbul’da.
İTÜ Stadyumu’ndaki konserde bizi neler bekliyor, dünyanın farklı ülkelerinde yaptıklarının ne kadarını bizde yapmaya cesaret edecek, henüz belli değil.
Belki New York Moda Haftası’nda Harper’s Bazaar partisindeki canlı performansındaki kadar ağırbaşlı olacak, belki de PopArt adı altında bir deliliğe sığınacak ve bunun bir çağdaş sanat performansı olduğuna bizi ikna edecek, göreceğiz.
Belli olan tek şey, İstanbul’daysanız bu geceyi kaçırmamanız gerektiği...