Aklımızın nerede olduğu malum, yurt dışındaki olumlu gelişmeleri bildirelim.
Londra’da son günlerde peş peşe sevindirici gelişmeler yaşandı.
Hafta sonu Financial Times’ı okuyanlar görmüştür, Hüseyin Çağlayan’ın harika bir röportajı vardı.
Çağlayan, Financial Times’ın moda yazarı Jo Ellison’a şirketinin yüzde 20’sini Dalınç Arıburnu ve Nizar Al-Bassam’ın kurduğu Centricus adlı yatırım platformuna sattığını açıkladı.
Bundan sonra internet üzerinden alışverişte büyüyeceğini ve yeni bir çanta koleksiyonu hazırladığını da müjdeledi.
Bir şirketin ne kadar büyüdüğünün bir seçim meselesi olduğunun altını çizdi, aynı zamanda da şu anda büyük modaevlerinin başında olan kreatif direktörlerin aslında tasarımcıdan çok, iyi birer küratör ve iletişim uzmanı olduklarını söyleyerek moda dünyasını biraz da eleştirdi.
Hüseyin Çağlayan’ın Financial Times’taki röportajından ve şirketindeki yeni ortaklık yapısından başka bir sevindirici gelişme daha var.
Cumartesi akşamı Londra’da Soho House’dayız.
Kulübün 23 yıl önce ilk kurulduğu yerde birkaç gece önce yapılan büyük kutlama partisinden biraz yorgunuz, ama heyecanlıyız.
Üstelik bu heyecan, partide Jamie Dornan’dan Eddie Redmayne’e Soho House İstanbul’un açılış partisine de gelen sevdiğimiz yüzlerle bir gece daha birlikte geçirmiş olduğumuz için değil.
Tam aksine, yurt dışında Türk sinemasıyla görücüye çıktığımız için.
Gülse Birsel’in yazdığı, Ozan Açıktan’ın yönettiği ‘Aile Arasında’ filminin gösterimindeyiz, Soho House’un Londra’daki uluslararası üyeleriyle birlikte filmi izleyeceğiz.
Ama bir de bakıyoruz ki salon hızla doluyor ve bize yer kalmıyor.
Filmi daha önce Kanyon’da izlediğim için yerimi memnuniyetle ilk kez izleyeceklere veriyorum.
Çok sevilen İsrailli bir astrolog Gahl Sasson. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da... Aslında bir Kabala uzmanı ama astroloji haritalarını yorumlamasıyla ve hayat değiştiren tavsiyeleriyle ünlü
Aylar öncesinden randevu alınıyor, tabii o da şanslıysanız. İstanbul’a her geldiğinde seansları dolup taşıyor. Sadece astroloji haritasını çıkarmak isteyenler değil, önemli anlaşmalar imzalamak üzere olan iş insanlarından özel hayatında hayatının kararını vermeye çalışanlara müthiş bir takipçi kitlesi var. Ona sormadan adım atmayanlar bile var. Gahl Sasson’dan bahsediyorum. İsrailli bir Kabala uzmanı ama İstanbul’da daha çok astrolog olarak tanınıyor. Gahl, İbranice rüzgar anlamına geliyormuş. Herkesin isminin anlamının hayatında önemli bir etkisi olduğuna inanıyor. Meksika’da sörf tatiline gidip aylarca kalması, orada kundalini yoga, daha sonra kabala ve astrolojiyle ilgilenmesi şu anki yolunu açmış.
Ben ismimin ne anlama geldiğini söylediğimde, “E, senin ismin her şeyi takip etmeye, her şeyden haberdar olmaya ve herkesi haberdar etmeye yönelik, yaptığın iş de tam da buna uygun” diyor. Arada ısrarla astroloji haritamı çıkarması için bir zamanını yakalamaya çalışıyorum ama şu anda bütün
Dün Londra’nın Soho bölgesinde sokakta bir kafede oturuyoruz.
Önce duman ve yanık kokusu yükseliyor, sağa sola bakıyoruz, kimse oralı değil.
Herkes içkisini yudumlamaya ve sohbetine devam ediyor.
Biraz sonra karşıdaki binada bir hareketlilik oluyor.
Tam 3 dakika sonra iki dev itfaiye kamyonu geliyor.
Önce karşı binaya bakıyorlar, bir şey bulunamıyor, sonra bizim oturduğumuz binanın çatısında yükselen alevleri görüyoruz.
Biz buz gibi havada sokakta ısıtıcılar altında otururken binanın çatısında yangın çıkmış, itfaiye gelmiş.
Yan masalara dönüp bakıyorum, kimse hâlâ oralı değil, ne hesabı isteyen var, ne içkisini yarım bırakan.
Milano Moda Haftası’nda beni en çok sevindiren haber New York Times’ta çıktı.
Sanayi 313’ün erkek koleksiyonu.
Serena Uziyel’in tasarladığı, Enis Karavil ile birlikte yarattığı Atelier 313 terlik ve çantalar kısa sürede bir dünya markası olma yolunda önemli adımlar attı.
Alex Eagle’dan Bergdorf Goodman’a önemli bütün mağazalara girmeyi başardı.
Sanayi 313’ün yaratıcısı Enis Karavil Marka 2017’de yaptığımız seansta müjdeyi vermişti, erkek koleksiyonunun çıkacağını.
Ama doğrusu koleksiyonun ne kadar harika olduğundan ve Milano Moda Haftası’na yetişeceğinden bahsetmemiştik.
Şimdi New York Times’da Lee Oliveira’nın fotoğraflarıyla koleksiyonu gördükten sonra daha da mutluyum.
Çok kısa zamanda çok büyük yol kat ettiler, gurur duyulacak bir başarı bu.
Tanem Sivar-Edhem Dirvana’nın sevgili köpekleri Django ve Pamuk’un başına gelenleri hepimiz dehşetle okuduk.
Dirvana ailesi gibi doğayla iç içe yaşayan komşuları nasıl olur da köpeklerini katledecek noktaya gelir, hiçbirimiz anlamadık.
Bunu köpeklere yapan biri pekâlâ insanlara da yapabilir dedik.
Bunu yapan cezalandırılmalı, hiçbir suç cezasız kalmamalı diye imzalar bile toplandı.
Neyse ki duyarlı sosyal medya kullanıcılarının gündem yaratması sayesinde, Dirvana ailesine destek yağdı.
Sonraki aşama, Dirvanaların öncülüğünde yeni hayvan hakları yasası tasarısını hayata geçirebilmekti.
Daha sonra olumlu bir adım atıldı, köpekleri zehirleyen komşu tutuklu yargılanmaya başlanıldı.
85 yaşında müthiş bir kadınla tanıştıracağım sizi: Shirley Conran. ‘60’larda “Superwoman” adlı “çocuk da yaparım, kariyer de” içerikli kitabın yazarı, döneminin “Grinin Elli Tonu” olarak değerlendirilen “Lace” adlı erotik ‘bestseller’ romanın yazarı, kadın hakları savunucusu…
Shirley Conran 6 kardeşin en büyüğü. Küçük kardeşlerine bakmış, savaş döneminde ölüm korkusunu yaşamış, kendi deyişiyle başkalarının ölümlerini kendi hayatta kaldığı için suçlulukla izlemiş. Varlıklı ama zor bir babanın kızıymış, annesi Paris’ten haute couture kıyafetlerle onu giydirirken o Londra’nın en iyi okullarından St. Pauls’te ayakları üstünde durmayı bilen bir genç kız olarak büyümüş. Daha sonra ailesi onu zarif ve hamarat bir kadın olması için “finishing school”a göndermiş. İşte o zaman anlamış ki, o asla iyi bir ev kadını olmayacak; çünkü çalışmak istiyor. Bunun üzerine Londra’ya gidip bütün haute couture kıyafetlerini satmış ve kazandığı parayla sanat eğitimi almaya başlamış. Terence Conran’la tanışmış. Conran’la evlenip Conran ondan kendi tasarım işine yardım etmesini isteyince, sanat yerine tasarımla ilgilenmeye başlamış. Bir yandan perdelik kumaş tasarlamış, bir yandan Conran’ın halkla
Her şey harika tasarımcı Sebastian Conran’ın “Annemle tanışmalısın” demesiyle başladı.
Sebastian Conran’ı kendisi gibi tasarımcı olan, Habitat ve Conran Shop’ları yaratan, Londra Tasarım Müzesi’ni kuran Terence Conran’ın oğlu olarak tanıyordum o zamana kadar.
Annesi Shirley Conran’ın aslında daha da ilginç bir hikâyesinin olduğunu bilmiyordum.
Oysa Sebastian Conran annesinin gazeteci ve yazar olmasıyla müthiş gurur duyuyor ve ‘Superwoman’ adlı kitabını heyecanla anlatıyordu.
Shirley Conran ile tanışmadan önce kitaplarını okudum, ‘Superwoman’dan 82 yaşında yazdığı ve sadece Apple Store’da yayınladığı matematik kitabı ‘Money Stuff’a kadar hepsini sırayla.
‘Superwoman’ı 1960’larda yazmış ve kitabın can alıcı sloganı “Hayat dolma yapmak için çok kısa”.
Kitapta sık sık “Kanepenin altını süpüreceğime, üstünde keyif yapmayı tercih ederim” diyor Shirley Conran.
Haksız mı?