Dünya gerçekten ya çok küçük ya da gezdikçe gördükçe, yeni insanlarla tanıştıkça kendi dünyanız ister istemez çok büyüyor.
Tam iki yıl önce Jale Erentok sayesinde kendimi Londra’nın meşhur at yarışı Royal Ascot’ta bir locada buluyorum.
Yanımızda ise atlardan, Kraliçe’den ve hatta bakmaya doyamadığım şapkaların çoğundan daha çok ilgimi çeken İranlı teknoloji girişimcisi Hamid Ansari var.
Hamid Ansari şimdiye kadar yaptığı işleri heyecanla anlatıyor, biz de heyecanla dinliyoruz.
Voice over IP teknolojisini geliştirmişler, şimdi sağlık hizmetlerini geliştirecek uygulamalar üzerinde çalışıyorlar, Prodea adlı bir şirketleri var.
Dünyanın en büyük teknoloji girişimcilerinden biri kendisi.
Ama bütün bunlar sanki çok da önemli değilmiş gibi, en çok gururla anlattığı kendisi gibi mühendis olan eşi oluyor.
“Benim eşim uzaya giden ilk Müslüman kadın” diyor gururla.
Dünyanın en çok izlenen spor etkinliği: Super Bowl.
Her yıl olağanüstü devre arası şovları ve müthiş reklamlarıyla konuşuluyor, reklamların fiyatları giderek artıkça kalitesi de aynı oranda artıyor.
Geçen yıl devre arasında sahneye çıkan Lady Gaga herkesi kendine hayran bıraktı, oysa bu yıl Maroon 5’in şovu çok sönük geçti.
Buna rağmen bu yıl da reklamlar iddialıydı.
İki favorim var aralarında.
Birincisi Amazon’un kurucusu ve Wall Street Journal gazetesinin yeni patronu Jeff Bezos’un gazetecileri ve gazeteciliği yücelttiği, bilgisizliğin demokrasiyi öldüreceğini savunduğu Wall Street Journal reklam filmiydi.
Diğeri ise usta yönetmen Ridley Scott’un çektiği Türk Hava Yolları reklam filmiydi.
Hiçbir şey için geç değil.
Elon Musk’ın 70 yaşındaki annesi Maye Musk’ın modellik kariyerini heyecanla takip ediyoruz.
Şimdi ise Maye Musk’ın kayıtlı olduğu modellik ajansı ve organizasyon şirketi IMG, 97 yaşındaki Iris Apfel’i modelleri arasına kattı.
“Şimdiye kadar her işimi kendim yapmaya alışığım, bütün iş görüşlerimi kendim yürütüyordum, ilk defa bir ajansa bağlı çalışacağım, heyecanlıyım” diyor Iris Apfel.
Doğrusu, 97 yaşında dünyanın en önemli ajanslarından birinden teklif almak Iris Apfel’i de şaşırtmış.
İşte 97 yaşındaki stil ikonu, iç mimar ve çiçeği burnunda model Iris Apfel hakkında bilmeniz gerekenler...
Tam iki yıl önce, bağımsız film festivali !f İstanbul’da izlemiştik ‘Iris’i.
Efsane belgesel yönetmeni Albert Maysles’ın filmi, New York’un son 50 yıldır en renkli moda ikonu olarak adından söz ettiren Iris Apfel’in kıyafetleri kadar renkli dünyasını anlatıyordu.
Bir gece kulübünde sabaha karşı alkollü iki kişi arasında kavga yaşanabilir.
Özellikle de ortada, “Bana ‘Evli olmasam seni kaçırmazdım. Çok güzel kızsın’ dedi” diyen bir eş varsa...
Gecenin bir yarısı bir gece kulübünde böyle bir lafı pekâlâ iltifat olarak alabilir ya da hiç takılmayıp gülüp geçebilirsiniz.
Ama bunu eşinize söylediğiniz zaman yangına körükle gidileceği belli.
Tabii ki bu durum şiddet ya da silah boyutuna gelmemeli.
Ama eğer bu aşamalara gelindiyse ve olay mahkemeye taşındıysa, işte o zaman mahkemedeki beyanınızı ciddiye almak gerekiyor.
Yargıya yalan yanlış beyanda bulunmak ve sonrasında özrü kabahatinden büyük bir şekilde “Kinaye yaptım. Bunlara takılmayın. Beyninin yüzde 1 kısmını kullanan bunu anlar” demek, diğer söylediğiniz sözlerin de doğruluğu konusunda şüpheler oluşturuyor ister istemez.
Berkay’ın “Arkadaşlar bin TL gelire takılmışsınız ama onu benim neden söylediğim ortada. Bin TL kazanmadığımın herkes farkındandır. Öpüyorum, bunlara takılmayın, geçin gidin!” açıklaması da “Gençler yardım kampanyası başlatmışsınız. İki çocuk bin TL ile geçim zor diyerek. Bunu neden söylediğim ortada. Anlaşılması gereken anlaşılıyor zaten siz de takılmayın. Ne kazandığımı yaşadığı
Ayşe Arman’ın Şeyma Subaşı’yla yaptığı 3 günlük röportajda dönüp dolaşıp aynı noktaya geliniyor, herkes Şeyma’yı yerden yere vuruyor ama takip etmeden de duramıyor.
Şeyma ise durumu özetliyor, düşüşümü, mutsuzluğumu görmek istiyorlar diye.
Hadi Şeyma uç bir örnek olabilir, gösterişli yaşantısını, bu yaşantıyı fazlasıyla paylaşmasını eleştirebilirsiniz, onu beğenmek ya da takip etmek zorunda da değilsiniz.
Ama tabii bu demek değildir ki kendinizde onun kötülüğünü isteme hakkını görebilirsiniz.
Bu, sadece Şeyma için geçerli değil, herkes için geçerli.
Ne zamanki başkasının kötülüğünü isteyecek duruma geliniyor, işte o anda durup bir silkelenmek gerekiyor.
Daha çok yakın bir süre önce Ayşen Gruda’nın cenazesinde yaşananları da gördük.
Kış geldi diye kendinizi eve kapatmayın, yeni mekanları keşfe çıkın. Akşamüstü partilerinden sanat galerilerine, konserlerden restoranlara bu kış pas geçmemeniz gerekenlerin bir listesi .
1- Yeni mekanları keşfe çıkın. Bir yandan canlı müzik mekanları ve modern meyhaneler son hızla açılıyor, bir yandan şef restoranları öne çıkıyor, eski mekanlar kabuk değiştirip yeni konseptleriyle karşımıza çıkıyor. Nişantaşı’ndaki Müştemilat’ta canlı müzik, Karaköy’deki Vor Klein’da yemek ve eğlence, Kanyon’daki Steeve’de yemek gibi deneyebileceğiniz seçenek çok.
2 - Akşamüstü partilerine geri dönüş zamanı. Buz’la tanıdığımız, şimdi Bebek’teki Daire 1 ile de takip ettiğimiz Lal Dedeoğlu, Fenix’i kendi dokunuşlarıyla başka bir kitleye daha sevdirdi. Artık her cumartesi akşamüstü Fenix’te uzun zamandır İstanbul gece hayatında çok da görmediğimiz, özlediğimiz isimlerle birlikte erken saatlerde eğlenmek mümkün.
3 - Yoksa hâlâ Pilevneli Galeri Mecidiyeköy’deki Refik Anadol’dan Erdoğan Zümrütoğlu’na tam 10 sanatçının işlerini görebileceğiniz sergiyi gezip Instagram’da fotoğraflarını paylaşmadınız mı?
Microsoft, Citus Data’yı aldı.
Dün duyduğum en güzel haberdi, ABD’li teknoloji devinin Türk açık kaynak yazılım şirketini bünyesine katması.
Elbette, bir Türk şirketinin başarısı gurur veriyor hepimize.
Ama Citus Data’nın benim de aralarında olduğum RC’97 mezunları için daha ayrı, daha özel bir yeri var.
Citus Data’yı tam 8 yıl önce iki sınıf arkadaşımız Umur Çubukçu ve Özgün Erdoğan kurdu, halen Umur CEO, Özgün CTO olarak görevlerine devam ediyor.
Daha sonra aralarına bir sınıf arkadaşımız, Utku Azman da katıldı yönetici olarak.
Önce Umur, Özgün ve Utku’yu çok çok tebrik ediyorum.
Daha sonra da hepimizin ilham verici hikâyelere ve de umuda daha fazla ihtiyacımız olduğu bugünlerde, Umur, Özgün ve Utku’nun başarısının özellikle öğrencilere ilham vermesini diliyorum.
Herkesin herkese akıl vermeye çalıştığı bir dönemdeyiz.
Kimse kendi işine bakmıyor, herkes başkasının hayatı hakkında dilediği gibi atıp tutmaya, öyle yapma böyle yap demeye kendinde hak görüyor.
İşte Burak Özçivit’in yabancı hayranlarıyla katıldığı yemek de buna tuz biber oldu.
Ünlü bir erkek 80 kadınla yemek yiyince sorun yok, Meryem Uzerli gibi ünlü bir kadın erkek bir hayranıyla yemek yiyince sorun oluyor diye cinsiyet eşitsizliğiyle başladı her şey.
Evet, tabii ki böyle bir eşitsizlik olmamalı, dünyanın her yerinde ünlü isimler hayranlarıyla tanışmak, buluşmak için çeşitli davetlere, organizasyonlara katılıyor.
Ve yemek yemek her ne kadar dışarıdan iş gibi görünmese de iş ve her işte olduğu gibi bunun karşılığında da para kazanılması son derece olağan.
Dışarıdan ne kadar basit bir yemek gibi görünse de o hayran kitlesini edinmek için verilen emeği, kan, ter, gözyaşını unutmamak lazım.
Burda asıl saçmalık, gazetecilerin de takipçilerin de ünlü isme “Kazandığın parayı ne yaptın?” diye hesap sorması.