Evet, ligin bitimine dört hafta kaldı, Beşiktaş ilk yarıda savunma ağırlıklı oynayan Malatya karşısında zorlandı, taraftarlarının yüreğini hoplattı, sonuca son on dakikada gitti, şampiyonluk şansını Galatasaray derbisine taşıdı. Görüyoruz ki, zirve yarışı kora-kor geçecek, ancak kalan haftalarda ortakların işleri öyle kolay değil, dün bunu bir kez daha gördük.
Topla oynama yüzdesi ilk yarıda 72’ye 28 Beşiktaş lehine, istatistik ilk yarıda böyle... Gelin görün ki, bu üstünlük pozisyonlara yansımıyorsa, neye yarar? Elbette Negredo’nun attığı bir gol, o da rakip savunmanın ikramı! Yeni Malatya’nın savunmaya kapanacağını cümle-alem biliyor, doğal... Şimdi, böylesi tabloda pas yüzdesini üretime yansıtacaksınız... Ne var ki, Fenerbahçe ile oynayan olaylı kupa derbisinin şokunu ve stresini üzerinden atamayan Beşiktaş, bunu ilk yarıda beceremediği gibi, bir de kalesinde golü gördü.
Pereira’nın attığı gole bakın, adam tek başına, Vida ve Tosiç, yani iki stoper, ne topu alabildiler, ne de önünü kapatabildiler, vurdu, Fabri köşeyi iyi tahmin etti, ama elinde kaçırdı, gol oldu! Gel de Pepe’yi arama arkadaş! Dememiz o ki, bir Vida, asla Pepe’nin yerini dolduramaz!
Maçın geneli mi, valla
Ligde ‘yalnızlığa’ mahkum ettiğiniz Fenerbahçe’yi desteklemenin yolu sahaya yabancı maddeler atarak, güzelim futbolu çirkinleştirmek midir? Nasıl bir taraftar anlayışıdır bu? Kaldı ki, kupanın ilk ayağında rövanş için harika sonuç almış Fenerbahçe, diğer yanda Pepe’nin kızarmasıyla on kişi kalmış bir Beşiktaş... Dememiz o ki herşey ve de tur Fenerbahçe’nin lehine. Böylesi tabloda o yabancı maddeleri atanların, olayları yatıştırmak isteyen Şenol Güneş’i yere serenlerin, kafasına dikiş attıran ve hastaneye gönderenlerin niyeti olsa olsa Fenerbahçe’yi tamamen ‘sabote’ etmekten başka bir şey değildir!
Hadi pet şişelerini geçtik, adam anahtarlığını atıyor sahaya! Boyunuz-posunuz devrilsin, size taraftar demek için bin şahit lazım! Kuralları da bilmiyorlar, hakem uyarılarını yaptı, sonra yardımcılarını yanına çağırdı, tekrarı halinde soyunma odasına gider ve maça çıkmaz, farkında mısınız?
Yooo, bu işte bir bit yeniği var, adamların niyeti kötü, ikinci yarıda da aynı rezilliği sürdürdüler. Böylesi derbiye ilk kez tanıklık ettim, bunun altında başka bir şeyler var! Koca Fenerbahçe’nin taraftarı bu olamaz, acaba o kalabalık bunun için mi maça geldi? Niyetiniz ne? Hadi o olayları çıkaran, ya
Bizim kulvarda, gelecek nesillere efsaneleri taşıyan, tanıtan, yaşanmışlıkları anlatan kitapları yazan meslektaşlarımla hep gurur duymuşumdur.
Kitap yazmak, elbette kolay bir iş değildir. Bu anlamda ‘zaman’ çok önemlidir. Öyle laf olsun diye kitap da yazılmaz. Türk futboluna damgasını vurmuş kişileri de anlatırken, yan yollara sapmayacaksınız, eklemeler yapmayacaksınız!
Nereye varmak istiyoruz, değerli meslektaşım, ağabeyim, ben de çok emeği olan sevgili Faik Gürses, yine yıllarca omuz omuza çalıştığım, zaman zaman rakip olmaktan, onunla Beşiktaş’ta yarışmaktan müthiş keyif aldığım gazeteci Gürel Yurttaş...
Evet, Faik Gürses ve Gürel Yurttaş, tam tamına 1.5 yıldır geceli-gündüzlü çalıştılar, Beşiktaş’ın efsane Başkanı, futbol tarihine damgasını vurmuş Süleyman Seba ile ilgili kitabı bitirdiler... ‘SÜLEYMAN SEBA, Eski dostlar, anılar’ adlı kitapta Seba’yı ölümsüzleştirdiler. Ellerine, emeklerine, kalemlerine sağlık.
Elbette Süleyman Ağabey ile ilgili birçok kitap ve belgesel yapıldı. Ne var ki, bu kitap bambaşka... Dostlarıyla yaşadıkları, bilinmeyen yönleri, dost masalarında yaşananlar, yani ne arıyorsanız, onların hepsi var.
Süleyman Ağabey Beşiktaşlıydı, ne var ki tüm
Beşiktaş’ın en belirgin özelliği, vitesi sürekli yükseltmesi, pas trafiği ve de baskısıdır. Bu üç faktör rakipleri sıkıntıya sokar, savunmaya çekilmek zorunda kalırlar, başlarına iş alırlar. Akhisar, böylesi donanımlara sahip Kartal’ı durdurmanın elbette hesaplarını yapmıştır. Dememiz o ki, Akhisar’ın kalabalık savunma anlayışı ve kontra toplarla pozisyon aramasından doğal ne olabilir? Ne var ki ev sahibi takımın bu düşüncesini Babel henüz ikinci dakika dolarken attığı golle alt-üst etti. Babel’i topla döndürmeyeceksiniz arkadaş, o fırsatı verdiğiniz anda, onun klasik vuruşlarını ve gollerini engelleyemezsiniz. Attığı gollere bakın adeta fotokopi gibi, bu bir özelliktir, çalışmayla ilintilidir. Sanırım Akhisar savunması bunun hesabını ya yapamadı, ya da unuttu! Babel’in attığı ilk golde Caner’in asistini elbette es geçemeyiz. Caner hem savunmada hem ileri çıkışlarda çok başarılı işler yapıyor, ortaları mı, müthiş tehlikeli, daha ne yapsın?
Negredo’ya kızabiliriz, savunmanın arasında pek de başarılı işler yapamıyor, ender buluştuğu topları da kaybediyor! Hatta, net pozisyonları bile golle taçlandıramıyor!
Ne var ki, dünkü maçın ilk yarısında savunmanın hatasını iyi değerlendirdi
Yıllar var ki, böylesi dört takımlı bir yarışa tanıklık etmedik. İşte futbolun güzelliği burada yatıyor, keyif ve heyecan veriyor, tahminleri alt üst ediyor. Başakşehir, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin haftayı kayıpsız atlatması, Galatasaray’ın Ankara’daki şok yenilgisi, zirve yarışı iyice kızıştırdı.
Gençlerbirliği’nin Galatasaray karşısındaki galibiyetini sürpriz olarak değerlendirenler olabilir. Ne var ki oyunun geneline baktığımız zaman Aslan’ın ortaya koyduğu futbol, puan ya da puanlar getirecek cinsten değildi. Yani yiğidin hakkını yiğide vereceğiz. Gençlerbirliği oyununu üç puanla taçlandırdı, helal olsun. Kaldı ki Gençlerbirliği’nin ligde kritik bir durumda, potaya girmeme savaşımı veriyor. Üç puanın kalan haftalar için Ankara ekibine müthiş moral vereceği kesin.
Maç bitiminde Fatih Terim’in, “Hayal kırıklığına uğradığım maçlardan biri” şeklindeki ifadeleri, Aslan’ın kötü futbolunu özetliyor.
Başakşehir ve Galatasaray; Beşiktaş ile Fenerbahçe’ye oranla bir adım öndeler, yani kredileri var. Zirve yarışı etkileyecek en kritik viraj, Galatasaray-Başakşehir karşılaşması... Her ikisi de iyi futbol oynuyor, bulundukları konumu fazlasıyla hak ediyor. Dememiz o ki, futbolseverleri
Göztepe maçı öncesi cezalı oyuncular nedeniyle kafalarda soru işaretleri vardı. Güneş’in bu eksikleri nasıl kapatacağı merak konusuydu. Ne var ki herkesin unuttuğu bir şey vardı, o da Kartal’daki kadro derinliği idi. Nitekim tecrübeli çalıştırıcı, Medel ve Necip’i onbirde sahaya sürdü, oyun sistemini de 4-2-3-1 olarak belirleyince, sorun otomatikman ortadan kalktı.
Güneş, Gönül’ün sakatlığı nedeniyle Adriano’yu alternatif olarak kullandı, iyi de yaptı. Bu maç öncesinde Dem Baba polemiği yaşandı, karşılıklı açıklamalar kafa karıştırdı. Fırsat varken almadınız, şimdi mi aklınız başınıza geldi? Bu tür açıklamaların etik olduğunu da bize kimse savunamaz! Senegalli oyuncunun bu tartışmalardan etkileneceğini açıkcası düşünmedim, çünkü iyi bir profesyonel. Ne var ki ilk dakikalarda yakaladığı bir pozisyondaki kötü vuruşu acaba mı, dedik.
Göztepe’nin ofansif oyun anlayışı elbette Beşiktaş için avantajdı, nitekim Kartal bunu ilk yarıda harika değerlendirdi, iki farkı yakaladı. Cenk Tosun’un ayrılığından bu yana gözler tamamen Negredo’ya çevrildi. Ne var ki İspanyol golcü arzulanan hedefin hâlâ bir hayli uzağında. Buna uyum süreci gibi mazeretler üretmenin anlamı yok. Olmayınca olmuyor,
Polemik yaratmakta üstümüze yoktur. Galatasaray-Trabzonspor maçında galibiyet sonrası skorboardda yayınlanan, “Şampiyonların kupası müzesinde olur” şeklindeki ifade tartışma yarattı, yaratmaya devam ediyor. Özellikle görsel medyada bu mesajın Fenerbahçe’ye mi, yoksa Trabzonspor’a mı gönderme olduğu saatlerce tartışıldı, her kafadan farklı ses çıktı.
Bir kere kupalar elbette müzede olur, başka yere konulduğunu biz bilmiyoruz! Polemikler, açıklamalar, tartışmalar büyüdü, neredeyse kan davasına dönüşecek!
Galatasaray’ın pazarlamadan sorumlu yöneticisi Cenk Soyer, o adresin Fenerbahçe olduğunu açıkladı. Efendim, gerekçesi de Fenerbahçeli yönetici Şekip Mosturoğlu’nun açıklamalarını gösterdi. Ancak Trabzonspor da üstüne alındı, farkında mısınız?
Valla kusura bakmayın, her açıklamaya böyle bir esprili yaklaşımlarda bulunursak vay halimize! Böylesi köklü camiaları espri yaparak birbirine düşürmenin doğruluğunu kim savunabilir? Bizler bu oyunu seviyoruz, sizler bu oyunun baş aktörlerisiniz... Bırakın geçmişi eşelemeyi, ortamı germeyi... Yarınlara, dostluğu daha ne kadar çok pekiştiririz, ona bakalım. Espri yapacağım diye, bir çuval inciri berbat etmeyin!
İlla ayak mı kıracak?
Bu
Zirvedeki fotoğrafa baktığımız zaman, Beşiktaş, ister içerde, ister dışarda olsun her maçı final havasında oynayacak. Dememiz o ki, Kartal’ın öyle sanıldığı kadar kredisi kalmadı, ne var, ne yok hepsini tüketti! Yani en ufak puan kaybı, Kartal’ı zirveden uzaklaştıracağı bir gerçek. Artı böylesi bir tabloda gereksiz kart görmeyeceksiniz, hele iyi oynuyorsanız tıpkı Tolgay, Atiba ve Oğuzhan gibi hep sahada olmak zorundasınız! Hadi buyrun Göztepe maçı öncesinde üç puan, üç fire! Kartların hiç bir tanesi pozisyon gereği değil, keyfe keder!
HHH
Kaldı ki zirvenin en büyük ortaklarının kalan yedi haftadaki maçları kolay değil. Çünkü, ligin alt sırasında ateş bacayı sarmış durumda, bir çok takım o korkuyu yaşamak istemiyor. Bunun da zirve takımlarının işlerini zorlaştıracağı bir gerçek. Örneğin Alanyaspor, o da tehlike çemberinin içinde! İyi futbol oynuyorlar ne var ki, bunu skor tabelasına yansıtamıyorlar fazlaca.
HHH
Beşiktaş’ın Alanyaspor, karşısında maçın tamamında zorlanması da bundandır. Ne var ki, Kartal ofansif oynamaya yatkın bir çok krampona sahip. Dememiz o ki, buna savunma bloğunu da sayabiliriz, Pepe ya da Tosic, hatta Gökhan, Caner boş alan buldukları anda hücuma