Yıllar var ki, böylesi dört takımlı bir yarışa tanıklık etmedik. İşte futbolun güzelliği burada yatıyor, keyif ve heyecan veriyor, tahminleri alt üst ediyor. Başakşehir, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin haftayı kayıpsız atlatması, Galatasaray’ın Ankara’daki şok yenilgisi, zirve yarışı iyice kızıştırdı.
Gençlerbirliği’nin Galatasaray karşısındaki galibiyetini sürpriz olarak değerlendirenler olabilir. Ne var ki oyunun geneline baktığımız zaman Aslan’ın ortaya koyduğu futbol, puan ya da puanlar getirecek cinsten değildi. Yani yiğidin hakkını yiğide vereceğiz. Gençlerbirliği oyununu üç puanla taçlandırdı, helal olsun. Kaldı ki Gençlerbirliği’nin ligde kritik bir durumda, potaya girmeme savaşımı veriyor. Üç puanın kalan haftalar için Ankara ekibine müthiş moral vereceği kesin.
Maç bitiminde Fatih Terim’in, “Hayal kırıklığına uğradığım maçlardan biri” şeklindeki ifadeleri, Aslan’ın kötü futbolunu özetliyor.
Başakşehir ve Galatasaray; Beşiktaş ile Fenerbahçe’ye oranla bir adım öndeler, yani kredileri var. Zirve yarışı etkileyecek en kritik viraj, Galatasaray-Başakşehir karşılaşması... Her ikisi de iyi futbol oynuyor, bulundukları konumu fazlasıyla hak ediyor. Dememiz o ki, futbolseverleri heyecanlandıracak bir doksan dakika bizi bekliyor. Skor tahmini çok zor, her türlü sonuca açık bir mücadele olacağı kesin...
İkinci Alex vakası mı?
Hiç bir teknik adam bindiği dalı kesmez ama Fenerbahçe’de Valbuena’nın sürekli yedek soyundurulmasını çözemedim.
Bana göre yeri yedek değil, saha olmalıdır. Niye mi? Osmanlı maçı, oyuna sonradan girdi, asist yaptı, arkadaşlarına pozisyon hazırladı, maçın gidişatını kökten değiştirdi, Fenerbahçe’yi bizce üç puana taşıyan isim oldu.
Gelelim Aykut Kocaman hocamıza... Niye yedek soyundurur, on birde oynatmaz bilemiyoruz. Mutlaka kendisine özgü nedenleri vardır. Neticede oyuncularla birlikte olan o, performanslarını bilen yine o...
Sıkıntı acaba saha dışında mı? Ortada bir disiplinsizlik, vurdumduymazlık mı var? Sokaktaki Fenerbahçeli futbolseverler bunu ikinci Alex vakası olarak yorumluyorlar. Kişisel olarak pek katılmıyorum ama soru işaretleri de yok değil! Açıkcası bizler de merak ediyoruz! Örneğin Beşiktaş’ta Quaresma’sız bir on biri asla düşünmedim. Çünkü hatalar da yapsa, bireysel de oynasa, oyuna tat katıyor, biz futbolseverlere keyif veriyor. Adam eksiltmelerine, asistlerine doyum olmuyor, Kartal’ın gücüne güç katıyor. Oynamadığı maçlara bakın, Beşiktaş özellikle ofansa çıkışlarda zorlanıyor, kazanırken bile sıkıntı çekiyor. Bilmem anlatabildik mi?
Erdoğan Arıca unutulmaz
Türk futbolunun efsane isimlerinden Erdoğan Arıca’nın vefatının üzerinden koskoca 6 yıl geçmiş. Ancak sevenlerinin gönlünde her zaman baş köşede Arıca... Ulus’taki kabri başındaki anma töreninde de rahmetlinin eşi Ayça Arıca, kızı Merve Üründül Arıca, Ömür Üründül, Mert Üründül, kardeşi Levent Arıca, Fikret Ünal, eski takım arkadaşlarından Sercan Yıldırım ve ben vardım. Ölüm yıldönümünde Arıca’ya dualarımızı gönderdik, yadettik. Işıklar içinde uyu hocam.
Meslekteki en büyük ödülüm
1985 yılında Milliyet’in kapısından içeri girdim. Milliyet gibi sporda lider olmuş bir gazeteye girmek, ayrıcalıktı benim için. Her katıldığım toplantıda, dost sohbetlerinde ya da televizyon kanallarında anlattığım şekilde, Milliyet’e girmemde rahmetli İslam Çupi ağabeyimin müthiş katkısı oldu, yani referansım babaydı.
Mesleğe, 1973 yılında THA’da (Türk Haberler Ajansı) sıfırdan başladım, bugünlere geldim. Milliyet’te çalışmaktan hep onur ve gurur duydum, duymaya da devam ediyorum. Milliyet’e başladığım tarihte Namık Sevik Ağabey spor müdürüydü. Hem insan, hem de gazeteci olarak örnek bir isimdi. Altı ay gibi bir süre kendisiyle çalıştım, ancak o kısacık sürede o kadar şey öğrendim ki Namık Sevik Ağabeyimizden... Bugünlere gelmemde onun öğretileri en büyük faktördür. Nezih Alkış, Şansal Büyüka, İhsan Topaloğlu, Zeki Çol, Necil Ülgen ve Cem Şengül gibi bu işi hak etmiş spor müdürleriyle omuz omuza yıllarca çalıştım, desteklerini yadsıyamam. Hepsinin yeri ben de ayrıdır.
Sevgili dostum, arkadaşım, meslektaşım spor müdürümüz Tayfun Bayındır’a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Spor yazarlığına terfi etmem onun dönemindedir. Milliyet’te köşe açtı bana, sağ olsun. Yazarım ama muhabirlik tutkum hiç kaybolmadı. Bundan da gurur duyuyorum. Lafı fazla uzatmadan, 2018 Namık Sevik Ödülü’ne gelmek istiyorum. Tayfun Bayındır ve ekip arkadaşlarımız beni bu onurlu ödüle layık gördü. Ödülü değerli dostum Bayındır’ın elinden almak, işin başka bir mutluluğu oldu benim için. Uzun soluklu gazetecilik yaşamımda birçok ödülüm var, ama bu ödülün yeri bambaşka... Bunu hak etmek ve ödülün bana verilmesi büyük onurdur benim için. Beni bu ödüle layık görenlere, arayıp kutlayanlara, herkese gönülden teşekkür ediyorum.