Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Spor Toto Süper Lig’de 2013-2014 sezonunda yabancı statüsünün, daha önceden açıkladıkları gibi “6+0+4” olarak devam edeceğini, AB statüsü teklifini de geri çevirdiklerini söyledi.
Demirören, geçen sene Kulüpler Birliği Vakfı ile yabancı oyuncu statüsüyle ilgili konuştuklarını, hepsinin olurunu aldıklarını ve yabacı statüsü kararını açıkladıklarını belirterek, “Ama Kulüpler Birliği 17 kulüple yabancı sayısının değişmesi için bize müracaat etti. Yönetim olarak değerlendirmek zorundaydık, ama gündeme almadık. Bazı yöneticilerimiz olması tarafında, ancak teknik olarak statüyü tekrar değiştirme şansımız yok” diye konuştu.
Başkan kulüplerimizin zaten Avrupa’da 10 yabancı ile oynadıklarını da hatırlattı ve şöyle devam etti:
“Geçen seneye baktığımızda çoğu kulübümüzün 4 oyuncusu yine tribündeydi. Ancak bir gerçek var ki, geçen sezon Türkiye Ligi ortalamasında sahada süre olarak bulunan yabancı sayısı 4,6’dır. İkincisi, maalesef FIFA’da 289 dosyayla Türkiye, Avrupa’da dava bakımından birinci sıradadır. Yabancı sayısı ne kadar fazla olursa olsun, milli takıma başarılı yansımadığına inandığımızdan kararımızın sonuna kadar
Yorucu bir sezonun ardından tatil için Saroz’a yelken açtık... Üç haftalık dinlenme sürecinde Beşiktaş’taki gelişmeleri de 'es' geçmedik.
Fırsat buldukça Kartal’ı yazılı ve sözlü medyadan izledim.
Her alanda muhalefet iyidir... Yeter ki, yıkıcı olmasın. Kaldı ki, muhalefet demokrasimizin olmazsa olmazıdır.
Beşiktaş’ta Fikret Orman ve arkadaşları yeniden yönetim koltuğuna seçildiler, üç yıl süreyle Kartal’a hizmet verecekler. Başkan Orman ve arkadaşlarını kutluyor, onlara başarılar diliyoruz.
Serdal Adalı’nın son dakikada seçime girmesine doğrusu çok sevindim... Neden mi? Ekonomik sıkıntılara karşın Beşiktaş başkanlığına birileri çıkıp, soyunuyorsa, onları eleştirmek yerine kutlamak gerekir. Serdal Adalı büyük bir cesaret örneği vererek, bu tabloda ortaya çıktı, sandığa gitti, kaybetti. Ancak şurası da unutulmasın ki, Adalı’nın ortaya çıkması Beşiktaş adına büyük bir artıdır. Çünkü, Fikret Orman ve arkadaşları üç yıl süreyle Kartal’ı daha büyük hedeflere taşıma adına çok çalışmak zorundalar. Yani o koltuklarda öyle rahat oturamayacaklar. Biliyorlar ki, onlar Beşiktaş’ta asla vazgeçilmez değiller, dün Serdal Adalı çıktı, yarın başkası çıkacak. Bu süreçte başarılı
Yorucu bir sezonun ardından tatil için Saroz’a yelken açtık... Üç haftalık dinlenme sürecinde Beşiktaş’taki gelişmeleri de 'es' geçmedik.
Fırsat buldukça Kartal’ı yazılı ve sözlü medyadan izledim.
Her alanda muhalefet iyidir... Yeter ki, yıkıcı olmasın. Kaldı ki, muhalefet demokrasimizin olmazsa olmazıdır.
Beşiktaş’ta Fikret Orman ve arkadaşları yeniden yönetim koltuğuna seçildiler, üç yıl süreyle Kartal’a hizmet verecekler. Başkan Orman ve arkadaşlarını kutluyor, onlara başarılar diliyoruz.
Serdal Adalı’nın son dakikada seçime girmesine doğrusu çok sevindim... Neden mi? Ekonomik sıkıntılara karşın Beşiktaş başkanlığına birileri çıkıp, soyunuyorsa, onları eleştirmek yerine kutlamak gerekir. Serdal Adalı büyük bir cesaret örneği vererek, bu tabloda ortaya çıktı, sandığa gitti, kaybetti. Ancak şurası da unutulmasın ki, Adalı’nın ortaya çıkması Beşiktaş adına büyük bir artıdır. Çünkü, Fikret Orman ve arkadaşları üç yıl süreyle Kartal’ı daha büyük hedeflere taşıma adına çok çalışmak zorundalar. Yani o koltuklarda öyle rahat oturamayacaklar. Biliyorlar ki, onlar Beşiktaş’ta asla vazgeçilmez değiller, dün Serdal Adalı çıktı, yarın başkası çıkacak. Bu süreçte başarılı
Almanya’daki kampın başladığı günden bu yana kendimi zor tutuyorum! Yooo artık bıçak kemiğe dayandı, arkadaşlar! Slovenya maçından sonra gördüğüm tablodan utandım! Ey millet hani spor kardeşlikti, dostluktu. Biz tribünlere Fair - Play’i yeniden getirmek için uğraşıp duruyoruz, gırtlak patlatıyoruz, ama nafile! Değişmez arkadaş, değişmez!
Avcı’nın ya da futbolcuların avukatı değilim. Adam size milli takımın kapılarını sonuna kadar açtı, fotoğraf çektirdiniz, imza aldınız, hatta işi öyle boyuta götürdünüz ki, neredeyse oyuncuların odalarına girmediğiniz kaldı. Yani Milli Takım’ı sizden kaçırmadı, onlarla ‘hasret’ gidermeniz için herşey yapıldı.
Ya siz ne yaptınız?
Slovenya maçından sonra kafileyi küfür - kafirle uğurladınız, aferin size!
Bu mu taraftarlık, bu mu Milli Takım sevgisi?
Tabi ki, her kötü oyunda, her kötü sonuçta demokratik hakkınızı, yani tepkinizi, protestonuzu ortaya koyabilirsiniz.
Buna eyvallah...
Suçlanacak birileri varsa, o da bu oyunun saha içindeki aktörleridir... İstediğiniz kadar bağırın - çağırın, protesto edin, yuhalayın, farketmez. Tribünler sürekli Avcı’yı protesto ettiler, istifaya davet ettiler. Avcı gitse ne olur, gitmezse ne olur? Asıl olay, saha içinde bu oyunu oynayan futbolcuların zihniyetidir, gerisi sadece detaydır arkadaşlar! Malesef, hazırlık maçlarında ne rakibi ne de o doksan dakikayı ciddiye almıyoruz! Diğer ülke takımlarının başarılarında bu oyunu ‘ciddiye‘ almak yatıyor, kimse kimseyi kandırmasın. Lig bitmiş, adaleler, zihinler yorgun. Herkesin aklı tatilde! Böylesi bir tabloda A Milli Takım’dan hazırlık maçlarında galibiyet beklemek, biraz hayalcilik olmaz mı? Letonya ve Slovenya asla bizim ayarımızda takım değiller. Ne var ki, onlar hazırlık maçı da olsa işlerini profesyonelce yapıyorlar. Yani, formalarını hakkını veriyorlar. Ya bizimkiler? Onlar çooktaaannn tatile çıkmışlar bile! Eylül ve Ekim aylarında oynayacağımız grup eleme maçlarına bu kafayla çıkarsak, perişan oluruz! Dileriz, o maçlara kadar herkes aklını başına toplar, bu hazırlık maçlarında alınan sonuçlar ve ortaya konulan futboldan dersler çıkarırlar! Dedik ya, ilk etapta düşünce
Letonya’yı yenemedik diye, oturup karalar bağlayacak halimiz yok! Bu tür maçlarda skor tabelası asla ilgimizi çekmez. Ne var ki, hazırlık maçı da olsa, Letonya’yı farklı yenmemiz gerekirdi, olmadı, beraberlikle yetindik. Üstüne üstlük ilk yarıyı 2-0 önde kapamamıza karşın, ikinci yarıdaki fırsatları gole çeviremediğimiz gibi, takım savunmasını da iyi yapamadık. Geriye düşmesine karşın Letonya, oyundan hiç düşmedi ve skoru eşitleyerek sahadan ayrıldı.
Abdullah hoca, kenarda köşede unuttuğu yeni fotoğrafları takıma ekleyip, eylül ve ekim aylarındaki puan maçlarında ideal kadroyu kimlerin zorlayabileceğinin hesaplarını yapıyor. Oğuzhan, Olcay, Mustafa Pektemek, Veysel ve Sefa gibi oyuncular genç kadronun öncüleri. Bu gençlerden kimler çıkar, kimler kadroyu zorlar, bunu hep birlikte göreceğiz.
Bunun içindir ki, skor tabelasına bakıp, ne Avcı’yı ipe çekelim, ne de o gençlerin heveslerini kıralım. Tabii ki oyuncularımız kazanmak için mücadele ediyorlar, ama olmayınca, olmuyor... Eee futbol böyle bir oyun, fark beklersiniz, olmaz, olmadığı gibi tribünlerinde haklı tepkisini alırsınız. Taraftara da kızamazsınız, çünkü onların haklı oldukları yönler var. Dileriz, genç arkadaşlar
Gazetecilikte hiç kimsenin ne adamı oldum, ne de hiç kimsenin avukatlığına soyundum. Habercilikte mesleki ilkelere hep bağlı kaldık, doğruyu yansıtma adına kılı-kırk yardık. Yorumlarımızda ise tarafsız ve de objektif olmaya özen gösterdik. Rakamsal gerçekleri asla gözardı etmedik.
Samet Aybaba ve arkadaşları; Baba Ulvi ile Recep kardeşimiz bizce sezonu başarıyla tamamlamışlardır. Sezon öncesinde ben dahil herkes, kadrosunun yetersizliği ve ekonomik kriz nedeniyle Beşiktaş’ın bırakın ilk üçe girmesini, klasmanda yer almasının sürpriz olacağını savunmadık mı?
Beşiktaş’ın ligi Fenerbahçe’nin ardından üçüncü sırada bitirmesi bizce büyük başarıdır. Kartal’ın sahasında kaybettiği puanları hesaplayacak olursak, lig ikinciliğini altın tepsi içinde Fenerbahçe’ye eliyle ikram ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun içindir ki, bizleri ve de kamuoyunun öngörülerini terse çeviren Samet Aybaba ve Ulvi Güveneroğlu ve de Recep Çetin’e teşekkür etmek herkesin boynunun borcudur.
***
Maç mı? Sezon sonu olmasına karşın fena değildi. Temposu düşük, ancak pozisyonları fazla mücadeleyi ciddiye alan taraf yani Kayserispor kazandı, kutluyoruz.
Beşiktaş’ta Samet Aybaba’nın yerine kimin
Ligin bitimine şuracıkta bir hafta kalmış. Biraz sabretseler, dünyanın sonu mu gelir?
Yoo, sabırsız milletiz vesselam!
Baksanıza Beşiktaş'ta yönetim çoktaaan düğmeye basmış, Avrupa'da harıl harıl hoca arayışını sürdürüyor. Kartal'ı onca eksikliğe, onca parasızlığa karşın ligde üçüncü sıraya taşıyan Samet Aybaba ve ekibi, kim ne derse desin bizce başarılıdır. Artısı var, eksiği yok. Haa eleştirilecek yanları yok mu, elbette var. Ancak futbol bu, hatalar oyunu... Her şey mükemmel olsa, bu oyunun çekiciliği kalır mı?Teknik adam hata yapacak, futbolcu yapacak, hakemi oyun içinde yanlış düdükler, kararlar verecek. Bunlar bu oyunun olmazsa olmazlarıdır.
Neyse biz asıl konumuza gelelim.
Yönetim, istediği hocayı getirir, istediği oyuncuyu gönderir, istediğini alır.
Bunlara en ufak bir lafımız yok.
Ancaaak yiğidi öldürüp, hakkını da vereceksiniz.