Yorucu bir sezonun ardından tatil için Saroz’a yelken açtık... Üç haftalık dinlenme sürecinde Beşiktaş’taki gelişmeleri de 'es' geçmedik.
Fırsat buldukça Kartal’ı yazılı ve sözlü medyadan izledim.
Her alanda muhalefet iyidir... Yeter ki, yıkıcı olmasın. Kaldı ki, muhalefet demokrasimizin olmazsa olmazıdır.
Beşiktaş’ta Fikret Orman ve arkadaşları yeniden yönetim koltuğuna seçildiler, üç yıl süreyle Kartal’a hizmet verecekler. Başkan Orman ve arkadaşlarını kutluyor, onlara başarılar diliyoruz.
Serdal Adalı’nın son dakikada seçime girmesine doğrusu çok sevindim... Neden mi? Ekonomik sıkıntılara karşın Beşiktaş başkanlığına birileri çıkıp, soyunuyorsa, onları eleştirmek yerine kutlamak gerekir. Serdal Adalı büyük bir cesaret örneği vererek, bu tabloda ortaya çıktı, sandığa gitti, kaybetti. Ancak şurası da unutulmasın ki, Adalı’nın ortaya çıkması Beşiktaş adına büyük bir artıdır. Çünkü, Fikret Orman ve arkadaşları üç yıl süreyle Kartal’ı daha büyük hedeflere taşıma adına çok çalışmak zorundalar. Yani o koltuklarda öyle rahat oturamayacaklar. Biliyorlar ki, onlar Beşiktaş’ta asla vazgeçilmez değiller, dün Serdal Adalı çıktı, yarın başkası çıkacak. Bu süreçte başarılı olurlarsa, yola devam ederler, aksi taktirde yeni Adalı’lar çıkacaktır.
Hiç kimseye, hiçbir kuruma asla önyargılı olmadık... Ne var ki, muhalefetin olmadığı yerde büyük başarılar beklemenin hayalcilikten öteye gitmediğini de anımsatmak isteriz.
Efendim, Başkan Orman ve arkadaşlarına da önyargılı değiliz...
Başarılı yönetim gösterdikleri taktirde, alkışlarız... Hata yaptıkları zaman da dilimiz döndüğünce bunu hiç çekinmeden kamuoyuna aktarırız.
Muhalefet yaparken de, düşüncelerimizi mutlaka bir takım verilere dayandırırız... Bir kurumu, kişileri eleştirirken, kılı - kırk yararız, rakamsal gerçekleri öne çıkarırız.
DÜŞÜNCELER TAMAM!
Şimdi rotayı Başkan Fikret Orman’ın sportif direktörlüğe getirdiği Önder Özen’e çevirelim... Kendisi yakinen tanımam, sadece Fenerbahçe ve televizyonda yaptığı yorumlardan biliyorum. Özen’in Ümraniye’deki ilk basın toplantısına sonuna kadar kulak kabarttım.
Özen’in Beşiktaş’ta geleceğe dönük planlarını aktarırken, etkilendim dersem abartmış olmam... Radikal kararlardan sürekli söz etti... Evet, belli ki Özen, dersini iyi çalışmış, Beşiktaş’ı kısa sürede analiz etmiş gibi gözüküyor. İyi konuşuyor, sorulara yanıt verirken, teklemiyor.
Buraya kadar hepsi güzel... Ancaaak, Özen’in Beşiktaş’ta yapmak istediği radikal değişikliklerde zorlancağını düşünüyorum.
Kurumsallaşma adına düşünceleri çok doğru. Ama ekonomik krizin olduğu yerde bu olumlu söylemlerin sadece kağıtta kalacağına inanıyorum.
Kurumsallaşmak güzel, fakat paranız yoksa, orada radikal kararlar alırken zorlanırsınız....
F.BAHÇE NİYE BIRAKTI?
Milli Takım’ın son Almanya kampında meslektaşım Vatan’dan Ali Can, Önder Özen’i anlata anlata bitiremedi. Özen’den sürekli övgüyle söz eden Ali Can, bir ara bana döndü, dedi ki, “Ağabey, harika bir insan ve bu işi de çok iyi biliyor. Ona karşı önyargılı olmayın, zaman verin” dedi... Ali Can’ın düşüncelerini saygı duydum ve “Niye önyargılı olalım ki kardeşim? Tabii ki bekleyip göreceğiz” yanıtını verdim. Bu sohbette Ali Can’a, “Peki, madem ki, bu işi, yani futbolu çok iyi biliyor, sen de onu göklere çıkarıyorsun, niye Fenerbahçe’de bu yeteneğini ortaya koymadı? Ya da, Fenerbahçe yönetimi ona sahip çıkmadı?” sorusunu sormaktan kendimi alamadım. Ali Can’ın yanıtı kısa ve net oldu:
“Bekle ve gör ağabey”...
İYİ KONUŞUYOR
Evet, Önder Özen iyi konuşuyor, harika tesptilerde bulunuyor... Ne var ki, iyi konuşabilir, eksikliklere nokta atışı yapabilir, hatta radikal kararlar da alabilirsiniz. Buna eyvallah. Ama önemli olan icraat arkadaşlar, icraat!
Bekleyeceğiz ve göreceğiz... Özen’e bu zorlu görevinde şimdiden başarılar diliyorum...
BİLİC NERDEN ÇIKTI?
Efendim, Başkan Orman ve arkadaşları sandıktan galibiyetle çıktıktan sonra, Samet Aybaba’nın yerine getirilecek teknik adam arayışına yelken açtılar.... Uzun süre yazılı ve görsel medyada papatya falları açıldı, her gün yeni bir teknik adam ismi ortaya atıld! Siz deyin, sekiz, biz diyeYim ona yakın teknik adam ismi üzerinde duruldu.
Yönetim, teknik direktör konusunda zorlanmadı değil.... Samet Aybaba’dan sonra takımın başına yerli bir hoca getirmenin kendileri için handikap olacağını düşündüler. Mustafa Denizli, Mehmet Özdilek ve Ertuğrul Sağlam’ın adı kapalı kapılar ardında konuşulmadı değil.
Bir çok yöneticinin aklından Denizli geçiyordu, olmadı.
Neden mi?
Sezon ortasında Başkan Orman ile Denizli arasında patlak veren polemik büyük faktör idi.
Mehmet Özdilek ve Ertuğrul Sağlam alternatif isimlerdi.
Onların da kapısını çalamadılar!
Niye mi?
Adama çıkıp, sormazlar mı:
“Madem ki, yerli hoca getirecektiniz, o zaman Samet’i niye gönderdiniz?”
Kim ne derse desin, Samet Aybaba ve ekibi sezonu başarıyla tamamlamışlardır... Ekonomik tabloya ve de eldeki kadroya baktığımız zaman bu gerçeği kim inkar edebilir?
Yönetim, döndü, dolaştı, bir çok ünlü teknik adamın kapısını çaldı, ama bulamadı, gitti Slaven Bilic’i göreve getirdi, hayırlı olsun.
YA KARİYER?
Bilic futbol oynadığı yıllarda öyle al benisi olan, dünyada ses getiren bir oyuncu değildi. Bu yanı bizi ilgilendirmiyor, önemli olan teknik direktörlük kariyeri. Eldeki verilere bakıyoruz, öyle ahım - şahım yine dünya çapında büyük başarıları yok. Bir ona bakıyorum, bir de bizim yerli hocalarımıza:
Mustafa Denizli, Fatih Terim ve Şenol Güneş...
Bilic onların yanından geçemez!
Önünüzde bir Fatih Terim, bir Mustafa Denizli, bir Aykut Kocaman gerçeği varken, gidiyorsunuz, Slaven Bilic’i getiriyorsunuz!
Valla sizi tebrik etmek lazım....
Nasıl becerdiniz, helal olsun!
Üstüne üstlük Başkan Orman, Bilic’in ayağına kadar gidiyor, özel uçakla Hırvat hocayı İstanbul’a getiriyorsunuz!
Adamı sanırsınız ki, Alex Ferguson ya da Jose Mourinho...
Kim olursa, olsun bir başkan teknik adamın ayağına gitmez...
Yöneticin var, olmadı sportif direktörün var!
Oldum olası yabancıların ülkemize gelir, gelmez ayağının tozuyla, mikrofonlara, “En büyük” kelimelerini kullanmasına tutulmuşumdur...
Bilic, uçaktan indi, mikrofonlara, “En büyük Beşiktaş” demez mi? O anda inanın olmayan saçlarım ayağa kalktı! Elbette Beşiktaş büyük bir kurumdur, buna zerre kadar lafımız yok. Sanırsınız ki, Bilic, Türkiye’de doğmuş, burada top koşturmuş, yıllarca burada teknik adamlık yapmış!
BURADA DURUN!
Belli ki, ona uçakta ezberletmişler!
Hadi bunu da geçtik...
Peki, Bilic’le üç yıllık sözleşme imzalamak da nerden çıktı?
Arkadaşlar, Bilic bir teknik adam, yani hep diken üstündedir....
Başarısız olduğu zaman ülkemizde adamı topar tutarlar, bu kural diğer ülkelerde de aynıdır.
Başkan Fikret Orman deneyimli...Bu üç yıllık anlaşma nerden çıktı başkan?
Del Bosque olayını unuttun mu?
Diyelim ki, Bilic sezonu onuncu sırada tamamladı, ya da klasmana giremedi... Tabii ki bu bir temenni değil; futbolun sürprizler oyunu olduğunu anımsatmaya da gerek yok.
Başarısız olmuş bir teknik adamı burada üç yıl nasıl tutarsınız? Siz tutmaya kalksanız, kamuoyu ve de taraftar tutmaz... Adamın arkasından teneke çalarlar bu ülkede!
Üç yıllık sözleşmeyi yıldız bir oyuncuyla yapabilirsiniz, çünkü ilerde onu satar, para kazanabilirsiniz...
Ya teknik adam?
Giderken de, kovulunca da parasını son kuruşuna kadar alır, bir de tazminat maddesi var ki, işte o zaman yanarsınız!
Ne yani, şimdi bunu eleştirmeyelim mi? Bunun adı asla muhalefet değildir arkadaşlar... Bilic ile yapılan sözleşmede özel bir madde varsa, açıklayın da biz de bilelim...
İNŞALLAH HAKLI ÇIKAR!
Beşiktaş’ın, Almanya kampını yakından izleyen Hakan Gündoğar’ı ekranlardan tanımayan yoktur... Sıkı bir Beşiktaşlıdır... Siyah-beyazlı ekibin içini, dışını iyi bilir, NTV’nin gözde muhabirlerindendir, haber konusunda iyi koku alır, cin gibidir...
Bilic’le yanak yanağa fotoğraf çektirmiş, bana da mail olarak atmış... Fotoğrafı görünce, Hakan’ı aradım, “Ya arap, sanırsın ki, kırk yıllık arkadaşsınız” diye takıldım... Hakan Gündoğar, futbolu da iyi bilir, hemen lafa girdi, “Ağabey, Bilic bu takımı uçurur” demez mi?
Hoppala... Ben de hemen lafı yapıştırdım, “Ya arap, dakka bir, çok iddialı konuşuyorsun, biz neler gördük neler. Geleni, gideni, hatta kovulanları da biliyoruz”... Muhabbet uzadı, gitti, dilerim Hakan Gündoğar kardeşim haklı çıkar.
Bize de alkışlamak düşer...