Suçlanacak birileri varsa, o da bu oyunun saha içindeki aktörleridir... İstediğiniz kadar bağırın - çağırın, protesto edin, yuhalayın, farketmez. Tribünler sürekli Avcı’yı protesto ettiler, istifaya davet ettiler. Avcı gitse ne olur, gitmezse ne olur? Asıl olay, saha içinde bu oyunu oynayan futbolcuların zihniyetidir, gerisi sadece detaydır arkadaşlar! Malesef, hazırlık maçlarında ne rakibi ne de o doksan dakikayı ciddiye almıyoruz! Diğer ülke takımlarının başarılarında bu oyunu ‘ciddiye‘ almak yatıyor, kimse kimseyi kandırmasın. Lig bitmiş, adaleler, zihinler yorgun. Herkesin aklı tatilde! Böylesi bir tabloda A Milli Takım’dan hazırlık maçlarında galibiyet beklemek, biraz hayalcilik olmaz mı? Letonya ve Slovenya asla bizim ayarımızda takım değiller. Ne var ki, onlar hazırlık maçı da olsa işlerini profesyonelce yapıyorlar. Yani, formalarını hakkını veriyorlar. Ya bizimkiler? Onlar çooktaaannn tatile çıkmışlar bile! Eylül ve Ekim aylarında oynayacağımız grup eleme maçlarına bu kafayla çıkarsak, perişan oluruz! Dileriz, o maçlara kadar herkes aklını başına toplar, bu hazırlık maçlarında alınan sonuçlar ve ortaya konulan futboldan dersler çıkarırlar! Dedik ya, ilk etapta düşünce yapımızı değiştirmek zorundayız. O formanın hakkını sahaya kim çıkarsa, çıksın vermek zorundadır! Bunun adı hazırlık maçı da olsa!