Bu oyunda ‘yedek’, ‘as’ ayırımı yapılmasına hep karşıyımdır. Ya arkadaş, o ailenin içindeyseniz ki, öylesiniz, ortaya çıkıp, bu mazerete ne oyuncular, ne de o grubu yönetenler asla sığınmasın.
Beşiktaş koca bir marka, bir büyük takım... Oraya seçiliyorsanız, kara kaşınıza, kara gözünüze değil, kalitenizdendir.
Kaldı ki, bu tür forma şansları, yedek kulübesinden burnunu çıkaramayanlar için büyük fırsattır. Gelin görün ki şansı kullanmayı bir kenara bırakın, sanırsınız ki, Ümraniye’de yan gelip yatmışlar!
Valla Bilic’in kafasından neler geçiyor, bilme şansımız yok! Bildiğimiz tek gerçek, Kartal’ın kupada duvara tosladığıdır!
Arkadaş tamam, Kartal, evsiz-barksız, göçmen kuşlar gibi! Ama bu olumsuz faktörler kupadan elenişe, hatta kötü futbola mazeret değildir, gösterenin de alnını karışlarız!
Kayserispor da yedek ağırlıklı... Yedek, medek, takır - takır top oynadılar. Bir kendinize bakın, bir de onlara! Aslanlar gibi takım oyunu oynuyorlar, öne geçmelerine karşın, tek farklık skorların sakatlığını biliyorlar, asla savunmalarına yaslanmadılar. Tam tersi, Beşiktaş’ı oynatmadılar, sürekli baskı yaptılar, bileklerinin hakkıyla kupada çeyrek finale yükseldiler, kutluyoruz.
İslam Baba’yı kaybedeli 14 yıl oldu. Baba seni unutmak mümkün değil. Bizler, yani geride bıraktıkların senin izinden yürümeye çalışıyoruz. Futbol mu, valla Baba, tadı - tuzu yok, her geçen gün eskiyi arıyoruz, inan. Üç büyükler, zirvenin yine ortakları, değişen pek bi şey yok. Ne var ki, ortam hayli gergin. Saha içinde değil dışında! Hani dilin kemiği yok derler ya Baba.... Sorumluların, sorumsuz açıklamaları gırla gidiyor! Buna yeni bir şey daha eklendi, artık maçları yönetecek hakemler aranıyor, aba altından sopa gösteriliyor, sahadan çekilme tehditleri ediliyor. Keşke yaşasaydın, bugünleri görseydin, o kıvrak, müthiş kaleminle, belki bu sorumsuzları hizaya getirirdin!
Eyy, futbolumuzu yönetenler, aklınızı başınıza toplayın, ortamı germeyin, aynı gemide olduğunuzu sakın unutmayın!
Ben, yani evladın, Beşiktaş’ı kovalıyorum hâlâ! Takım fena değil, zirvenin ortakları arasında, kopmamak için çırpınıyor, ancak bir türlü derbi kazanamıyor. Kazanırken bile çile çektiriyor! Stat inşaatı devam ediyor, açılışını iple çekiyoruz. Borç mu, aldı başını gidiyor!
Efendim, Rize maçının ilk yarısını Beşiktaş ‘pas’ geçti, yani kazanma adına ne baskı yaptı, ne de dişe dokunur bir pozisyon
Beşiktaş’ı biliyoruz, kazanma adına, ofansif oyunu tercih ediyor. Zirveyi kovalıyorsa, savunmasına yaslanacak da hali yok.
Kartal’ın efsanevi kaptanlarından Rıza Çalımbay, hangi takıma gitse, oyun felsefesi asla değişmez, hep kazanma üzerine kuruludur.
Fotoğraf böyle olunca, ortaya futbol adına keyif veren bir oyun çıkıyor, sıkılmıyorsunuz, heyecan doksan dakikaya yayılıyor doğal olarak.
İşin özeti, iki takıma da teşekkür ederiz, böylesi mücadeleyi bize sundukları için.
Çalımbay, Beşiktaş’ı hem iyi tanıyor, hem de iyi analiz ettiği de bir gerçek.
Kartal’ı farklı kılan, hem formasının ağırlığı, hem de kadro zenginliği. Buna dün de çabuk oyunu ve de pas yüzdesinin fazla oluşunu eklersek, skor tabelasının Kartal’ı işaret etmesi sürpriz sayılmaz. Ne var ki, Kartal, üç puana kanat çırparken, öyle sanıldığı gibi işi pek de kolay olmadı. Mersin, her türlü direnişi gösterdi, Olcay’ın golüyle geriye düştü, çok kritik bir dakikada Sinan Kaloğlu ile skoru eşitledi, ancak Demba Ba’nın biraz da şans golüne engel olamadı. Çünkü, top kaleciden dönüyor, yerde yatan Ba’nın kalçasına çarpıp, filelere gidiyorsa, adını ne koyacağız?
Bazı oyuncular vardır, onlar takımları için
Sinema dünyasında Beşiktaşlı ünlü sanatçı ve yönetmenler azınsanmayacak kadar çoğunluktadır. Bir çoğu da yakın dostlarımdır. Hepsini yazamayız, yerimiz yok!
Şerif Gören, bizim kuşağın ünlü yönetmenidir. Yol ve Sürü filmleri hâlâ hafızalara kazılıdır. Sıkı bir Beşiktaşlıdır. Antalya Film Festivali’nde sahneye ÇARŞI tişörtüyle çıkacak kadar fanatiktir.
Beşiktaş’ın ilk yarıdaki birçok maçını birlikte izledik. Ne var ki, bu maçlarda ya Kartal puan kaybetti, ya da yenerken zorlandı. Bu nedenle birbirimizle ‘senin ayağın iyi gelmiyor’ diye sürekli şakalaşırız.
Gençlerbirliği, maçına da birlikte takıldık. İlk yarıyı izlerken, o beni kızdırdı, ben de onu! İlk yarıda futbol adına iki takımda da pek bir şey göremedik. Sık sık yapılan top kayıpları, kötü futbolun bizce temel taşıydı.
İşin özeti, bu işin ayakla falan ilgisi yok! Beşiktaş’ta Veli, Sosa, Cenk Tosun yok, sakatlar çok, tamam. Ne var ki, Bi-lic’in sahaya sürdüğü kadroyu eleştirmek, ayıp olur. Ancak bu yarıda Atiba’nın ga-rip pas hataları, Oğuzhan’ın verimsizliği Kartal’ı rakip karşısında etkisiz kılan bir başka faktördü. Böylesi bir tabloda Kartal’dan öyle baskılı ve de üç puanı getirecek golleri beklemek, hayalcilik
Derbinin ilk yarısı mı? Hani bir deyim vardır, sıkça kullandığımız, “Dağ fare doğurdu” diye... Topu kontrollü oynayan Galatasaray, baskı yapan Beşiktaş idi...
Ne var ki, ilk yarıda iki takımın bu özellikleri golü getirmedi!
İki takım, bu kötü futbolu iklim koşullarına sakın ola bağlamasınlar, ayıp ederler!
Dişe dokunur bir pozisyon olmaz mı?
İşin özeti ilk yarıdan futbol adına pek keyif aldığımızı söylemek çok zor.
Kadro tercihlerine bir çift sözümüz olacak.. Hamza hoca, tüm hesaplarını galibiyet üzerine kurmuş, Aslan’ı çift forvetle sahaya sürmüş, doğru da yapmış bizce.
Bilic mi? Valla herkes çok seviyor, bize pek laf düşmüyor!
O da ne? İlk yarı bitmiş Gökhan Töre, Veli Kavlak’ın üzerine yürüyor... Araya Serdar Kurtuluş girmese sanki tekme-tokat girişecekler! Ne oluyor arkadaşlar? Takım şampiyonluğa oynuyor, üstüne üstlük zorluk derecesi yüksek maçta devreyi önde kapattınız, dalaşmak nerden çıktı? Nerede kaldı sizin arkadaşlığınız, takımdaşlığınız?
Haaa ille de kavga edecekseniz, maç biter, kozlarınızı paylaşırsınız! Beşiktaş forması ağırdır, taşımak için yürek ve de beceri ister, bilesiniz! Valla gol de atsan, bu sana hiçbir arkadaşının üzerine yürüme hakkını vermez Töre kardeş!
Oynayan, baskı kuran, üreten, ancak bunun karşılığını almayı bir türlü beceremeyen bir Konyaspor izledik dün. Abartmıyoruz Gökhan Töre ve Sosa’nın gol dakikalarını çıkın, oyunun büyük bölümünde müthiş bir baskı yiyen Beşiktaş, bırakın üretmeyi sahasından çıkmakta bile zorlandı.
Ne kadar kızarsak kızalım, Gökhan Töre başlı başına büyük tehlikedir... Ne zaman ne yapacağını kestiremezsiniz. Dün de çok iyi oynamadı, ya da rakip oynamasına fırsat vermedi, gezindi, durdu! Ancaaak, öyle bir dakikada ortaya çıktı ki, attığı golle Konyaspor’a adeta el freni çektirdi, Kartal’ı da yoğun bakımdan aldı. Solu etkili, en büyük silahı,
İyi futbol mu, yoksa skor tabelası mı? Bizim penceremizden elbette iyi futbol. Ne var ki, zirveyi kovalayan takımlar için öncelik tabeladır, yani galibiyettir.
Çünkü zirvede kora-kor bir yarış var, kaybedilecek her puan adeta altın değerinde. Liderin maçında futbol kalitesi çok yukarılarda değildi ama vasat oyun bile Kartal’a yetti. Gecenin akıllarda kalan tek pozitif yanı atılan gollerdi. Hepsi birbirinden güzeldi...
Efendim, sakatlıklar ve kartlar yedekler için bir şanstır. Örneğin Sivok ve Ersan’ın yokluğunda Atınç oynadı, üstelik sıfır hatayla oynadı, ancak her ne hikmetse yine yedeğe çekildi. Oynaması için ağzıyla kuş mu tutması gerekir? Bırak oynasın, Beşiktaş genç bir oyuncu kazansın fena mı olur? Kaldı ki Atınç teknik olarak Ersan’dan daha iyi bizce! Gökhan Töre’nin yedeğe çekilmesi doğruydu, eyvallah. Ancak Töre, önümüzdeki Galatasaray derbisinde oynamak zorunda olduğunu da unutmasın. Yani, performansını derbide üst seviyeye çıkarması şarttır. Ne dersin Gökhan kardeş? Bak ne güzel, oyuna sonradan girdin uzatmada farkı üçe çıkarırken, olası bir iş kazasına set çektin. Fena mı oldu? Durmak yok, böyle devam... Veli kardeşimizde bir yorgunluk, bir performas düşüklüğü
O, bizim kulvarın “Son Mohikanı”dır...
O, sadece spor yazarı, spor adamı değildir...
O, tepeden - tırnağa gazetecidir...
Apoletlerindeki yıldızları saymakla bitiremeyiz...
Yerine göre muhabir, yerine göre habercidir, boş durmayı asla sevmez. Gazetecilikte bildiklerini paylaşır, öğretir, yetiştirir. Mesleğine tapar, kıskanır, toz kondurmaz...
Eleştirir, ama asla kırıp - dökmez, gönül kırmaz... Yalanla - dolanla işi olmaz...
Gazeteciliğin ilkelerine sıkı sıkı bağlıdır, ödün vermez.. Kalemi mi?