Oyunun büyük bölümünde futbol adına kaliteli bir mücadele izledik dersek, bu oyuna haksızlık olur. Özellikle ilk yarıda her iki takımın dağınık futboluna top kayıplarını eklersek, varın gerisini siz düşünün!
Koca ilk yarıda Kartal’dan Olcay, ev sahibi Gaziantepspor’dan Mustafa birer pozisyon yakaladılar, hepsi o kadar!
Gökhan Töre... Bizim penceremizden yetenek adına müthiş donanımlara sahip... Doğrusu izlerken keyif aldığımız ender oyunculardan biri... Ne var ki, oyun disiplininden bihaber. Kafasına göre takılıyor, her aldığı topu kaybediyor. Dün çürük diş gibiydi, oyuna bir milim katkısı olmadığı gibi, top kayıpları, Beşiktaş’ın zorlu deplasmanda bizce en büyük handikapıydı. Bakın Sosa’ya, riske girmiyor, topu koşturuyor, yani takım oyunu oynuyor.
İkinci yarı Beşiktaş oyuna ağırlığını koydu. Tabii ki, Bilic’in Kerim Frei, Necip ve de İsmail Köybaşı hamleleri oyunun rengini değiştirdi, futbol kalitesini biraz olsun yukarıya çekti.
Kerim Frei gibi ofansif kalitesi yüksek bir oyuncunun kenarda tutulmasını anlamakta da zorlanıyoruz doğrusu! Olcay ve Oğuzhan’ın eski formlarından uzak kalışı, Kerim Frei’yi bu tabloda banko kılıyor bizce. Kaldı ki Oğuzhan’ın gol atmasına
Tottenham maçı öncesinde Demba Ba, Veli’nin sakatlığı ve de Atiba’nın cezalı oluşu Beşiktaş’ın UEFA Ligi’ndeki zirve yarışında en büyük handikapıydı kuşkusuz.
Nasıl olmasın? Kartal’ı gol yollarında adeta uçuran Demba Ba’nın boşluğunu üstelik Mustafa Pektemek’in de yokluğunda Cenk Tosun doldurabilir miydi? Valla, bizim penceremizden soru işaretiydi. Ne var ki, ilk yarıda rakip savunmaya baskı dahi yapamayan aynı Cenk Tosun, ikinci yarıda bir açıldı, pir açıldı. Bir şutu direkten döndü, ikinci yarıda attığı golle Kartal’ı bu kulvarda da zirveye taşıdı, helal olsun. Bu oyunda özgüven duygusunun önemini anlatmaya gerek yok, Demba Ba’nın yokluğunda Cenk Tosun, hem hocasını mahçup etmedi, hem de iyi bir alternatif olduğunu kanıtladı. Dileriz ona da nazar değmez! Elbette Beşiktaş’ın maçı kazanması ve liderliği yakalaması ülke futbolu adına çok önemli. Ancaaak, bir gerçeği de görmemezlikten gelemeyiz. Neticede bu oyunda sakatlıklar, kartlar, cezalar doğaldır... Üç kulvarda söz sahibi olan Beşiktaş, uzun soluklu yarışta, bu kimliğini koruması kadro zenginliğiyle paraleldir.
Özetleyecek olursak, Kartal’ın kadrosunun çok alternatifli olduğunu söylemek çok zor! Bilic,
Tribünlerin seyirci kaybına uğradığı bir sezonda Beşiktaş’ın taraftar kalabalığı asla rastlantı değildir...
Bu çokluğu yakalamanın temelinde yatan en büyük faktör, taraftarların şampiyonluk beklentisidir kuşkusuz. Kaldı ki bu beklentilerinde sonuna kadar haklılar. Tamam stad inşaatı var, yönetim tüm zamanını, enerjisini bu alana yaymış, onlar da haklılar. Ne var ki, taraftarın kantarında da şampiyonluk ağır basıyor.
Bu ilginin temel taşı, budur sevgili futbolcu arkadaşlar, kulağınıza küpe olsun. Göçebe gibi oradan oraya savrulan Beşiktaş’ı yalnız bırakmayan taraftarlara helal olsun, alkışı fazlasıyla hakediyorlar.
* * *
Zirvenin ortakları belli... Trabzonspor da son haftalardaki çıkışıyla, kadro zenginliğiyle yarışta olacağını kanıtlamış durumda. Üç büyüklerin işi zor, çünkü zirvede Bursaspor, hatta Mersin İdmanyurdu’nun bile ayak sesleri var.
Kopma kolay kolay olmayacak, hatta kora-kor bir şampiyonluk yarışına tanıklık edeceğimizden asla kuşkumuz yok. Zirveyi kucaklamak isteyen takımı, bu fotoğrafa bakıp, şimdiden kestirmek çok zor.
Beşiktaş, bu yarışın elbette favorilerinden... Göçebe gibi oradan oraya savrulan Kartal’ın bu şartlarda ayakta kalması, zirveye park
Karşılaşmanın ilk yarısından pek keyif alamadık doğrusu... Karabükspor savunma ağırlıklı oyun anlayışına bir de ofsayt taktiğini ekleyince, ortaya kısır bir görüntü çıktı. Düşünün koca 45 dakikada bir tane kaleyi bulan şut vardı. O da Cenk’in kucağına geldi, hepsi o kadar.
İki takımın da pozisyon yaratmaktan çok topu kazanma adına mücadelesi ön plandaydı. Karabükspor’un savunma kilidini açacak çilingirler Kartal’da vardı, ancak ya savunma duvarına çarptılar, ya da ofsayta takıldılar. Böyle bir ortamda iyi futbol da hayal oldu.
Ne var ki, ikinci yarıda herşey tersine döndü. Sosa’nın orta sahadan derinlemesine araya attığı harika pası, bu kez ofsaytta takılmayan Demba Ba, plase bir vuruşla filelere gönderirken, bir anlamda rakibin katı savunma anlayışını da ortadan kaldırdı. Nitekim hemen iki dakika sonra yine Sosa’nın asistine yine Demba Ba bu kez kafayla noktayı koydu, farkı ikiye çıkardı. Senegalli yıldız hat-trick yapma şansını da yakaladı ancak çok net bir pozisyonu harcadı. Yorulunca da yerini Mustafa Pektemek’e bıraktı.
Demba Ba’nın iki golü Karabükspor’u mecburen ofansif oyun anlayışına itti. Ev sahibi her türlü riski aldı. Bu değişim heyecanı ve de futbol
Bu oyunda rakibi hafife almanın yeri yoktur... Bu düşünce öyle maçlar olur ki, sizlere hayal kırıklığı yaşatır, hatta hedefinize taş koyar, feleğiniz şaşar, ikinci turu düşe-kalka yakalarsınız!
Tıpkı dün olduğu gibi! Ne güzel, iki farkı yakalamışsınız, ayağınızı yere sağlam basacaksınız arkadaş! Hele hele Atiba gibi bir oyuncunun itirazdan çift sarıdan oyun dışı kalmasını ona hiç yakıştıramadık!
Ha diyeceksiniz Asteras’ın eti-budu ne ki? Asla Beşiktaş’la kantara koyamayız, buna lafımız yok. Bir Fernandezleri var. Göze hoş gelen bir oyun yapısına sahip. Fırsatçı, ancak onun tek başına Asteras’ı bir yerlere taşıması mümkün değil.
Beşiktaş her yönüyle farklı rakibinden... En önemlisi sonuca gidecek krampon sayısı oldukça fazla. Biri kaçırsa, diğeri atar... En önemlisi Kartal’ın Demba Ba gibi büyük bir kozu var. Ba’nın tek vuruşları inanılmaz, affetmiyor. UEFA Ligi’nde dört maçta beş gol atması, onun golcülüğünün en büyük göstergesidir. “Her güzelin bir kusuru vardır” deyimi, Demba Ba ile örtüşüyor. Bir topa gelişine vurup, gol yapmak, zorlukların en büyüğüdür bu oyunda. Nitekim Demba Ba, bu anlamda müthiş bir yetenek doğrusu... Ya basit fırsatlar? Onları da atsa, tadına
Necip Uysal, tıpkı soyadı gibi.. Asıl yeri orta saha... Ne var ki bir bakıyorsunuz, sağ bekte, eleştirilerin odağında, bir bakıyorsunuz kulübede, bir bakıyorsunuz Sivok’un yokluğunda stoperde... Hem de ilk kez orada forma giyiyor, buna karşın adamın gıkı çıkmıyor... Kasımpaşa maçında stoperde asla sırıtmadı, sırıtmadığı gibi kenar yönetime de ‘burası için biçilmiş kaftanım’ mesajını verdi. Cenk’i geçen topu çizgiden çıkardı, duran toplarda ileri çıktı, Ba’ya harika bir asist yaptı. Ersan Gülüm’ü de rahatlattı, kaptanlık bantının hakkını sonuna kadar verdi. Aferin sana Necip... Hep böyle kal, kardeş.
Demba Ba’nın oturup, kalitesini tartışacak halimiz yok. Kuşkusuz Beşiktaş’ın en önemli kozlarından birisi. Golcülüğü tamam, ama adam tam bir takım oyuncusu. Forvet ama, takımın sıkıştığı anlarda savunmaya kadar iniyor, destek veriyor, rakibin yüksek toplarına set çekiyor. Kaçırdığı o ilk dakikalardaki fırsat, onun apoletlerindeki yıldızlara asla gölge düşürmez. Basiti kaçırıyor, zoru atıyor. Ya penaltı atışlarına ne demeli? Buram-buram tecrübe kokuyor. Sahadaki mücadelesiyle, bir genç oyuncuyu da örnek oluyor.
Sakatlıklar ve formsuzluklar yedekler için bulunmaz fırsattır bu
Pes ki, pess... Bunca yıllık gazeteciyiz, böyle bir rezalet yaşamadık! Bu nasıl taraftarlıktır, bu ne biçim kindir? Belki de dünyada böylesi görülmemiştir...
Kritik bir milli maça çıkıyoruz, ya ‘tamam’ ya ‘devam’ diyeceğiz...
Arkadaş bu takım Milli Takım... Bu işin rengi olmaz... Söz konusu KIRMIZI-BEYAZ’dır...
Ağzınıza, dilinize doksan dakika kilit vuracaksınız, kininizi kusmayacaksınız!
Aferin size son dakikada kaleciyi hem değiştirdiniz, hem de tepki gösterdiğiniz kişiyi de eve gönderdiniz, bravo valla!
Volkan Demirel’e gösterdiğiniz tepkide suçlusunuz... Size kızıp, ‘oynamayacağım’ diyerek hocasından izin alıp, formayı bırakıp evinin yolunu tutan Volkan’ın bu tavrı da bir o derecede skandaldır!
Burası Milli Takım, Volkan kardeş... Şartlar ne olursa olsun, öyle kızıp, kaçmak gibi bir lüksün olamaz, olursa bu kapılar sonuna kadar sana kapanır, bilesin!
Acaba biz mi, çok eleyip, sık dokuyoruz? Ama, hataları da görmemezlikten gelemeyiz. Özellikle takım savunmasından başlamak zorundayız. Tamam, Olcay, Veli ve Gökhan Töre, cezalı, Tolga ve Mustafa Pektemek, sakat. Yani Beşiktaş’ın mazereti bir hayli fazla. Buna bir de maç trafiğini eklemek zorundayız.
Ne var ki, asıl irdelenmesi gereken takım savunmasıdır. Aslında Türk futbolunun en yumuşak karnı da bu bölge. Epereanu’nun kafa golüne bakın... Korner atışı, yani duran top, adam paylaşımı sıfır! Çıkıp, o kadar kalabalığın arasından kafayı çakıyor, stoperler uyuyor! Cenk ne yapsın, adam burnunun dibinden vuruyor. Ha çıksa alır mı, bilinmez! Ama hiçbir ülkede rakibe öyle rahat kafa vurdurmazlar, bunu bilir, bunu söyleriz. Başakşehir, öyle boş takım olmadığını Galatasaray’ı farklı yenerek, kanıtladı. Bravo Avcı’ya, harika bir takım oluşturmuş, iyi de futbol oynatıyor, yenildiler, ancak bu kulvarda çok can yakarlar, bilesiniz.
Gelelim Beşiktaş’a.... Onca handikapa karşın, Galatasaray’ın konumuna asla düşmediler. Tam tersi iyi bir mücadele örneği ortaya koydular, eksik kaldılar, ama asla pes etmediler. Nitekim, geriye düşmelerine karşın Demba Ba ve Kerim’in golleriyle zorlu maçtan