Derbinin ilk yarısı mı? Hani bir deyim vardır, sıkça kullandığımız, “Dağ fare doğurdu” diye... Topu kontrollü oynayan Galatasaray, baskı yapan Beşiktaş idi...
Ne var ki, ilk yarıda iki takımın bu özellikleri golü getirmedi!
İki takım, bu kötü futbolu iklim koşullarına sakın ola bağlamasınlar, ayıp ederler!
Dişe dokunur bir pozisyon olmaz mı?
İşin özeti ilk yarıdan futbol adına pek keyif aldığımızı söylemek çok zor.
Kadro tercihlerine bir çift sözümüz olacak.. Hamza hoca, tüm hesaplarını galibiyet üzerine kurmuş, Aslan’ı çift forvetle sahaya sürmüş, doğru da yapmış bizce.
Bilic mi? Valla herkes çok seviyor, bize pek laf düşmüyor!
Yahu kardeşim, rakibin çift forvet sen niye tek forvet? Şampiyonluğun rakiplerini yenmekten geçtiğini sana nasıl anlatacağız?
Üstüne üstlük, evinde oynuyorsun, puan olarak da avantajlısın.. Yen, hem arayı aç, hem de rakibine darbe vur!
Topunla-tüfeğinle sahaya çıkacaksın arkadaş!
Bu korkaklık niye?
Demba Ba’yı bu kadar yalnızlığa mahkum etmeye ne hakkın var?
Melo’nun 50’deki golü, her şeyi terse çevirdi, derbiyi gerçek kimliğine taşıdı. Heyecan, mücadele ve de üretilen, ama atılamayan pozisyonlar.
Golden iki dakika sonra Oğuzhan, yüzde yüzlük bir fırsatı gole çeviremezken, takımını da gerginliğe taşıdı!
Bir tezimiz vardı, sezon başından bu yana... ‘Şampiyonlukta, Beşiktaş’ın en büyük rakibi yine Beşiktaş’tır’ diye...
Niye mi?
Geçtiğimiz hafta Atiba itirazdan, derbide de Veli, Sneijder’in gözüne parmak sokmaktan kırmızı kartla oyun dışı kaldı! Hem de kritik bir dakikada!
Takımını gereksiz yere eksik bırakanın, adı kim olursa, olsun bizim kantarımızda asla yeri yoktur!
Efendim takım on kişi kalmış, Hırvat hoca, Kerim ve Cenk Tosun hamleleri yapıyor.
Sevsinler seni, daha önce aklın nerdeydi?
Ba’nın, Olcay’ın etkisiz futbolunu herkes gördü, ama sende jeton geç düştü!
Evet, on kişi kalan Beşiktaş mücadeleyi elden bırakmadı, rakibine kafa tuttu, bitiş düdüğüne kadar golü kovaladı, ne var ki uzatma dakikalarında Burak ilk kez ortaya çıktı, maçın skorunu belirledi.
Kazanan elbette haklıdır, buna lafımız yok. Aslan, çok mu iyi oynadı, elbette hayır.
Yatsın kalksınlar, Hırvat hoca ile Veli’ye dua etsinler!