"Kalabalık-lardan sıkılı-yorum, yoğun bir günün ardından sessiz sakin kafamı dinlemek istiyorum, çevremde bir sürü insan olacağına, beni anlayan az sayıda insan olsun yeter, filmlerdeki gergin ve duygusal sahnelerden çok etkileniyorum, aşırı vicdanım bazen zarar görmeme neden oluyor, olumsuz şeyler yaşadığımda etkisi uzun sürüyor ve çevremdeki insanlar hep hassas ve içedönük olduğumu söylüyor…”
Kendine dair, bu ve buna benzer şeyler gözlemliyorsan, sen de aşırı hassas bir kişiliğe sahip olabilirsin. Aşırı hassas kişilik yapısı psikoloji alanında yeni yeni konuşulmaya başlanan bir konu. Henüz bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da bazı insanların diğerlerine göre daha hassas ve duygusal olduğu, dış dünyadaki uyaranları daha yoğun hissettiği, empati becerilerinin çok daha fazla olduğu ve bu özelliklerin doğuştan getirildiğine dair çalışmalar mevcut.
Günümüzde, güçlü, umursamaz ve girişken olmanın insanlar için tek ve en ideal seçenek olarak sunulduğu bir dünyada, hassas insanlar kendilerini ait olmadıkları bir toprakta emaneten yaşayan mülteciler gibi hissediyor. Hatalı ve doğru olanı bir türlü başaramayan.
Eğer hassas yapıya sahip bir insansan, çocukluğundan itibaren, sıklıkla şu uyarılarla ve eleştirilerle karşılaşmışsındır: “Çok hassasın, yabanisin, içine kapalısın, çok naziksin, kırılgansın, güçlü olmalısın, üzülmemelisin, kafana takmamalısın, üzerine gitmelisin, vb.”
Hassas olan bir insan, çok erken yaşlardan itibaren, hatalı olduğunu ve yanlış özelliklere sahip olduğunu düşünmeye başlıyor. Kendini olmadığı bir insan gibi göstermeye çalışırken, üzülse bile güçlü görünmeye, duygularını paylaşmamaya yani hassasiyetlerini gizlemeye çalışıyor. Bu da mutsuzluğu ortaya çıkarıyor.
Bizzat hassas bir insan olarak, insanların hislerini çoğunlukla kendim yaşıyormuşum gibi hissediyorum, filmlerdeki gergin sahneleri izlemekten kaçınıyorum, hakkımda yapılan yıkıcı eleştirilere, karşı tarafın haksız da olduğunu bilsem kısa bir süre üzülüyorum, yatmadan önce ne olursa olsun kendime sessizlik zamanı ayırma ihtiyacı hissediyorum, yoksa yorgunluğum geçmiyor. Uzun bir süre böyle olduğum için kendimi suçladım, yeterince uğraşmıyorsun, başarısızsın, takmamalısın, umursamamalısın diye. Ancak kendi yapımın böyle olduğunu ve bunun da beni ben yapan şey olduğunu keşfettiğim için, artık ben böyle iyiyim diye düşünüyorum.
Hassas olmak çoğu zaman doğuştan getirdiğimiz var oluşumuz. Onunla savaşmak, olmadığın bir insan gibi davranmak yerine, bunu kabullenip, sana kattığı zenginlikleri fark edip kendini korumayı öğrenmelisin. Mesleğini zirvede yapan doktorlar, psikologlar, ressamlar, yazarlar ve hatta müzisyenlerin bir çoğu hassas insanlar. Hassas yapıları birçok insanın göremediği şeyi hissetmelerine, dünyaya ve insanlara bambaşka gözlerle bakmalarına olanak sağlıyor.
Peki hassas insanlar kendilerini duygusal olarak nasıl korumalı?
İlk olarak bazı olaylar karşısında diğer insanlara göre daha fazla üzülebilirsin. Böyle bir durumda, üzülmemeliyim yerine, benim yapım böyle, ben de bazı şeyleri böyle yoğun yaşıyorum diyebilmek önemli. Hassas insanlar diğer insanlara karşı fazlasıyla verici olduğu için kendilerini ihmal edebiliyor. Bu sebeple, her gün içinde, ne olursa olsun kendilerine az da olsa zaman ayırmaları gerekir. İster sakinleştirici bir müzik, ister hiçbir şey yapmadan geçirilen bir zaman. Diğer insanların sana yaptıkları haksızlıklarda, her halükarda üzüleceksin. Üzülmemeliyim demek yerine seni üzen insanlarla arana mesafe koymak daha uygun olacaktır. Bazı insanlar rekabeti ve gerilimi sever, sen ne kadar istesen de öyle olamayacaksın, onların rekabet tuzaklarına düşmemek gerekir. Uzun zamandır denediğin halde yapamadığın şeyleri kabullenmek seni rahatlatabilir. Düşünsene ateşin içine elini sokuyorsun ama yanmasın istiyorsun. Bu gerçekçi değildir.
Bu arada, bana mesaj göndermek istersen e-posta adresimi paylaşmak istiyorum:beyhanbudak@gmail.com
Kendine iyi davran, görüşmek üzere…