Tek adaylı cumhurbaşkanı adaylığı oylamasından sonra tek adaylı genel başkanlık seçimini de tamamlayan CHP’nin bundan sonraki yol haritasında mitingler hız kesmeden devam edecek... Bu bağlamda da CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle diyor:
“CHP, artık evlerde oturmayan, sokaklardan çekinmeyen, meydanları dolduran, mücadeleyi nereye çağrılıyorsa orada veren dinamik bir partidir.”
Dolayısıyla Saraçhane buluşmalarında oluşan rüzgârı arkasına alan ve Maltepe mitingiyle de yüksek bir ivme yakalayan Özel artık dümeni hepten müzakereden mücadeleye kırmış durumda... Hem de oldukça sert bir dozda ve dilde... Polemik siyasetiyle de parti örgütünü, tabanını ciddi anlamda tahkim etti, hareketlendirdi... Elbette polemik olacak siyasette ama siyaset sadece polemikten ibaret değil. Kaldı ki bunun bir de olumsuz getiri olasılığı da var. Siyaseten kendi mahallende aidiyeti güçlendirirken, karşı mahallede de safları sıklaştırmayı tetikleme, konsolide etme anlamında... Tarafını seç muhabbetini, kutuplaşmayı daha da keskinleştirerek oy geçişkenliğinin önünü kesme durumu yani... Oysa mevcut 50 artı bir sisteminden kaynaklı olarak Kılıçdaroğlu döneminde helalleşme, Özel’in ilk başlardaki siyasette yumuşama ya da normalleşme hamleleriyle CHP’nin hesabı karşı mahalleden oy devşirmeye yönelikti hep... Şimdi ise o hamlelerle elde ettiği siyasi alanı bu seferde yeniden sertleşme politikasıyla geri itiyor sanki... Ülkedeki siyasi kutuplaşmaya dönük yapılan bazı kamuoyu araştırmaları da farklı görüşlere tahammülsüzlük anlamında endişe verici işaret fişekleri ortaya koyuyor nitekim. Karşı mahalledekilerle asla merhabalaşmayacaklarını söyleyenler bile söz konusu. Hem de ciddi oranda. Böyle bakıldığında da sert dil ve üslubun kısa vadede CHP bünyesinde kurulan sandıklarda işe yaradığı açık ve net görülse de orta ve uzun vadede ülke genelindeki bir seçimde sandıklara yansıması ise çok daha farklı olabilir... Nitekim yaşanmış örnekleri de var...
***
CHP açısından bir başka zor denklem de Ekrem İmamoğlu’nun gerek diploma gerekse hakkındaki adli süreçten kaynaklı siyaseten oyun dışı kalma olasılığında, Özel’in “Resmi adaylığı mümkün olmazsa birisi çıkar aday. İmamoğlu’nun yerine kimin olduğunun önemi yok” sözündeki o birisinin kim olacağı elbette. İbre Özel’in bizzat kendisini işaret ediyor, partisinden yakın çevresinden destek göreceği de açık. Ama mesele bu durumun yedek kulübesindeki Özel’in iki forvetinden biri olarak deklare ettiği Mansur Yavaş’a nasıl izah edileceği ve ondan nasıl bir tepki geleceği. Rakip olma ya da pasif kalıp terse çalışma gibi ayrılık, gayrılık olup olmayacağı... Tabii her iki olasılıkta da bunun final sınavı cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa etkisi, kime nasıl yarayacağı?...
Yine bir başka denklem de parti içi dengeler ve güç meselesi elbette. Evet son olağanüstü kurultayda Özel liderliğini, mutlak hakimiyetini ilan etti. Parti içi muhalefet ezildi. Çok az bir değişiklik dışında da genelde parti yönetiminde kalanlar mutlu mesut. Ancak, bundan sonraki süreçte CHP’nin kadroları açısından çok daha hareketli, gerilimli günlerin geleceğini kestirmek de zor değil. Zira Özel’in etrafında artık daha çok insan olacaktır. Tek adam pozisyonuna geldiği için... Düne kadar parti içi dinamiklere destek anlamında diğerlerine oranla daha düşük pozisyondaki Özelcilerin sayısı hızla pik yapacaktır. Bu arada Özel de artık normal kurultay sürecini başlatacağı için bu sayı daha da katlanacaktır... Yeni oluşacak il ilçe ve mahalle delegasyonu oluşumunda tayin edici mevkide olacağı için de çok daha güçlenecek, partideki hakimiyeti daha da artacaktır büyük olasılıkla... Bunun kimde nasıl tepki yaratacağı da görece bir durum...
***
Dolayısıyla bu denklemlere odaklı tartışmalar epey bir süre daha böyle devam edecek gibi... Ama bunlar gerçekte ne kadar vatandaşın, sokağın gündemi dediğinizde işte o da bir başka tartışma konusu...