Fenerbahçe üç sezondur galibiyet yüzü görmediği Karabük deplasmanından 3 puan ile dönmeyi başardı. Sadece bu bile Fenerbahçe' yi tebrik etmek için yeterli.
Öte yandan maçı dikkatli izleyenlerin fark edeceği üzere Fenerbahçe yine hücum performansı olarak vasatı aşamadı.
Saha içinde sadece defansif yönde taktik disipline sahip, hücumda yetenekli ayaklarının birşeyler yapmasına bel bağlayan, kontra ataklar ile Emenike' yi rakip savunma arkasına kaçırmayı planlayan bir takım izledik. Bu taktik disiplini başarı ile uyguladılar. Zaten ikinci gol de bu taktik çerçevesinde geldi. Fenerbahçe İlk yarıda daha iyi gözüktü. İkinci yarıda, saha içinde organize olma, hücuma kalabalık çıkma ve isabetli pas yapma noktasında Fenerbahçe çok başarılı olamadı. Orta sahadaki Karabükspor baskısını, ileri şişirilen toplar ile aşmaya çalıştılar.
Bu maçtan üç puan ile dönmek önemli, çünkü Kardemir Karabükspor, Tolunay Kafkas yönetiminde, büyük takımlar için oldukça tehlikeli bir takım. Dünkü maçta da Fenerbahçe' ye karşı iyi mücadele verdiler. Fenerbahçe 115.4 km koşu mesafesine ulaşırken, Kardemir Karabükspor da ligimiz için hiç de azımsanmayacak 113.4 km' lik bir koşu mesafesine ulaştı. Hafta
Fenerbahçe son 6-7 haftadır bir çıkış yakaladı. Devre arası da tam bu çıkışa denk geldi. Fenerbahçe' nin geçtiğimiz sezona kıyasla en önemli eksikliklerinden bir tanesi fizik güç ve ileride kurulan baskı idi. Devre arası hazırlıklarda İsmail Kartal bu eksiğe odaklandı ve oldukça ağır antrenmanlar ile fizik güç yüklemesi yaptı. Bu yüklemenin sonuçlarını 3-4 hafta içinde, yorgunluk geçince göreceğiz.
Kasımpaşa karşısında Fenerbahçe, 3 önemli eksiğine rağmen, ezberlediği bir taktik diziliş ve görev tanımları içinde klasik futbolunu oynadı. Diego, Selçuk ve Emenike' de eskiye göre daha gayretli ve etkili olunca eksikler hissedilmedi. Diego akıllı futbolunu asistleri ile, Kuyt' da azmini 2 gol ile süsledi. Meireles' de sakatlanana kadar tüm önemli pas alış verişlerinde yer aldı, orta sahada tüm açıkları kapattı.
Kasımpaşa sahasında kolay kolay yenilmeyen bir ekip. Üstelik bu sezon ilk golü yedikleri maçların çoğundan da galip ayrılmışlar. Sıradan bir takım olmadıkları çok açık. Ligin en güçlü 7 takımından bir tanesi. Bu deplasman, esasen zor bir deplasmandı. Buradan hele 3-0 ile çıkmak kolay değil.
Maça gelince, Alper- Diego ve Kuyt' ın dikine ve hücumu düşünen futbolları,
Günümüzde Avrupa' nın önde gelen liglerinde, profesyonel bir spor (futbol) kulübünün en temel gelirleri TV yayın gelirleri, reklam ve sponsorluklar, kombine ve diğer bilet satışları, ticari ürün gelirleri, özel organizasyonlar, üyelik sistemleri ve ticari projelerdir.
Avrupa' nın en büyük 5 liginde, yukarıda belirtilen gelir kanallarının çoğu kulüpler için açıktır ve makul düzeyde gelir elde edilmesini sağlarlar. Manchester United, Manchester City, Real Madrid, Barcelona, Bayern Munich, Milan gibi takımlar için ise bu kanalların tamamı açıktır ve bu kanalları en yüksek geliri elde etmek için kullanırlar.
Türkiye' ye baktığımızda ise durum pek iç açıcı değildir. Türkiye' de 3 büyükler için dahi, TV, stat, ticari ürün, reklam, sponsorluk ve diğer gelirler Avrupa' nın önemli takımları ile karşılaştırılabilecek boyutta değil. Finansal fair play, kulüplerimiz için büyük bir risk teşkil ediyor.
Bunu 2000' li yılların ortalarında fark eden, Aziz Yıldırım, Fenerbahçe' nin stadyum, ticari ürün, sponsorluk, yayın ve ticari proje gelirlerini artırma noktasında çalışmalara başladı. Bu çalışmalar, kısmen kanun ve düzenlemelerin sınırlaması, kısmen devletin destek vermemesi, kısmen 3
Yabancı sınırlaması Türk futbolunun önünü açmak için alınmış, iyi niyetli ancak üstünde iyi düşünülmemiş bir karardı. Kararın uzun vadede faydadan çok zarar getirebileceği fark edilerek bu uygulamadan vaz geçildi. Yerinde bir karar oldu. Neden mi?
Bir kere, yabancı sınırlaması futbolunuzda güçlü altyapılar varsa ve düzenli olarak piyasaya genç ve yetenekli futbolcular çıkartabiliyorsanız, bunların gelişimi için anlamlıdır. Bizim futbolumuzda, etkin altyapılar yok. Son 10 yıldır futbolcu falan yetişmiyor. İşte 4 büyükler, işte durumları. Altyapıya harcama yapıyoruz diyen Fenerbahçe' de bile son 15 yılda altyapıdan gelip ilk 11' e yerleşmiş futbolcu yok. Anadolu takımları ağırlıklı olarak genç ve gelecek vaat eden gurbetçiler ile genç Afrikalılar transfer ederek risk alıyor, bu gençler biraz iyi çıkarsa bunları büyük takımlara pazarlama yoluna gidiyorlar. Sistem basitçe bu.
Dolayısı ile yabancı sınırlaması, genç yetenekli futbolcu çıkartmak için yeterli olmuyor. Aksi gibi, yerli futbolcular için dünya piyasalarının çok üzerinde, astronomik ve anlamsız rakamlar talep ediliyor. Yerli arzının kısıtlı olması, yerli futbolcu transfer ücretlerinin ve futbolcu ücretlerinin anormal
Yeni bir yıl kapıda. 2014 acısıyla, sevinciyle bitiyor.
2014 yılının en önemli ancak önemli olduğu kadar ön plana çıkmayan olayı Fenerbahçe' nin "1 Milyon Üye" projesi oldu.
Daha önceki yazımda projenin öneminden bahsetmiştim.
Proje, sadece Fenerbahçe değil, Türk Sporu için bir onur savaşı. Bu proje ile sadece Fenerbahçe değil, Türk Sporu çağ atlayacak.
Neden mi?
Çünkü endüstriyel futbolun geldiği noktada Simon Cuper 'in dediği gibi "futbol artık asla sadece futbol değil". Endüstriyel futbol Real Madrid, Barcelona, Manchester United, Manchester City, Arsenal, PSG gibi devler üretti. Şimdi bu devler futbolu domine ediyor. Avrupa' da 5 büyük lig, futbol pastasının %50' sinden fazlasını paylaşıyor. Geri kalan %50- 55 diğer ligler tarafından paylaşılıyor. Avrupa' da bu beş lig, diğer ligleri, bu beş ligde en tepedeki 2' şer, 3' er takım da kendi liglerini domine ediyor.
Endüstriyel futbol gerçeklerinden birisi olan finansal fairplay, Türk takımlarını da zorluyor.
Güçlü olan, gücünü devamlı artırıyor. Güçlü kulüpler, yayın gelirleri, ürün satışları, kombine satışları, organizasyonlar ve üyelik satışları ile daha çok para kazanıyor. Daha çok para kazandıkça, daha iy
İsmail Kartal ve futbolcularının sezon başından bu yana tamamen doğru işler yaptığı ender maçlardan bir tanesi oldu.
Fenerbahçe takım halinde iyi mücadele etti. Futbolcular hareketli idi. Hiç fena sayılmayacak 109 km' lik koşu mesafesi bunun kanıtı.
Sol ve sağ kanat iyi çalıştı. Kuyt ve Alper dikine gitmeye çalıştılar. Gökhan ve Caner' in çıkışları etkili idi.
Topu fazla oyalanmadan 2. ve 3. bölgeye aktarmayı başardılar.
Sow' un tek forvet performansı oldukça iyiydi. Sow istekli gözüktü. Çok pozisyonu harcamasına rağmen bu hareketliliği olumlu idi.
Meireles ve Mehmet Topal orta sahada iyi bir direnç gösterdi. Emre' nin kötü gününde olmasına rağmen orta saha aksamadı.
Bloklar arası mesafe kısa idi. Topu ayağına alan futbolcu, yanında en az 2 pas alternatifi buldu.
Egemen' in dönüşü 1. bölge agresifliği ve kademe anlayışını iyileştirdi. Egemen ile savunma bir farklı oluyor.
Süper Lig' den tut da Bölgesel Amatör Liglere kadar, her takım, her hoca, her camia hakemlerden şikayetçi. Kaybedilen her maç, her puanın sebebi hakemler ve MHK.
Kimse dönüp de kendisine bakmak, hatayı kendisinde aramak istemiyor. Kimse kötü oynamıyor, kimse saha içinde düşük performans göstermiyor, kimse hatalar yapmıyor. Sadece hakemler kötü.
Örneğin Fenerbahçe. 8 puan farkla şampiyon olmuş ve ortalama 110 km koşu mesafeleri olan bir takımın teknik direktörünü takımı iyi çalıştırmıyor, yatı var, tesislere bayan arkadaş çağırdı diye kov. Yerine hayatı boyunca hiç bir kalburüstü takımda teknik direktörlük yapmamış, o pozisyon için tecrübesiz bir hocayı getir. Sahada resmen dökül. Koşu mesafelerin iyice gerilesin. Pozisyon bile bulama. Bulduklarını kaçır. Tüm futbolcuların formsuz olsun. Maçları zar zor kazan. Sonra hakemler suçlu olsun!
Örneğin Galatasaray. Sen iki sene üst üste rakiplerini adeta eze eze şampiyon olmuş hocayı kov. Şampiyon takımın içindeki dengeleri sarsacak gereksiz transferler yap. Ekonomin dibe çöksün. Kulüp yönetiminde çuvalla. Takımın ruhu olan isimleri kadro dışı bırak. Milyonlarca Avroyu onlarca kötü transfere harca. Galatasaray sistemi ve
Sivasspor maçı öncesi bir taksiye bindim. Taksici kardeşimiz sıkı Fenerbahçe’ li bir genç. Taraftar gruplarından bir tanesine mensup. Fenerbahçe maçı oldu mu, direksiyonu bırakırım, mabede koşarım diyor. Yazılarımı da düzenli olarak takip ediyormuş. Bugün neden koşmadın diyorum, bu sezon bıraktım diyor. Kızgınım.
Neden kızgın olduğunu sorduğumuzda, çok sevdiği Aziz Başkan’ ın sezon başı kararını beğenmediğini belirtiyor. Hadi onu geçtik, İsmail Kartal’ ın oynattığı futbol bizleri çok mutsuz ediyor. Bu kadar yıldızdan oluşan bir kadro böyle mi oynatılıyor diyor.
İşte tam da burada bir tespit yapmak lazım. Sevgili kardeşimiz ile Aziz Yıldırım ve İsmail Kartal konularında aynı fikirdeyim. Yazılarımı takip eden bilir.
Öte yandan Fenerbahçe’ nin bir yıldızlar topluluğu olduğuna inanmıyorum. Fenerbahçe’ nin hiç bir yerli ve yabancı futbolcusu bugün bırakın dünyayı, Avrupa çapında yıldız sayılmıyor. Hiçbiri Avrupa’ nın ciddi ekiplerinden önemli teklifler almıyor. Yaşları futbol için bir hayli ileri. Caner Erkin dışında hiç birinde yurt dışında kalbur üstü bir takımda oynama ihtimali yok. Caner’ in teknik ve fizik olarak ehil hocaların elinde daha bir farklı olacağı, daha