Galatasaray bu derbi galibiyeti ile %99 şampiyon oldu.
Ama sakın üzülme Fenerbahçe' li kardeşim. Hemen unut.
Geçen sene şampiyon takımın hocası, ondan önceki sezon da sistem hocası olarak bağrına bastığın ve çok sevdiğin hocaların adeta kovulurken üzülmedin. Unuttun.
Efsane kaptanın, tarihinin en önemli futbolcusu kovulurken üzülmedin. Bu sene tesislere bile alınmadığında yine üzülmedin, unuttun.
Tarihteki en büyük Avrupa başarılarını kazandırmış olan, seni 100. yılında şampiyon yapan hoca kovulurken de üzülmedin. O sene de unuttun.
Son 10 senede şampiyonluğu son maçta kaybettiğin sezonlar oldu. Sen bu sezonları da birkaç gün sonra unuttun.
Tribünlerin ikiye bölündü, camiada birlik kalmadı sen üzülmedin. Bir çırpıda unuttun.
Aziz Yıldırım' ın başkan olduğu 1998' den bu yana 8 tane Galatasaray şampiyonluğu gördün. Yeni hocaların, birkaç yeni transferin heyecanı içinde bu tabloyu da hemen unuttun.
Fenerbahçe' nin kupadan elenmesinin teknik nedenlerine değinmeye gerek duymuyorum. Zira gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendi. Ama illa merak eden var ise, şunu söyleyebilirim:
Fenerbahçe ligin ilk yarısı ve ikinci yarısı boyunca zaten iyi hücum edemiyordu. Hücum aksiyonları yetersizdi. Taktik felsefesi yoktu. Forvetleri yeterli değildi. Ancak son 7-8 maça kadar Fenerbahçe savunma işini iyi yapıyordu. Burada Aykut Kocaman' a teşekkür etmek gerekiyor, zira tamamen onun karakteristiği ve oyun anlayışını İsmail Kartal aynen uyguladı. Takım o sisteme yatkın olduğu için kompakt oynayan, bloklar arası kademeyi iyi yapan, istekli ve agresif bir savunma ile Fenerbahçe oyunun bu tarafında sağladığı başarıyı puanlara dönüştürdü.
Son 7-8 maçta Fenerbahçe, İsmail Kartal' ın zorlamaları ve kendine has bir teknik direktörlük yorumu katma ütopyası nedeni ile adeta savunmada da çöktü. Başkalarının doğrularını "doğru uygulayınca", çalışan sistem, kendi yanlışlarını ısrarla devam ettirince alt üst oldu.
Dünkü maçın skoruna bakıp da bu nasıl olabilir de demeyin, çünkü Bursaspor Fenerbahçe' den daha iyi bir takım. Belki birerbir pozisyon bazında karşılaştırılınca Fenerbahçe ağır basıyor
Soru şu, Aziz Yıldırım soyunma odasına neden iniyor?
Son karşılaşmada da bunu yaptı.
Volkan Ballı bir iddia ortaya attı ve Fenerbahçeli futbolcuların bundan rahatsız olduklarını dile getirdi.
Sizce iddiaya gerek var mı? Görünen köy kılavuz istiyor mu? Başta İsmail Kartal olmak üzere, hangi futbolcu bundan memnun olabilir?
Ben de bu soyunma odası ziyaretleri ya da namı diğer "Azizsilin" lerden teknik ekip ve futbolcuların memnun olmadığından eminim. Adeta okul müdüründen fırça yiyen lise son sınıf öğrencileri gibiler. Teknik ekip ve futbolcular, elbette böyle bir müdahaleden haz etmezler. Neredeyse 32-33 yaş ortalamasına sahip yetişkinlerden bahsediyoruz.
SOYUNMA ODASINA İNİŞİN ARKASINDAKİ SEBEPLER
Peki Aziz Yıldırım neden soyunma odalarına iniyor? Bunun arkasındaki psikoloji nedir?
Öncelikle bunun yeni bir uygulama olmadığını belirtmek lazım. İşler her kötü gittiğinde, 17 senedir Aziz Bey bunu yaptı. Soyunma odasına da indi, tesislere de geldi. Geçmişe dönük olarak tarayın medyayı, bunu göreceksiniz. Ha, soyunma odası ve tesislere gelmesini hoş karşılamayan hocalar oldu. İtiraz eden, hatta ters düşen. Mesela Zico. Fenerbahçe' den ayrılış hikayesini bilenler, bun
Gelin gerçekleri konuşalım.
Bu ruhsuz futbol, bu kötü oyun, bu kaçmaya yüz tutmuş şampiyonluk İsmail Kartal' ın eseri değil.
Bu takım, İsmail Hocanın olmadı hiç. O sadece vekildi. Gölge antrenördü.
Başarı da başarısızlık ta onun değildi. Başarının da başarısızlığın da adresi o olmayacaktı.
O yüzden bu başarısız tabloda, bu kişiliksiz futbolda, bu inançsız takımda onun eseri değil.
Sezon başından beri de olmadı. Biz burada boşuna çırpındık İsmail Hocanın hatalarını bas bas bağırırken. Takım da, oyun da, taktik de, saha da, top da belli ki onun değildi.
Belki de zorla oynattı Emenike' yi. Belki eli mahkumdu. Belki Selçuk, Gökhan, Sow, Volkan, Bekir' e formsuzluklarına, Emre ve Kuyt' a sakatlıklarına rağmen tahammülü de bundandı. Belki Webo ve Alper bundan yedek kaldılar kenarda. Belki kontrol onda değildi.
Ne demişti Aziz Yıldırım, "bu takımı teknik direktör şampiyon yapmadı". Meydan okumuştu. "Ben yaparım, ben yaptım, ben yapacağım" diyordu. Milyonlarca saf ve temiz Fenerbahçe taraftarı da destek verdi Başkanına. 3 Temmuzun mağduru, futbolun mağruru başkanına.. Öyle ya hem betondan, hem futboldan anlıyordu Başkan. Taraftar güveniyordu. Sırf bu sebeple harcadıl
Fenerbahçe taraftarının son 8-9 sezonda yaşadığı dramı, dünya üzerinde az sayıda spor kulübünün taraftarı yaşamıştır. Hele de 3 Temmuz sürecini hesaba katarsak, bu seviyede çilelere maruz kalan tek camia Fenerbahçe' dir.
Elbette dış faktörler kadar iç faktörler de bu çilede büyük rol oynamaktadır. Başkan Aziz Yıldırım' ın futbol ve kurumsal yönetim alanlarında yaptığı hatalar, taraftarın bu çileleri çekmesine neden olmaktadır.
Son maçlara kalan şampiyonluk mücadeleleri, kovulan teknik direktör ve CEO' lar, hatalı transfer politikaları ve ben ne dersem o olur anlayışı Fenerbahçe' nin karakteristiği haline gelmiştir. İşin ilginç tarafı, Fenerbahçe taraftarının, yönetime yakın bir kesimi de bu karakteristiği benimsemekte ve asla sorgulamadan desteklemektedir.
Son birkaç haftadır, yetersiz kenar yönetimi nedeni ile Fenerbahçe sahada taraftarını çıldırtıyor. Futbolcular ne keyifli bir futbol sergiletiyor, ne de kendileri keyif alıyor. Takımda, sezon bitse de gitsek anlayışı hakim halde. Sadece tribünlerde değil, takım içinde de İsmail Kartal' a olan güven sarsılmış gözüküyor. Tabi ki Kartal' ın pek çok hatası nedeni ile bu güven kaybı haksız sayılmaz. Bugün yine Webo
Fenerbahçeli kardeşim.
Kişiliksiz ve kötü futbol ve kaybedilen 2 puanı daha sonra konuşacağız.
Önce vicdan muhasebesi
Şimdi elini vicdanına koy ve söyle.
Bu sene mi, geçen sene mi daha iyi oynuyordu bu takım? Hangi takımı izlemekten daha fazla keyif alıyordun?
Bu sene şampiyon olunsa da bu futbol sana keyif veriyor mu? Böyle bir futbol sana heyecan veriyor mu? Fenerbahçe’ ye bu futbolu yakıştırıyor musun?
Alex’ e son yapılanları doğru buldun mu? Fenerbahçe’ ye bu kadar hizmet etmiş bir futbolcu, tesislere dahi giremedi? Sence ona reva mı bu?
İsmail Kartal’ ın hocalığını beğeniyor musun? Yoksa köprüyü geçelim aman diyerek, idare mi ediyorsun?
Fenerbahçe fikstürde bence en zor maçını oynadı. Bursaspor oyun yapısı, futbolcu özellikleri ve agresif tutumu ile Fenerbahçe' yi en fazla zorlayan takım. İlk yarıdaki maç da hatırlarsanız çok zorlu geçmişti. Buna doğru kadronun, doğru hoca ile buluşması diyelim. Bursaspor, Şenol Güneş yönetiminde taş gibi bir takım.
Fenerbahçe' ye ters gelebilecek özellikleri; çok koşmaları, iyi pres yapmaları, saha içi baskıyı iyi kurmaları, iyi yardımlaşmaları, adam eksilten ve hızlı kontratağa çıkan bir ekip olmaları. Bu özellikleri sahaya yansıtarak, Fenerbahçe ile kora kor bir mücadele içine girdiler. Fenerbahçe ilk ve ikinci yarıda 15' er dakika hariç çok üretken değildi. Klasik bir İsmail Kartal futbolu oynandı. Sow ve Emenike yine önemli pozisyonlar kaçırdılar. Onlar hakkında artık yorum yapmayacağım. Fenerbahçe' nin forveti bu kadar basit goller kaçırmamalı.
Gökhan ve Caner, bugün sezon ortalamalarının altındalardı. Fizik olarak çok yorgunlardı. Özellikle Gökhan o kanatta çok top kaybı yaptı. Çok top ezdi. Alternatifsiz olması nedeni ile sezon sonuna doğru yorgunluk başladı. Mehmet ve Emre de, İsmail hocanın Bursaspor' un oyun sistemine tedbir alması nedeniyle fazlaca geride ve
Hainler (Provokatörler) Yine İş Başında
Öncelikle şu tespiti yapalım. Bu hain saldırı bir sürecin ara sonucu olarak gerçekleşti. 3 Temmuz süreci. O tarihten bu yana sadece futbol değil, toplumsal, hukuksal, ekonomik, insani her alanda maalesef geriye gidiyoruz. Türkiye' de çivilerin yerinden çıktığı, adaletsizliğin tavan yaptığı bir tarihtir 3 Temmuz. O tarihten sonra kimsenin, hiç bir şeyin tadı tuzu kalmadı.
Bu hain saldırı, ister bir veya birkaç meczup, ister organize bir eylem, isterse de kitlesel infial nedeni ile yapılmış olsun, bu sürecin kaçınılmaz sonucu olarak yaşandı. Sürekli gerilen futbol ortamı, adalet algısının zayıflaması, camialar arasındaki kavga, yöneticilerin hasmane tutum ve tavırları, taraftarlar arasındaki düşmanlığın körüklenmesi.. Hep bu süreçte ateşe atılan odunlardı.
Futbol asla sadece futbol değildir demişti, Simon Cuper, haklıydı. Futbol, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de siyaset ve ekonomi ile ilgili bir konu haline dönüştü. Futbol artık futbolseverin değil. Futbol güce sahip olanların kapışma ve iktidar sağlama alanıdır. Futbol bir rant unsuru haline gelmiştir. Futbol masumiyetini kaybetmiştir.
Bu güç kavgasının ortasında,