Zayıflamak için aç karnına sirke içme tavsiyesini almayan pek yoktur sanırım? Mide asidi olmayan kişilerde, aç karnına sirke işe yarayabilir. İyi bir sirke ise probiyotik etkisi ile bağırsaklarınız bayram edebilir. Ama zayıflatır mı? Bu konudaki yayınlar zayıflatıcı etkisi olduğunu pek söylemiyor.
Sirke neredeyse insanlık tarihi boyunca bulunan bir gıdadır. Mutfakta hem yemeklerde lezzet unsuru olarak hem de turşuda olduğu gibi besinlerin ömrünü uzatmak amacıyla kullanılabilir. Yapımı için karbonhidratı yüksek bir meyve veya tahıla ihtiyaç vardır. Ülkemizde en bilinen türleri elma ve üzüm sirkesidir. Yapımı iki aşamalı bir fermentasyon süreci şeklindedir. İlkinde alkol oluşur. Sonrakinde asetik asit oluşur ve tüketime hazırdır.
Sirkenin faydaları hakkında şüphemiz yok ancak temkinli yaklaşmamız gereken konu, sirke veya sirkeli suyun kilo verdirip verdirmediği. Araştırmalar gösteriyor ki, karbonhidratı yüksek bir yemeğin yanında sirke tüketmek, o yemekten dolayı yükselecek kan şekeri ve insülin seviyesini azaltabiliyor. Bu durum uzun vadede diyabet
Sandığımızın aksine, osteoporoz sadece menopozda düşünülmesi gereken bir kemik sağlığı sorunu değildir. Osteoporozun önlenmesi çocukluk döneminde başlar ve yaşam boyu devam eder. Sağlıklı bir diyet ve uygun egzersizler, çocukların mümkün olan en yüksek kemik kütlesine ulaşmasına yardımcı olacaktır. Bu son derece önemli, çünkü erişkinliğe ulaştığınızda ne kadar fazla kemik kütlesine sahip olursanız, ileri yaşlarda o kadar güçlü kemiklere sahip olursunuz. Bu kemik sağlığı için şart, ancak yeterli değil, yaşam boyu yapmamız ve yapmamız gerekenler var.
Özetleyecek olursak;
Tuz: Ne kadar çok tuz yerseniz, vücudunuz o kadar fazla kalsiyumu kemiklerden çeker. Ekmekler, peynirler, cips ve kırmızı etler, tuz oranı en yüksek besin kaynaklarıdır. Ancak, tuzu tamamen kesmek zorunda olmadığınızı, miktarını sınırlı tutmanın daha iyi bir davranış olacağını hatırlatalım.
Bisiklet sürmek: Ağırlık taşıyan bir aktivite olmadığı için, yürümek veya koşmak yerine spor olsun diye bisiklete binmeyi tercih etmek kemik erimesini hızlandırabilir.
Çevre kirliliği yeni bir olgu değil, ancak Dünya’nın bugün karşı karşıya kaldığı en büyük sorun. Plansız kentleşme, plansız sanayileşme, hızlı nüfus artışı, küresel çevre kirliliği sebeplerinin ön saflarını alıyorlar. Gelişmiş ülkelerdeki farkındalık ve daha katı yasalar çevrenin korunmasına daha büyük ölçüde katkı sağlasa da hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler bu yükü birlikte sırtlıyorlar. Kirliliğe yönelik küresel ilgi devam ediyor ve ciddi bir gelecek vizyonu ortaya koyan ülkeler var. Ancak bireysel sorumluluklarımız yadsınamayacak kadar çok, üstelik bu sorumlulukları yerine getirmek çoğu zaman bize sağlıklı yaşamın da koşullarını açıyor.
Çevre kirliliğini, ana hatları ile hava, toprak ve su kirliliği diye ayırabiliriz ve her birinin de onlarca sebebi var. Ancak bugün özellikle kullandığımız kimyasal içerikli deterjanlar ve sebep olduğu su kirliliği konusunda bir hatırlatma yapmak istedim. Kullanılan kimyasal içerikli deterjanlar, içme sularına karışarak, doğrudan hayatımızı tehdit
Çocuklarda beslenme sorunları her yaş grubunda ve her sosyo-ekonomik durumda görülmeye devam ediyor. Bir de artık bulaşıcı hastalıklar hayatımıza daha egemen yani bağışıklık sistemi her zamankinden daha önemli. Okulların açılacak olması, bağışıklık sistemi konusundaki kaygıyı geri getiriyor. Beslenme, bağışıklık sisteminin hem en büyük dostu hem de en büyük düşmanı. Durumu yine Kliniğimin Danışman Diyetisyenlerinden Sevgili Emel Unutmaz’a sordum. Kendi oğlu için aldığı tedbirleri bize de aktaracak.
*Emelcim, oğlun Ömer’in bağışıklığını güçlendirmek için neler yapıyorsun?
Çocuklarda görülen beslenme sıkıntıları içerisinde mikro besin öğesi eksiklikleri önemli yer tutuyor. Bağışıklık sistemi bir orkestra gibi ve birçok öğeden etkileniyor; mikro ve makro besin öğelerinin hepsinin yeterli alımı gerekiyor.
*Mikro besinlerin yetersizliği ne demek?
Çocuğunuz yeterli enerjiyi alıyordur, ama aldığı kaynaklar güçlü olmayabilir. Mesela, sabah süt ile bolca mısır gevreği, öğle makarna ve soğuk çay, akşam
Havanın giderek daha fazla ısındığı şu günlerde cilt kanserleri ve güneşlenme ilişkisini tekrar yazmak istedim. Malumunuz D vitaminin önemi pandemi sürecinde bir kez daha anlaşıldı. Ancak D vitamini uğruna gerçekten güneşte kalmalı mıyız? Güneş koruyucu kremler yeterli mi? D vitamini alma uğruna cilt kanserlerini çağırıyor olabilir miyiz? Cilt kanserlerinin en sık görülen kanser türü olduğu düşünülürse, konu hakkında farkındalığımız ve önlem almamız daha da önem arz ediyor.
Cilt kanserleri
Hepsinin ölümcül olduğunu söyleyemeyiz, ancak en azından sizi kanser tanı ve tedavisi ile karşı karşıya getirebilir. Cilt kanseri gelişmesinde en önemli risk faktörü güneş ışınlarıdır ve kanser, yüz, boyun, kollar, bacaklar, kulaklar, boyun ve eller gibi güneş ışınlarının en fazla temas ettiği yerlerde daha çok görülür. Mesleği gereği uzun süre güneşte kalanlarda, her yaz bronzlaşma uğruna saatlerce güneşlenenler ve çok sık solaryuma girenler en yüksek riski taşıyan gruplardır. Açık
Bazı hastalıklar için çok sık kullandığımız bir cümle vardır: “Sinsi ilerledi”. İşin doğrusu, vücudumuzda sinsice ilerleyen bir durum pek olmaz; sinyal veriyordur, sadece biz görmezden geliyoruzdur. Pankreas kanseri de bu sinsi ilerlediğini düşündüğümüz hastalıkların başında geliyor. Biraz detaylarına bakalım…
Pankreas nedir?
Pankreas, midenin arkasında yaklaşık 15 cm. uzunluğunda tüp şeklinde bir organdır. Yiyecekleri parçalamaya yardımcı olan sindirim enzimlerini ve vücudun karbonhidrat metabolizmasını kontrol eden insülin başta olmak üzere bazı hormonları üretir. Bu sebeple de pankreasta bir kitle büyümeye başladığında, ilk belirtilerinden biri yemek yedikten sonra oluşan rahatsızlık hissidir. Büyüdükçe de yine yemekten sonra veya yatınca hissedilen ağrıdır. Diğer belirtileri arasında sarılık, mide bulantısı, iştahsızlık, kilo kaybı, halsizlik hatta depresyon görülebilir. Ancak bu belirtileri olan birinin aklına en son gelen hastalıklardan biri pankreas kanseri olduğu için kişi genellikle ağrı dayanılmaz oluncaya ya
Üniversite tercih günlerini geçtiğimiz hafta tamamladık. Üniversitelerimize binlerce yeni doktor adayları geliyor. İş garantisi olduğu için, mahalle baskısı, çocukluk hayali… Giderek ağırlaşan çalışma şartlarına rağmen, pek çok sebeple, binlerce gencimiz doktor olmayı seçti. Onlara aramıza hoşgeldiniz demek istiyorum. Tüm olumsuzluklara kulaklarını tıkamalarını ve doktor adayı olmalarının keyfini çıkarmalarını diliyorum.
Niye mi?
Her ne kadar sadece kötü tepkileri duyuyor ve hayıflanıyorsak da, hekimlik hayat boyu insanların minnet dolu pozitif dileklerini kazandığınız bir meslek.
Şamanlara, insanın insanın sosyalleştiği ilk çağlara kadar dayandığı için en saygın dolayısıyla manevi tatmini en yüksek meslek. Kabile büyücüsünden bugüne karizmamız hiç eksilmedi.
Hepimiz yaşama dahil olmanın, edilgen olmayıp daha etkin olmanın peşinde koşuyoruz. İnsan olduğumuz için farkında olduğumuz yaşamın merkezinde de insan var. Hekimlik, söz konusu insana en yakın meslek olduğu için yaşamı değiştirmeye de en yakın meslek.
İ
Obezite cerrahisi, diğer bir adıyla bariatrik cerrahi, morbid obezite ve buna bağlı metabolik komplikasyonların tedavisi için gün geçtikçe popülerleşen bir cerrahi operasyon haline geldi. Farklı yöntem ve teknolojilerin kullanılması ile de farklı operasyon türleri mevcut: tüp mide ameliyatı (gastric sleeve), gastrik bypass ameliyatı, veya mide balonu uygulanan bazı operasyonlar arasında. Yöntemler farklı olsa da obezite cerrahisinden istenilen sonuç, kişinin yiyebileceği yemek miktarını azaltmak ve bu bağlı olarak kilo vermesini sağlamaktır. Fazla kilonun alerjilerden kansere kadar pek çok farklı hastalıkta bir risk faktörü olduğu düşünüldüğünde, obezite cerrahisinin tıp dünyasında etki edebileceği alan son derece büyük.
Ancak, ameliyat olmakla bitmiyor. Obezite cerrahisi sonrası uzun vadeli başarıyı sağlamak için hastaların kapsamlı yaşam tarzı değişikliklerini benimsemeleri çok önemli. Bunun en başında beslenme stili değişikliği geliyor. Ameliyat sonrasında kısa ve uzun vadede beslenme değişiklikleriyle ilgili farkındalığın artırılmasının