Pera Müzesi, muhteşem bir sergiyle benim 2018’de öne çıkanlar listeme girmişti. Aralık ayında açılan ‘Parajanov Sarkis ile’, biri sinemanın diğeri kavramsal sanatın ustası, iki değerli ismi bir araya getiriyor. Daha önce Antwerp’te küçük çaplı bir seçkiyi ziyaret etme fırsatı bulmuştum. Bu kez kapsamı genişletilmiş olan sergiyi bir de İstanbul’da izlemek oldukça keyifliydi.
Tiflis doğumlu, Ermeni yönetmen Parajanov’un kendine özgü sinematografi evreninin kapısını açan sergi, Sarkis’in dokunuşlarıyla büyüleyici bir hâl almış. Çocukluğundan beri, şandan baleye, resimden tiyatroya güzel sanatların her dalıyla ilgilenen Parajanov; Moskova’da aldığı sinema eğitiminin ardından, üretimleriyle tarihin en önemli yönetmenleri arasına girer. Muhalif tavrı nedeniyle Sovyet rejimiyle sıkıntı yaşayan yönetmenin sinema yapma hakkı elinden alınınca söylediği, “Film yapmama izin vermediler, ben de kolaj yaptım. Kolaj filmin sıkıştırılmış hâlidir” sözü, bana göre kendisinin yaratıcı potansiyelinin ne denli yüksek olduğunu göstermeye yetiyor. Sergide yer alan film taslakları, kostümler, desenler, resimler, objeler, mozaikler, fotoğraflar ve elbette kolajlar, bu sınır tanımaz yaratıcılığın meyveleri
İstanbul Modern - ‘Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı’: Türkiye’nin ilk profesyonel kadın fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran’ın; doğa, soyut, portre, gündelik hayat, Anadolu, İstanbul ve yurt dışı gibi konulardaki 86 yapıtını bir araya getiren seçki, fotoğraf algısının dönüşümü adına bir hayli ilgi çekici.
Sakıp Sabancı Müzesi-‘Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek’: Söz konusu döneme damga vuran sanatçı ve okulların imzasını taşıyan; resim, tasarım, edebiyat, film ve tiyatro disiplinlerindeki yapıtlar; 20’nci yüzyılın ilk çeyreğindeki Rusya’ya dair sağlam bir özet niteliğinde.
Pera Müzesi-‘Parajanov Sarkis ile’: Yönetmen Sergey Parajanov’un gelenekselden pop-art’a uzanan yaratıcılığını yansıttığı eserleriyle, Sarkis’in Parajanov’a dair ürettiği ve bir selamlama niteliği taşıyan yapıtları, büyüleyici bir etkileşim halinde.
Merdiven Art Space-Berat Işık & Sarkis: ‘Başlangıçta Göz Kamaştıran Gece’ başlıklı sergi, farklı kuşaktan iki değerli güncel sanatçının, zıtlıklardan beslenerek diyalog kuran eserlerini bir araya getiriyor.
Borusan Contemporary -’Akışkan Bedenler’: Sanatçı, tasarımcı, animasyoncu, müzisyen ve yazılımcılardan oluşan küresel kolektif Universal
Geçtiğimiz sene ilki gerçekleştirilen BASE, bu yılki edisyonuyla soğuk kış günlerine renk getirdi. Ülkenin dört bir yanından yeni mezun genç sanatçı adaylarına görünürlük imkanı sunan platform, 20 farklı şehirdeki 30 üniversiteden, 94 sanatçının yapıtını Galata Rum Okulu’nda aynı çatı altında buluşturuyor. Mehmet Güleryüz, Refik Anadol, Taner Ceylan, Alev Ebuzziya, Hale Tenger, Ferhat Özgür ve Ali Akay gibi önemli isimlerden oluşan kurulun seçkisini çok beğendim. Çağdaş sanat ortamımıza girmeye hazırlanan yeni neslin elinden çıkmış 105 yapıt; resim, seramik, video, heykel, yerleştirme, fotoğraf, baskı, cam ve grafik tasarım gibi geniş bir yelpazede çeşitleniyor.
Hayal gücü
Serginin küratörlüğünü üstlenen Derya Yücel’in, tematik ayrıştırma ve buna yönelik mekanı kullanım bakımından sunduğu çok katmanlı okuma eserlerin diyaloğunu güçlendiriyor. Hayal gücünün sınırları ile olanaklarını, soyut ve gerçeküstü bir yaklaşımla ele alan işlerin toplandığı ‘Düşlerim Gerçek Mi?’; yuva, aidiyet, kent, çevre, yurt ve köken gibi kavramlara odaklanan üretimlerin bir araya geldiği ‘Bir Evim Var Mı?’; kimlik, din, dil, cinsiyet, ideoloji, kültürel, tarihsel ve coğrafi koşullar etrafında ortaya
Performans sanatının geleceği ve piyasaya sürülüşüne dair tartışmaları canlandıran bir sergi açıldı geçtiğimiz günlerde... Daire Sanat ve Performistanbul iş birliğiyle gerçekleşen ‘Bu Bir Performans Değildir’, sanat eserinin sürdürülebilirliğini sorgulama hedefiyle yola çıkıyor. Performansın canlı bir üretim biçimi olmasından kaynaklanan sınırların dışına çıkan sergi, bu süreci ve süreçten geriye kalanları izleyiciye sunuyor. Küratörlüğünü Simge Burhanoğlu’nun üstlendiği sergideki sanatçılar arasında, bu alanda çalışmalarıyla tanınan AslieMk, Batu Bozoğlu, Ebru Sargın L., Ekin Bernay ve İ. Ata Doğruel gibi isimler yer alıyor. Performistanbul’un kurulduğu günden bu yana gerçekleşenler arasından seçilen dokuz performansı yeniden sergileyerek, oldukça yaratıcı bir projeye imza atan ekip, “Zamanı nasıl sergilersin?” sorusuna odaklanıyor. Bir koleksiyoner olarak benim de zihnimi kurcalayan; performansın konvansiyonel bir sanat eseri olarak koleksiyona dahil edilmesi, saklanması ve yeniden gösterilmesi gibi ayrıntıların tartışmaya açılması çok önemli. Canlı performansların video çekimiyle izlenmesi durumu sıkça rastlanan bir yöntem... Ancak bu sergide, gerçekleşmiş olan bir
Sanat dünyamızı sarsan üzücü bir haberle geçtiğimiz haftaya başladık. Bu yazımı da Türkiye’deki sanat ortamı ve galericilik anlayışı adına emeklerini saymakla bitiremeyeceğimiz sevgili Evin İyem’e ayırmak istedim.
Rahmetli İyem’le tanışıklığımız neredeyse 30 yıl öncesine dayanıyor. Henüz koleksiyonerliğe yeni başladığımız ve sanatçıların derin dünyası içerisinde yolumuzu bulmaya çalıştığımız yıllarda, etik, vizyoner ve dürüst galericiliğin sembollerinden biri olarak zihnimize kazındı. Kendisiyle yaptığımız hafta sonu sohbetleri, fikir alışverişine ve farklı düşüncelere açıklığı sebebiyle bize her daim keyif verdi. Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden İyem’in gelini olması sebebiyle, bu ortamla hâlihazırda organik bir bağı olduğunu söyleyebiliriz.
Örnek bir galerici
Eşi Ümit İyem’le birlikte 1996 yılında Bebek’te kurduğu Evin Sanat Galerisi, kendi bakış açısının ve sanata yaklaşımının ne denli gelişmiş olduğunu gösterdi. Figüratif ağırlıklı üretim pratiğini öne çıkardığı bu 22 yıl içerisinde, pek çok önemli sanatçının isminin duyulmasını, eserlerinin koleksiyonerlerle buluşmasını ve bu alandaki yeni eğilimlerin görünürlük kazanmasını sağladı. Sayısız karma ve kişisel serginin
Bu hafta sanat ortamına, farklı kuşak ve disiplinden üretimleriyle kadınlar damga vurdu. Karaköy’den Gümüşsuyu’na uzanan rotada, kadınların hakimiyetindeki sergileri izlemek için derlememe bir göz atın derim.
Çok katmanlı bir proje
En son 2016 yılında gerçekleşen kişisel sergisinden sonra yeni işlerini merakla takip ettiğim Elif Uras, ses getiren bir projeyle karşımıza çıktı. Galata Rum Okulu’nun hemen yanındaki tarihi mekan; sanatçının, seramik malzemeyle olan yıllara yayılan ilişkisinin ve bu alandaki yetkinliğinin belgesi niteliğindeki bir enstalasyona ev sahipliği yapıyor. Ortak miras, kültürel melezlik, gelenek ve çoğulluk gibi temalar etrafında şekillenen ‘Kaynak’; Uras’ın, coğrafyalar ve medeniyetler arası diyaloğun izlerini bugüne taşıdığı çok katmanlı bir proje.
Geleneksel bir malzemeyi kendine has pratiğiyle kavramsallaştıran Uras; tarihsel referansları, çağdaş üretimin temeline titizlikle yerleştiriyor. Mekana özgü kurgulanan bu başarılı yerleştirmeye bir de kitap eşlik ediyor. Sanatçının son yıllardaki çalışmalarının kapsamlı bir derlemesi olan monografi; Ahu Antmen ve Kathy Battista gibi isimlerin makalelerini içeriyor. Sergiyi, 30 Aralık’a dek mutlaka görün derim.
Zengin
Bu hafta sizlerle, tarihten politikaya, doğanın yıkımından, göç kavramına kadar uzanan derin konulardan ve her biri farklı alana damga vurmuş kitaplardan beslenen zihin açıcı bir seçki paylaşmak istedim.
Evren Kavramı
Karaköy Juma’nın yeni ev sahiplerinden x-ist, Ansen’in dokuzuncu kişisel sergisini izleyiciyle buluşturdu. Sanatçı, yeni sergisini, bir yandan önceki üretimlerinin kaldığı noktadan devam ettirirken, diğer yandan çalışmalarının bütününe hakim unsurlara dair bir yol haritası çiziyor. İslam dünyasında ‘Batlamyus’ olarak tanınan Yunan gökbilimci ve coğrafyacı Ptolemaios’un kitabını refere eden sergi ismi, biliminsanına saygı duruşu niteliğinde. Kendi dönemi için çığır açıcı sayılabilecek evren kuramını geliştiren Ptolemaios’un, 700 yıl öncesine tarihlenen ‘Codex Seragliensis GI 57’ kitabından ilhamla yeni işlerine hayat veren Ansen, masalla tarihsel gerçeklik arasında mekik dokuyor diyebilirim.
Coğrafi keşiflerin, tarihten bilime, ticaretten sanata kadar toplumsal yaşamın iskeletini oluşturan alanları belirleme ve şekillendirme gücüne vurgu yapan sanatçı, bu sergisinde tekniğini daha öteye taşımayı başarmış. Üslubunu ve işlerindeki imgesel dilini, dijital görsellik
Sanat ortamında kasım ayı tüm hızıyla devam ediyor. Galeriler, birbirinden iddialı sergilerle yıl sonuna hazırlanırken, biz sanatseverlere de takipte kalmak düşüyor. Bu haftanın sanat seçkisine bir göz atın derim.
Galerist, oldukça keyifli bir konseptle yeni sergisinin açılışını yaptı. Hepimizin, kimi zaman ortak kimi zaman farklı anlamlar yüklediği ‘Pazar Sabahı’, hem serginin ismi hem de galerinin ziyaretçilere kapılarını açtığı zaman oldu.
Farklı ruh halleri
Küratörlüğünü Nicole O’Rourke’un üstlendiği sergi, bu zaman dilimine dair birbirinden farklı ruh hâllerini, zihin meşguliyetlerini kapsıyor. Kiminin elinde çocuksu, kiminin elinde olgun bir yaklaşımla içi doldurulan sergi, sanatçıların tanıdık ya da sürprizli simgelerle yansıttığı kişisel bir oyun alanına evriliyor. Geçmişten gelen ya da şu anda var olan tüm duygu ve düşüncelere dair zengin bir çağrışım dünyası sunan ‘Pazar Sabahı’, gerçeklikle gerçek dışı arasında dengeli bir tasvir ortaya koyuyor. İzleyicinin belli bir zaman dilimine dair yaşanmışlıklara aşinalık duyacağı ‘Pazar Sabahı’nda benim en çok ilgimi çeken işlerden biri, mentalKLINIK’in Time dergisi kapaklarına müdahale ederek ürettikleri seri oldu. Haber içerikli