Dijitalleşmenin güncel sanat pratiğine derinlemesine etki ettiği günümüzde, bu alandaki proje ve çalışmaların her disiplinden sanatçının takibinde olması gerektiğine inanıyorum. Yeni medya olarak özetlediğimiz ancak aslında ayrı bir akım olmaktansa, tüm üretim mecralarında işlev bulabilen dijital sanat adına heyecan verici bir etkinlik düzenleniyor.
İnovasyon danışmanlığı alanında hizmet veren ve sanatı, iş ile teknoloji dünyasıyla bir araya getirmeyi hedefleyen ArtBizTech ekibi; bu yıl üçüncüsünü hayata geçirdikleri bang. Prix 2019’un programına seçilen eserlerden derlenen dijital sanatlar sergisini Studio-X Istanbul’da izleyiciyle buluşturuyor. Bu edisyonda ‘digital beast’ temasıyla sunulan sergi; biyo sanat, veri sanatı, yeni medya ve kinetik sanat kategorilerini kapsayan 11 projeden oluşuyor. Tasarımdan teknolojiye, felsefeden sosyolojiye çok yönlü bir temelden beslenen çalışmalar, dijital odaklı olmalarının ötesinde, günümüz perspektifinden yaratıcı bakış açıları ortaya koyuyor.
Küratörlüğünü Esra Özkan’ın üstlendiği bang. Prix 2019 sergisi, deneysel yaklaşımıyla da ilgiyi hak ediyor. Bilinmez bir evren kurgusunda kendisine yer bulan işler, dijital sanat adına yenilikçi
Tatil dönüşü sendromuna ilaç gibi gelecek haftalık sergi rehberi sunuyorum bugün sizlere... Kentin dört köşesinde her beklentiye uygun dolu dolu bir gündem var.
n Evliyagil Dolapdere, yine başarılı bir grup sergisiyle karşımızda. Küratörlüğünü Beral Madra’nın üstlendiği ve çağdaş üretimin öncü isimlerini bir araya getiren ‘Nesnelerin Gizli Yaşamı’, 20 yıl boyunca üretilmiş itici nesneleri mercek altına alıyor. Türkiye’nin hızla dönüşen sosyo-kültürel profilini gözlemci ve araştırmacı bir yaklaşımla ele alan sanatçılar, tekinsizlik algısını yeniden kullanımına açıyor. Ekin Saçlıoğlu, Erdal Duman, Esin Turan, Mehtap Baydu, Memed Erdener (Extramücadele) Şakir Gökçebağ, SENA, Sena Başöz ve Serkan Demir gibi merakla takip ettiğim sanatçıların işlerini böyle bir tema altında görmek, güzel bir deneyimdi. Sergiyi, 14 Temmuz’a dek izleyebilirsiniz.
Arkeoloji, fotoğraf ve mimari
Galata Rum Okulu ise bir kişisel sergi bir de grup projesiyle yazı karşıladı. Sevim Sancaktar’ın arkeoloji, fotoğraf ve mimari temelli çalışmalarını bir araya getiren ‘Göz kapakları, iki dost iki düşman’ başlıklı sergi; kimlik, hafıza, tarih yazımı, tanıklık ve kayıp gibi kavramlara odaklanıyor. Fotoğraflara
Yaz sergileri bir bir kapılarını açıyor. Bu hafta haziran ayı içinde sanat rotanıza almanızı önerdiğim bir liste hazırladım.
Merdiven Art Space, çizgi dışı programına Mısır asıllı Alman sanatçı Susan Hefuna ile devam ediyor. Hefuna, geçtiğimiz yıl tanışma ve röportaj yapma fırsatı bulduğum çok önemli bir çağdaş sanatçı. Çizim, fotoğrafçılık, heykel, yerleştirme, video ve performans gibi pek çok medyumda iş üreten sanatçı, pratiğinde kültürler arasındaki deneyim ve kodlara odaklanıyor. ‘Screens’ başlıklı bu kişisel sergisinde de kendi deyimiyle ‘pasaport taşımayan’ çalışmalarından özel bir seçki hazırlamış. Yaşamı boyunca iki farklı kıta arasında gidip gelerek pek çok yaşanmışlık biriktiren sanatçı, yabancı tanımını da sorgulamış. Bil(in)mediği bir toprağın dışında bırakılmışlık baskısıyla, paralel bir bağlamda yabancılığı ele alan Hefuna; ulaşılabilir görülen fikirsel, coğrafi ya da ekonomik her imkânın, aslında paravanlarla engellenmiş olduğu gerçeğini bizlere hatırlatıyor.
Hefuna’nın betimlediği bu düzende sınırlar belirginleşiyor, mekanlar ise mecazi olarak daha da daralıyor. Bizler de bu yeni düzende ekran, perde ya da sahnenin arkasındakileri sorgulamadan yaşama devam
Türkiye sanat ortamını yakından ilgilendiren ve Avrupa’nın prestijli sanat etkinliği Venedik Bienali, kapılarını açtı. Geçtiğimiz hafta ziyaret etme fırsatı bulduğum bienalin sanatçıları arasında, Halil Altındere’nin yer alması ve ulusal pavyonu İnci Eviner’in temsil etmesi hepimizi gururlandırdı.
Küratörlüğünü Londra’nın en önemli kurumlarından Hayward Gallery’nin yöneticisi Ralph Rugoff’un üstlendiği 58. Uluslararası Venedik Bienali, kariyerini uluslararası düzeye taşımış 79 sanatçının işlerini bir araya getiriyor. Kültürler ve disiplinler üzeri yapısıyla göz dolduran bu geniş seçkinin yanı sıra ulusal pavyonları da başarılı buldum. Eviner’in ‘Biz, Başka Yerde’ başlıklı sunumu, mimari altyapıyla bütünleşerek, mekanı adeta bir sahneye dönüştürmüş.
Küratörlüğünü Zeynep Öz’ün üstlendiği pavyonda, Eviner’in performans ve yeni medyayı kendine özgü üslubuyla harmanladığı video enstalasyonları, Arsenale’nin büyüleyici atmosferini daha da güçlendirmiş. Türkiye güncel sanat sahnesinin öncü figürlerinden Halil Altındere ise, ‘Space Refugee’ ve ‘Neverland’ yerleştirmeleriyle ses getirdi. Bienalin 100 yılı aşan tarihindeki ulus temsili meselesini tartışmaya açan Altındere; adeta
İstanbul sanat ortamı bahar günlerinin sonunu yaşarken, yaza merhaba diyen sergileri derledim bu hafta sizler için... Nispeten sakin geçecek bu aylarda, sanatseverlerin beklentisine uygun seçkiler de var elbette...
SALT Beyoğlu, çağdaş sanatın değerli isimlerini aynı çatı altında toplayan, deneysel bir koleksiyon seçkisine imza atıyor. Bir eserin üretiminden, koleksiyona dahil olup, onun özgün ruhuyla yeniden işlev ve form bulduğu ana kadar geçen süreyi mercek altına alıyor. İki özel koleksiyondan seçilen 15 yapıtın, yaratılış aşamasıyla günümüz arasındaki kavramsal evrimin ortaklığını konu edinen ‘Aslına Sadık Kalınmıştır’, heykelden fotoğrafa, resimden enstalasyona uzanan çeşitliliğiyle göz dolduruyor.
Çağdaş sanatın önemli destekçilerinden Ayşe Umur ve Tansa Mermerci Ekşioğlu’nun koleksiyonlarından özenle bir araya getirilmiş çalışmalar, arkeoloji ve tarih ekseninde açımlanarak, kent ile toplum belleğine dair etkileyici yorumları barındırıyor. Türkiye’nin çok katmanlı kültürel mirasına dair, sıra dışı bağlantılara hayat veren Handan Börüteçene’nin Bizans ruhundan izler taşıyan sunumuna, Mark Dion’un Osmanlı temelli araştırmasının meyveleri eşlik ediyor. Nancy Atakan’ın ahşap
İstanbul’un sürpriz dolu semtlerini, sanat üretimleri sayesinde keşfetmenin tadı eşsiz. Sirkeci’nin kaotik sokaklarında izini sürdüğüm sergi de, böyle güzel bir sürpriz hazırlamış izleyicilere... Geçmişten bugüne kentteki ticari sirkülasyonun beşiği niteliğindeki Sirkeci’de yer alan Gürün Han, İngiliz sanatçı Mike Nelson’un yerleştirmesini ağırlıyor. Mari Spirito direktörlüğündeki Protocinema tarafından hayata geçirilen proje; mimari, heykel ve video disiplinlerinin harmanlandığı, çok katmanlı yapısıyla göz dolduruyor.
Mike Nelson, İstanbul’a hiç de yabancı bir isim değil. Son 30 yılda pek çok kez şehri ziyaret etmiş olan sanatçı; 2003 yılında da bir Osmanlı yapısı olan Büyük Valide Han’ı üretimine dahil etmişti. Bu kez Gürün Han’ın yedinci katında yer alan 16 odayı kuşatan yerleştirmesiyle kentin dönüşen silüetinin izini süren sanatçı, gerçekle kurgu arasında giderek silikleşen bir çizgide yürüyor.
‘Projektör’ başlıklı sergiye ev sahipliği yapan Gürün Han, inşa edildiği 1954’ten sonra uzun yıllar önemli bir ticarethane ve iş hanı olarak işlev görüyor. Hareketli tarihi boyunca bir yangın atlatan ve dönemin toptancı tekstil endüstrisinin kalbinde yer almış olan bu yapı; 1999
Sanatseverlerin ismini duyduğu, ancak gidip görmeden ne büyük bir kazanım olduğunun anlaşılamayacağı Baksı Müzesi’ne ayırmak istedim bu hafta yazımı... Geçtiğimiz günlerde ziyaret etme şansına eriştiğim, değerli ressamlarımızdan Hüsamettin Koçan ve eşi Oya Hanım’ın bireysel çabalarıyla Bayburt’a kazandırılan müze; tam anlamıyla bir hayalin gerçeğe dönüş hikayesini canlandırıyor. Aynı günlerde açılışı yapılan Nuri Bilge Ceylan sergisi ise seyahati daha anlamlı kıldı.
Anadolu’nun uzak bir köyünde, büyüleyici tabiatın içerisindeki konumuyla tıpkı bir ‘Land Art’ örneği gibi ayakta duran yapı, kavramsal açıdan Anadolu efsaneleri ve yerel mitolojinin izlerini taşıyor. Hiçliğin ortasında bir kurtarıcı gibi bölgeyi, halkı, köyün kültürünü ve tarihini dönüştüren bu modern mimari örneği, Çoruh Nehri’nin coşkun sularına eşlik ediyor. Koçan’ın büyük bir adanmışlık ve emekle hayat verdiği müze, geleneksel ile çağdaş sanatın harmanlandığı önemli bir kurum. Koçan; göçü tersine çeviren bir proje olarak da nitelendirebileceğimiz bu girişimle, kendi doğduğu topraklara yatırım ve kültür mirasının geleceğe aktarılması konusunda öncülük ediyor.
Açık hava sergisi
Tamamen kişisel imkânlar ve değerli
Avrupa’nın en prestijli sanat etkinliklerinden Venedik Bienali, gelecek hafta kapılarını açıyor. Bu yılki edisyonun ülkemiz açısından ayrıca bir önemi var. Ulusal pavyonda İnci Eviner’in temsiliyetinin yanı sıra bienal sanatçıları arasında gösterilen Halil Altındere’nin işleri de izleyiciyle buluşacak.
Küratörlüğünü Londra’nın en önemli kurumlarından Hayward Gallery’nin yöneticisi Ralph Rugoff’un üstlendiği 58. Uluslararası Venedik Bienali, 11 Mayıs’ta başlıyor. Pek çok sanatçının kariyer basamaklarında önemli bir adımı teşkil eden bienal, pratiğini uluslararası düzeye taşımış sanatçıları davet ederek, güncel üretimleri ve eğilimleri sanatseverlere sunuyor. Bu yılki seçkide yer alacak 79 ismin arasında Halil Altındere’nin de olması gurur verici bir haber... Daha önce Documenta, Manifesta, İstanbul, Gwangju, Sharjah, São Paulo ve Berlin Bienali’nin yanı sıra; MoMa PS1, Centre Pompidou, Moderna Museet ile MAXXI gibi prestijli müze ve kurumlarda işlerini sergileyen sanatçı, bienal için ürettiği yeni projeleriyle yurt dışı başarılarına bir yenisini
daha ekleyecek.
‘Çıtayı yukarıya taşıyacak’
1990’ların ortasından günümüze giderek yükselen bir ivmeyle, Türkiye güncel sanat