Bu hafta sizlerle, tarihten politikaya, doğanın yıkımından, göç kavramına kadar uzanan derin konulardan ve her biri farklı alana damga vurmuş kitaplardan beslenen zihin açıcı bir seçki paylaşmak istedim.
Evren Kavramı
Karaköy Juma’nın yeni ev sahiplerinden x-ist, Ansen’in dokuzuncu kişisel sergisini izleyiciyle buluşturdu. Sanatçı, yeni sergisini, bir yandan önceki üretimlerinin kaldığı noktadan devam ettirirken, diğer yandan çalışmalarının bütününe hakim unsurlara dair bir yol haritası çiziyor. İslam dünyasında ‘Batlamyus’ olarak tanınan Yunan gökbilimci ve coğrafyacı Ptolemaios’un kitabını refere eden sergi ismi, biliminsanına saygı duruşu niteliğinde. Kendi dönemi için çığır açıcı sayılabilecek evren kuramını geliştiren Ptolemaios’un, 700 yıl öncesine tarihlenen ‘Codex Seragliensis GI 57’ kitabından ilhamla yeni işlerine hayat veren Ansen, masalla tarihsel gerçeklik arasında mekik dokuyor diyebilirim.
Coğrafi keşiflerin, tarihten bilime, ticaretten sanata kadar toplumsal yaşamın iskeletini oluşturan alanları belirleme ve şekillendirme gücüne vurgu yapan sanatçı, bu sergisinde tekniğini daha öteye taşımayı başarmış. Üslubunu ve işlerindeki imgesel dilini, dijital görsellik üzerine kurgulayan Ansen, önceki serilerinden farklı bir materyali de pratiğine ekleyerek izleyici karşısına çıkmış.
Alışılmış malzemelerin dışında çalışan sanatçıların, işleriyle bu malzemeler arasında kurduğu kavramsal ilişkiye çok dikkat ediyorum. Bu kez tıraş köpüğünü üretim sürecine dahil eden Ansen’in, hızla yok olmaya ve dağılmaya müsait bu malzemenin yapısını hakimiyetine alışı ve bunu işlerindeki sahnelerle birleştirme yetkinliği hayranlık verici. Kimi zaman doğaçlama, kimi zaman müdahaleyle ortaya konmuş olan formlar, kompozisyonlardaki sürrealist izleri tamamlıyor. Küresel bir tarih anlayışının oluşumuna ışık tutan iktidar sahipleri, güç odağı, insanlık ve zaafları gibi alt başlıklarla katman katman derinleşen sergi, kurguyla gerçeğin sınırlarının silikleştiği gizemli bir evren sunuyor. Bu ufuk açıcı sergiyi, 15 Aralık’a dek mutlaka ziyaret edin derim.
‘Kör Edilen’
Zilberman Gallery, iki farklı sergiyle 2018 yılına veda ediyor. Azade Köker’in geçtiğimiz günlerde galerinin Berlin şubesinde açılan sergisinin öne çıkanları, Zilberman Projects’te sanatseverlere sunuluyor. Çalışmalarını merakla takip ettiğim başarılı sanatçılarımızdan Köker’in, ‘Verblendet’(Kör Edilen) başlıklı sergisinden bir kesit niteliğinde seçki, sanatçının son dönemde ürettiği kağıt bir heykel, tuval ve yerleştirmeden oluşuyor.
Serginin kavramsal yapısını, Paul Virilio’nun mimari ve savaş politikasını ele aldığı kitabından hareketle inşa eden Köker, doğa ve kentleşme arasındaki mücadelenin doğurduğu yıkıma odaklanıyor. Çağımızın kaotik dünyasından sıyrılıp zihinsel bir berraklığın peşine düşen bireyi temsil eden sanatçı, yakıcı gerçekliğin karşısındaki kanıksamışlığı sorguluyor. İnsanlığın, politik ve toplumsal mücadelenin yok ettiklerini görmezden gelme eğilimini, sembolik körlükle bağdaştıran Köker’in sergisi kesinlikle görülmeli. 2 Şubat’a kadar devam ediyor.
Göç dalgası
Zilberman Gallery’nin ana mekânında ise Antonio Cosentino, Manaf Halbouni, Hiwa K ve Zeynep Kayan’ın işlerini bir araya getiren grup sergisi kapılarını açıyor. Küratörlüğünü Çelenk Bafra’nın üstlendiği ve ismini İspanyol yazar Juan Goytisolo’nun ‘Yeryüzünde Bir Sürgün’ adlı derlemesinden alan sergi, çağımıza damga vuran göç dalgasını, tüm dünyayı saran sosyokültürel dönüşümü merceğe alıyor. Memleketlerini bırakarak geçici ya da kalıcı olarak yurt dışında yaşamanı sürdüren sanatçıların, sürgün, gezgin, göç kavramlarına dair otobiyografiden beslenen sanatsal aktarımları oldukça dikkat çekici. 2 Şubat’a kadar görülebilir.