“Dokuz yaşındayken bize, çorak arazinin ortasında Temple Hill’deki toplu konutlarda bir ev verdiler. (...)Toplu konutların açılışını savaş sonrası dönemin başbakanı Clement Attlee yaptı. Konuşması belleklere kazınmıştır:
‘İnsanların seveceği yerlerde oturmasını istiyoruz, mutlu olacakları, camia oluşturacakları, sosyal ve toplumsal yaşam sürebilecekleri bir yerde...’
Köşede bir şantiye vardı, hiç ağaç yoktu ve fare sürüleri ortalıkta cirit atıyordu. Ay yüzeyine benzeyen bomboş bir araziydi.
Bir komşuyla tanışana kadar o yaşta bana sanki yabancı topraklara gönderilmişiz hissi vermişti. Oysa annem ve babam toplu konutlara bayılıyordu.”
Dokuz yaşında, oturduğu toplu konutlardan nefret eden efsane Rockçı Keith Richards’dan başkası değil! Çok geçmeden Wilmington’da oturan Mick ve Dartford’daki prefabrik evlerde yaşayan Charlie Watts’la ahbaplığı ilerleterek The Rolling Stones grubunun temellerini atacak.
Keith Richards’ın da bir toplu konut çocuğu olduğunu düşünürsek ülkenin dört bir yanını saran, şikâyet edip durduğumuz TOKİ’lerin, müzik hayatımıza armağan edeceği büyük müzisyenleri düşünerek teselli bulabilir miyiz dersiniz?
Modumu düşürüyor
* Survi-vor’daki ünlü olmayanlar! Sürekli birbirlerinin modunu düşürdüklerini ifade eden teknik deyişle “Gönüllüler”.
* Arabaların geçmediği, trafiğe kapalı Beyoğlu Kartal sokaktaki Urban kafenin sokağa masa koymasına belediyenin hâlâ izin vermemesi. Oysa Ara kafeye izin vermesi.
* Susanne Miller’ın astrologyzone sitesinde aylık burcumuzu okumadan önce Miller’in incinen bileğinin ne durumda olduğunu öğrenmek zorunda kalmak.
* Rod Stewart’ın yeni albümü Time’ı dinlemeden ‘yaşçılık’ yapanlar. Adamda ses mi kaldı diyenler...
* Resmin bir fikir olduğunu unutarak bilek gücüyle resim yapanlar. Sanatı sadece iyi bir fikir gibi algılayıp toplumsal bir sorumluluk projesi gibi düşünüp tasarlayıp projelendirenler...
* “Ben artık Türklerden (Türkiyeli sanatçılar) çıkıyorum. Yabancılara (Yabancı sanatçılar) giriyorum” diyen koleksiyonerler... “Bu işler hiç seksi değil” ya da “çok seksi” diyen galericiler.
* Gazetelerin eklerinde kimsenin tanımadığı bir sanatçıdan sırf sanatçı kendisini öyle tanıttığı için ‘dünya çapında’ diye bahsedilmesi.
* Kuzey’in saflığı...
* Facebook’taki TC lakaplı kişileri arkadaşlıktan çıkarmak.
* Anti-Emek’çiler. ‘Saray da yıkıldı o zaman neredeydiniz’ diyenler?
* Merhamet’teki ressam karakterinin giderek sönükleşmesi.
* Art Basel’in Art Brussels, Artcologne gibi fuarların minik versiyonlarını bünyesinde toplayarak fuarların anası olmaya soyunması.
Duvar resmi modası
Yusuf Taktak, Duvar Resminden Korkuyorlar sergisi kapsamında SALT’ta bir konuşma yaptı. Konuşmayı kaçıranlar ne konuşulduğuna www.sanatatak.com’dan ulaşabiliyor.
Ben de öyle yaptım! Taktak, konuşmasında uzun uzun duvar resmi yaptığı dönemi anlatmış.
Ve şöyle demiş: “Figürle ilgili, sosyalist-toplumsal resimler, sanat-toplum gibi söylemler o kadar ileriye gitmişti ki adeta moda gibi yayılmıştı. Şimdi türban takmak isteyen kadınlar gibi o zaman da herkes toplumsal gerçekçi resim yapmak istiyordu.”
Türban takmak moda olduğu için kadınların türban taktığı fikri en az türban takanların maaş aldıkları için türban taktıkları fikri kadar dogmatik. Ve kulağa kesinlikle çok demode geliyor...