Ayşegül Sönmez

Ayşegül Sönmez

a.sonmez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Güven Erkin Erkal’ın, Esen Kitap’tan çıkarttığı Türkiye Rock Tarihi’nin birinci cildini elimden düşüremiyorum.
Tasarım on numara. Metin de öyle.
Doğrusunu isterseniz Batılı anlamda Türk resminin asker ressamlarla başladığını hep çok ironik bulmuşumdur. Fakat Erkal’ın kitabından ilk rock’n rollun 1957 yılında Deniz Harp Okulu’nda kurulan bir grupla başladığını öğrendim. Bunu çok daha ironik buldum.
Kitapta favorim Kadın Öncüler bölümü.
İlk kadın grup denildiğinde aklımıza Volvox ve Spinners gelse de işin aslı öyle değil.
Burada Erkal, tam bir arkeologluk yapmış doğrusu... Seyyal Taner, Füsun Önal gibi bildik isimlerin yanı sıra adları unutulmuş kadın vokalleri hatırlamış.
Hatırlatmış. Bir tür feminist tarih yazıcılığı gerçekleştirmiş.
Ankaralı Eroğlu Kızlar Orkestrası örneğin...
Nonna Bella bir diğer örnek...
Ardında sadece bir 45’lik bırakmış.
Ve İpek Bilgin. Ondan de geriye Türkçe iki 45’lik kalmış. Lakin Erkal, Bilgin’in izini sürmüş. Yıllar sonra Amerika’da kurduğu black metal grubu Wykked Wytch’i de bulmuş.
Bu kitabı mutlaka edinin ve şimdiden ikinci cildin yolunu gözlemeye başlayın derim.

Haberin Devamı

Beyonce’den görsel albüm

Beyonce 2014 gelmeden yeni bir albüm çıkardı. Albüm herkesi şaşırttı. Çünkü bir anne ve bir eş olan Beyonce hangi arada derede albüm yapmıştı?
Üstelik albüm iyiydi. Hem de çok iyi...
Albüm, müzik marketlerde yer almadı.
Aksine iTunes sitesinde indirilmek üzere piyasaya çıktı. O yüzden de albüm görsel bir albüm olarak tanımlanıyor. Yani görsel albümden, albümün fiziksel olarak müzik marketlerde yer almadığını anlamalıyız. İmgelerle yüklü olduğunu değil! Ve anlaşılan her geçen gün daha çok “görsel albüm”le muhatap olacağız. Kavramlar değişiyor. Görselliğe yüklenen anlamlar başta olmak üzere. Dikkat dikkat!

Bu ismi bir kenara not edin

Yeni bir sanatçıyla karşılaşmak gibisi yok.
Adeta bir heyecan fırtınası...
Tetiklenen merakınız... Onu tanıma isteğiniz...
Arter’deki Düşüşe Dair Bir Başka Hikaye isimli solo sergisiyle Fatma Bucak şu anda şehirdeki en iyi sergilerden birinin sanatçısı.
Bucak, İstanbul sahnesine yabancı bir isim.
İtalya’da okumuş. İngiltere’de yaşıyor.
Film ve fotoğraflarının en önemli özelliği sanırım bastırmaktan ziyade tadını çıkarmayı iyi bildiği öznelliği...
Kendine mahsus dünyasının titiz detaylarını ortaya sermek için sanat tarihinden beslenen sanatçı bana iki dev feminist sanatçının iki farklı serisini hatırlattı.
Biri Judy Chicago. 1969 yılından itibaren yaptığı Kadın ve Duman serisi filmleriyle.
Diğeri ise Ana Mendiata. Mendiata’nın Silueta serisi.
Bucak’ı bu iki seriyle biçimsel olarak ilişkilendirmenin ötesinde bu serilerdeki iki ayrı sanatçının doğayla ve kamerayla kurdukları ilişkideki biricikliğe dikkat çekmeli! Başlı başına bir makale konusu... Doğanın mı bedenin mi kameranın kendisi, gözleyen olmaya niyet ettiği...