Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Milliyet’in toplantısında yaptığı konuşmada ‘çocukluk’a dikkat çekti. Adeta Freudyen bir yaklaşımla “‘Nerede nasıl başladı bu iş?’ diye mutlak suretle çocukluk dönemine de gitmemiz gerekiyor. Aksi takdirde sorunların başlangıç noktası bilinmezse, çözümler konusunda da sıkıntı yaşanacaktır” dedi. Aynı gün Urfa deyince akla gelen ilk seslerden Kazancı Bedih’in kendisi gibi müzisyen oğlu Naci Yoluk’la görüştüm. O da Çelik gibi çocukluğun önemini vurguladı. İlginç bir tesadüfle Yoluk, sesin yanıklığının kaynağını çocuklukta yaşanan trajediden aldığını, gazel okumanın iyisinin ancak çocuklukta öğrenilebileceğini ifade etti.
Yoluk, aynı zamanda Urfa’nın Unesco üyesi olmasını sağladığı kültürel değeri sıra gecelerinin nasıl dönüştüğünü de anlattı.
Sıra gecelerine ilgi büyük. Nasıl hissediyorsunuz?
Sıra geceleri yozlaştı. Doğurmaya başladı. Sıra gecesi öz şeyinden çıktı. On veyahut on beş kişi evlerde oturup sıra gecesi düzenlenirdi. Şimdi kim isterse ona sıra gecesi yapılıyor.
Özünde bu işin kadınlar yok mudur? Başka ne yoktur?
Kadınlar olmaz. Hakikaten olmaz. Erkek erkeğe yapılır. Kadınların gün yapması gibi düşünün. İçinde çiğ köfte şovları da olmaz. Davul şovları da... Sıra gecesinden şen şakrak duruma geçildi. Acı kahve değişti. Sıra gecesi bitince acı kahve gelirdi. Şimdi istediğin zaman kahveni içiyorsun. Kim bilir daha neler göreceğiz?
Büyük vokal Kazancı Bedih, sıra gecelerinden mi çıkmadır? Öyle mi tanınmıştır?
Evet, öyledir. Beni de hep götürürdü. Repertuarı çok genişti. Oturdukları zaman nota dinlenemezler. Akıllarından gazelle okurlardı. Makamla başlarlardı. Rastla başlarlar mesela Kürdi’de biterdi. Araya uşşak, caz, acem aşeran girerdi.
Babanız size nasıl aktardı bilgisini, yeteneğini?
Babamla katıldım gecelere. Hep onun yanında bulundum. Cümbüş de çalardı aslında... Bana hep doğrusunu oku, doğrusunu öğren derdi.
Nedir bu Urfa’nın gazel merakının sırrı?
Gazeli dini görmez Urfa. Urfalı Nabi’nin gazelleri kadar mesela İstanbullu kadın şair Nezihe Yaşar’ın da gazelleri okunur Urfa’da. Fuzuli’ninkiler de... Gazel yerleşmiş bir kültürdür. O uzun havayı dinleyemezsek biz toplumda yaşayamayız. Bir hoyrat bir gazel okumadan dinlemeden yaşamak zordur.
Babanıza hayran seslerden biriyim. Duyduğum ilk anı hatırlıyorum. İyi bir şarkı, sanat eseri duyduğu, gördüğü ilk anı unutturmaz insana değil mi?
Babamın meraklısı, hayranı çok idi. 1960’lı yıllarda Almanya’dan makara teypler getirip ellerinde babamı sıra gecesi esnasında teybe çekerlerdi. Sonra bu kayıtlar dinlenirdi. Babamın on tane yerel kaseti varsa iki bin tane de makara kopya teybi vardı. Bu dediğim 1960’larda ya... Elektrik kesilir arada. Kayıt durur. Sonra devam eder. Kimse kolay kolay Baba’nın sesini kaydetmekten vazgeçmezdi.
Sizin çocuklarınızdan müzisyen olan oldu mu?
Benim iki oğlum var. İkisini de müzik okuluna gönderdim. Ama biri müzikle ilgileniyor şu anda. Bağlama çalıyor. Diyarbakır’da müzik öğretmeni.
Ayşegül Sönmez, Kazancı Bedih’in kendisi gibi müzisyen olan oğlu Naci Yoluk ile konuştu.
Sıra gecelerinin özü nasıldır?
İstek parça olmaz. İki koro bir solo hiç olmaz. Davul zurna olmaz. Çıplak sesle okunur. Çıplak çalınır. Mesela İbrahim Tatlıses, sıra gecesi geleneğinden çıkmıştır. O yüzden o kadar güçlüdür. İyidir. Temeli sağlamdır her şeyden önce. Çocukken olur bu iş. Sonradan değil. Bir gazel okumak ancak çocukken öğrenilir.
Kaset plak yapmak da mazide kaldı. CD bile yapılmıyor ne diyorsunuz?
Bu iş bitti diyorum. Her şey bir yere kadar. Unkapanı’na gittim. Plakçılar çarşısı dediler. Ben gittiğimde kasetçiler çarşısı olmuştu. Bir dahaki gittiğimde CD. Sonraki gittiğimde o da yok, fotoğraf makineleri, bilgisayarlar, kameralar çarşısı olmuş. Devir değiştikçe her şey değişiyor. Mustaribiz. Babamın kazanı gibi. Kazancılık bittiği gibi müzik işi bitmiş.
Babanız fakirlikten mi öldü?
Fakirlikten değil. Avlulu, sobalı evde yaşardı. Klima takayım, elektrikli soba alayım istemezdi. Kaç kere söyledim. İstanbul’a gittiğimizde beş yıldızlı otelde kalmak istemezdi. Selahattin Alpay’ın bir oteli vardı Aksaray’da. Orada rahat ederdi.
Barış sürecine tanık olsa babanız mutlu olur muydu?
Babam da Kürttü. Kürtçe okurdu. Ben fazla bilmiyorum. Müzikte zaten hep süreç vardı. Çözümün, sürecin kendisi müzikti. Burada üç kişiden biri Arap ya Kürttür. Ama barışın gelmesi iyi oldu. Tabii sevinirdi.