Çağdaş sanat pazarına dair en geniş veritabanına sahip artprice’ın 2012 raporu online olarak yayınlandı. Rapora göre çağdaş sanat pazarı, bu yüzyılın başından beri ilk kez 41 bin eser ihtiyacıyla bir rekor kırdı. 2012 yılı boyunca 41 bin eser, 315 milyon euro’dan fazlasına satıldı.
Lider ülke Çin
Asya lideri Çin’in çağdaş sanat pazarı ise her yıl şaşırtıyor. Bu hızlı tırmanış elbette ekonomik bir büyümenin neticesi. Örneğin Xianem kentinin finans merkezi haline gelmesi demek aynı zamanda kentte dev sanat merkezlerinin kurulması demek. Beijing kenti ise müzayedeevleri açısından zengin. Örneğin Beijing Huachen müzayedeevi, dünyanın en iyi 24. müzayedeevi. Poly International ise 2005’te kurulmasına rağmen dünya devi ve eskisi Sothebys ve Christies’in peşinden dünya sıralamasında dördüncü. 18. yüzyıldan beri müzayedecilik yapan Sothebys ve Christies’in başarısını bu kadar kısa sürede nasıl yakaladığı ise bir sır değil. Christies 243.9 milyon euro’luk satış yaparken Poly International 56,3 milyon euro’luk satış yapıyor.
Poly International, Poly International Group Corporation’a bağlı. Bu dev şirket, silah satması, emlak, enerji ve aynı zamanda kültür işlerinde aktif olmasıyla tanınıyor.
Çin hükümeti de bu müzayedeevine desteğini esirgemiyor. Çin’de bütün müzayedeevlerine, yabancı ülkelerdeki satışlarında devlet tarafından kolaylıklar sağlanıyor.
Sansürlü başarı
İlk kez dünyanın en çok paraya satılan sanatçıları listesinde Çinlilerle, Batılı sanatçılar eşit sayıda yer alıyor. Fakat yine de Çinli sanatçılar Batı’da tanınmıyor çünkü Çin çağdaş sanat pazarı lokal bir pazar. Batılı koleksiyonerin beklentilerini karşılamıyor. Öte yandan Çinli müzayedeevleri, lokal olmaktan memnun değiller ki New York ya da Hong Kong gibi farklı merkezlerde şube açıyorlar.
Örneğin Poly International, New York’ta şube açtığı gibi çok yakında Hong Kong’da da şube açmaya hazırlanıyor. Bu kadar tırnak içinde başarıya sahip Çin’de aynı zamanda düşünce bir suç. Sanatçılara uyguladığı katı sansürle tanınan Çin, hala Ai Weiwei’yi, Çin’in dışına çıkarmıyor.
Özetle Marx yine haklı... Her şey ekonomik. Ve çağdaş sanatın bir yüzü (bütün dünyada görünen ve gösterilmeye çalışılan yüzü), bu ekonominin değerlerine göbekten bağlı tam bir esaretlik sergiliyor. Hegel de haklı yani. Şimdilik köle, efendisini dinliyor.