Geleneksel ODTÜ sanat festivali, kültür ve kongre merkezinde Kent ve Sanat temalı bir sergiyle 34 sanatçıyı ağırlıyor. Serginin küratörü yok ama bir danışma kurulunun seçtiği jürisi var. Jüride sanat tarihçi Zeynep Yasa Yaman, Esra Aliçavuşoğlu, sanatçı Tansel Türkdoğan, heykeltıraş Yunus Tonkuş ve ben varım. Sanatçı seçimlerimiz sonucunda ortaya çıkan sergi, kentin imkan ve imkansızlıklarından ziyade biçimsel özelliklerini araştıran işlerin ağırlıklı olarak yer aldığı bir sergi olmuş.
Sergiyle ilgili jürinin katıldığı bir panel gerçekleşti.
Konu kent ve sanat olunca elbette konular çoktu.
İlginç tespitler de tarafımızdan ortaya atılmakta gecikmedi.
Flanör'e yürüyecek yer yok
Zeynep Yasa Yaman, “Kamusal alan artık yoktur” diyerek büyük bir tartışma başlattı. Ardından “flanör" de artık yoktur” diyerek bu tartışmayı ateşledi.
Çağımızın kentleri AVM’leri, otobanları, alt ve üst geçitleri, mobese kameralarıyla flanör'ün özgürce aylaklık ederek yaya dolaşmasına izin vermeyecek kadar büyük, karmaşık ve denetim altındaydı.
Sanat tarihçi ve sanat eleştirmeni Esra Aliçavuşoğlu ise, kenti malzeme eden sanatçının kimi zaman muhabir, kimi zaman röntgenci, kimi zaman terapist, kimi zaman turist gibi farklı rollere bürünebileceğini ifade ederken çok haklıydı.
ODTÜ ve Gazi Üniversitesi’nde sanat toplum politika başlıklı dersleriyle meşhur Prof. Tansel Türkdoğan ise Ankaralı burjuvanın terk ettiği kente dönme çabasından söz etti. Bir zamanlar Gaziosmanpaşa’yı terk ederek şehrin uzağına gidenler geri dönmenin yollarını arıyorlardı.
Muhafazakâr muhafaza edendir
Tabii ki dönüp dolaşıp söz Emek direnişine geldi. Kalkınmadan yana olmadığı için Emek’in alt tarafı bir üst kata taşınmasında sakınca görmeyen, bunu sakınca olarak görenleri de hemen etiketleyip “muhafazakar” ve “gerici” ilan eden dostlarımıza...
Muhafazakar adı üstünde muhafaza edendir.
Zeynep Yasa Yaman ekledi:
“Muhafaza eden reformcudur, devrimci değil”. Dolayısıyla muhafaza ederek ilerlemenin mümkün olduğunu savunandır.
Benim düşüncem, hepimizin, başta sanatçının kenti artık bir düşünüm ya da dönüşüm nesnesi olarak görmeyi bırakmasından yana.
O yüzden Emek direnişi önemli.
Kentin bugününü ya da geleceğini dönüştürmenin olanaksız olduğunu ispatlayacak bir kanıt olarak tarihe geçecek.
Yani çok yakında göreceğiz.
Devrimciler mi reformistler mi kazanacak?
Kent ve sanat açısından bakarsak...
Emek bir yenilgiye dönüşürse kenti yeni ve yapay bir doğa olarak kabul edip ona uyum sağlamaya çalışacağız.
En azından ben böyle yapacağım.
Kentin bugününü de geleceğini de şekillendirebileceğimi düşünmekten vazgeçeceğim. Şayet korunursa, muhafaza ederek yaşamaya devam edeceğiz.
Boş evlerden şehir olur mu?
Ankara’da M1186 galerisinde açılan bir başka serginin daha konusu kent. Boş evlerden şehir olmaz başlığını taşıyan serginin küratörü ODTÜ Şehir Bölge Planlamacılığı ve Güzel Sanatlar bölümü mezunu Mehmet Ali Uysal. Uysal, Ankara’da her gün bir yenisi yapılan ve yapılması planlanan ev inşaatları fenomeninden, insanların yaşamadığı yeni yapılmış boş sitelerden yola çıkmış. Fransa ve Türkiye’den sanatçıların katıldığı sergi, Ankara ölçeğinde oluşturulması amaçlanan bir çağdaş sanat ağının da ilk adımı. Ankara ve çevresindeki güncel sanat mekanlarının, sanat okullarının, inisiyatiflerinin, sanat galerilerinin bu ağın bir parçası olması ve ulusal ölçekte bir etkileşim yaratabilmesi planlanıyor.