Ayşegül Sönmez

Ayşegül Sönmez

a.sonmez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ahmet Hakan çok haklı. “Nâzım Hikmet 111 yaşında” yazılmasın. Yaşlı duruyor. Büyük şair yaşlanadursun, en son Silivri’de PG Art Gallery’nin sanatçılarından Kemal Tufan imzalı Nâzım Hikmet heykeli saldırıya uğradı. Heykel gece vakti kimliği belirsiz kişilerce adeta tartaklanmış. Zarar görmemiş. Heykele eşlik eden bakır borular tahrip edilmiş. Tecrübeyle sabittir. Sosyal medya sitelerinde iddia edildiği gibi, bu, heykele yapılan ne ilk ne de son ‘putkırıcı’ saldırıdır. Putkırıcılık değil, fakirliktir bu saldırının ardındaki. Uzun yıllar saldırıya uğrayan hatta çalınan bronz heykelleri, memleketimizdeki ucube düşmanlığıyla bir tuttuk. Ne var ki öyle değil. Bunun nedeni de ekonomik. Yani Marx haklı. Bakır olsun, bronz olsun, hurdada para ediyor. O yüzden vatandaş heykeli yerinden etsem de satsam diyerek heykele saldırıyor.

Haberin Devamı

Nâzım Hikmet yaşlı değil

Birileri beni gözetle!

Ünlü mimarlık tarihçisi Uğur Tanyeli, bir söyleşimizde çok ilginç bir tespitte bulunmuştu. 1980’lerden itibaren kısıtlanan kamusal alanda ifade, iç mekâna kapanmak zorunda kalınca çareyi özel mekânı kamuya açmakta yani insanların evleriyle dekorasyon dergilerinde boy göstermesinde bulduğunu ifade etmişti. Türkiye’de dekorasyon dergilerinin ilk çıkışının bu tarihlerde olmasının bir rastlantı olmadığını belirtmişti. Tanyeli, Akın Nalça yayınlarından çıkan yeni kitabında İstanbul’da mekân mahremiyetinin ihlali ve teşhirini kaleme almış. Kitapta aynı zamanda fotoğraf sanatçısı Engin Gerçek’in 41 fotoğrafı yer alıyor.
Gerçek’in fotoğrafları Kuştepe semtinde oturan bir grup İstanbullunun evinde çektiği portrelerden oluşuyor. Tanyeli’ye göre bu fotoğraflar, İstanbul’un önemli bir tarihsel dönemece geldiğini görmek için birebir. Peki, bu iki gönüllü teşhircilik arasında bir fark var mı dersiniz?
Mimarlık tarihçisine göre var. Gerçek’in rızasını alarak çektiği modelleri, dekorasyon dergilerindekilerin aksine dikizlenerek avantaj edinmeyecek olanlar. Dolayısıyla, bu fotoğraflar, dekorasyon dergilerinin deldiği mahremiyetten farklı bir mahremiyete sahip. Bana kalırsa, bu fotoğraflarda, nezihleştirilirken bir yandan da sosyolojik malzeme muamelesi gören bir çoğunluğun içinden Kuştepeliler birer birey olarak çıkmış. Bu da sanırım gözetlenirken erişilmesi en kıymetli ve zor olanı.

Haberin Devamı

Frankie goes to Nişantaşı

Yemekler güzel, müzik güzel, insanlar güzel diye tweet attım. Hemen konunun uzmanı Müge Akgün’den şu yanıt geldi dün gece: “Hepsini bir arada son zamanlarda hiç görmedim ne güzel”. Belki bu güzelliğin, işin içinde uzaktan da olsa Sezen Aksu’nun olmasıyla bir ilgisi vardır. Frankie’de yediğim akşam yemeğinden bahsediyorum. Mekânın ortaklarından biri Sezen Aksu’nın kardeşiymiş. Yemekler de, yemek üstüne suçlulukla yediğimiz tatlılar da, özellikle o güllaçlı dondurmanın altına serili antepfıstığı tozu, unutulmazdı. Yemeğe eşlik eden müzik Emin Fındıkoğlu Quartet’ten başkası değildi. O yüzden yemekten sonra bara geçmek, müziğin bize değil, bizim ona eşlik etmemiz şart oldu. Harika oldu.