Arter’in yeni sergisi, Emre Baykal’ın küratörlüğünde Haset Husumet ve Rezalet başlığını taşıyor. Serginin en önemli tarafı sergi için üretilmiş işlerden oluşmuş olması. Arter bunu ikinci defadır yapıyor. Böylelikle tarih yazıyor. Serginin başlığı kaybolacağınız kadar genel olabilir ama sanatçılar sizi sınırlandıracak hiç merak etmeyin. Favorim Canan Şenol’un “Yalvarırım Bana Aşktan Söz Etme” isimli yerleştirmesi. Duvarlarda 1970’lere ait erotik Türk filmleri afişleri ve ortada bir camekan. İçinde bir bornoz. Bornozun arkasında ünlü dansöz Seher Şeniz’in intihar etmeden önce yazdığı mektup. Bir tür vasiyet. “Beni bornozla gömün” diyor. Şenol’un sergide aynı zamanda 1998 tarihli Şeffaf Karakol’u da bulunuyor. İşin hala taze kaldığını; siyasi gündem kadar kişisel ajandamızla uyumlu olduğunu görmek ilginç. Serginin bir diğer başrolündeki kadın sanatçı Hera Büyüktaşçıyan. Adeta küçük bir solo, bu sergide yaptığı. Bir anti-modernist olarak dikkatimizi çeken Büyüktaşçıyan, şimdiden Füsun Onur’un mirasını sırtlanıyor. O bu serginin büyük keşfi. (Mana’daki geçen yıl yaptığı işini saymazsak!) Özmen’in birbiriyle boğuşan mı, hayır daha çok birbirlerine sarıldıklarını düşündüren bayrak direkleri, Erdem Taşdelen’in 5 saatlik 5 ayrı psikoterapi seansı, Mahir Yavuz’un Husumet totemi, Nilbar Güreş’in annesiyle yaptığı Anadolu uygarlıkları müzesi gezisi izlenimleri, Yusuf Sevinçli’nin şık edebiyatında bir kırılma noktası olarak gördüğüm yaralı hatta yok olmuş anıtlar serisi, Adeback ve Ertufan ikilisinin birbirlerine methiyeler düzmelerinden oluşan filmi, Hale Tenger’in foto-koridoru, Selim Birsel’in arka bahçesi (hem kendisinin hem de bir izleyicinin dediği gibi Türkiye’nin), Berat Işık’ın büyük bir küratöryel talihsizliğe uğrayarak Şekerbank’ta gösterilen işinin telafi edilmiş hali, Diyarbakır’da bir mağaranın içini gösteren Delik’i... Hepsi sizinle tamamlanmayı, sizi o çağrışımdan bu çağrışıma sürüklemeyi bekliyor.
“Şeffaf Karakol” ve “Yalvarırım Bana Aşktan Bahsetme”.
Bu kez Borusan Art Center’ın önündeyiz. Sergi gençlerin sergisi olunca mekanın dışına çıkan kalabalık da hayli genç oluyor. Gaye Su Akyol onlardan biri. Yeşil farları, hipster beresiyle Seni Görmem İmkansız grubunun bu sıralar hayli konuşulan üyesi... Borusan bildiğiniz gibi genç sanatçıları Beyoğlu’nda atölye sahibi yapıyor. Akşamları kapanan bir atölye. Bu atölyede çalışanların işlerinden oluşan dördüncü serginin küratörü Necmi Sönmez. Küratör, hepsindeki ortak özelliğin “özgürlük arayışı” olduğunu söylüyor. Üzerindeki gömlek dikkat çekici... Hemen açıklıyor: “Bu, Rabia Çapa’nın 39 yıl önce başlattığı bir gelenek. Ben sürdürüyorum. O sanatçılarına açılışlarda elbise diktirir giyerdi, ben gömlek. Yağız Özgen’in tasarımı.”
Necmi Sönmez ve Yağız Özgen