Beşiktaş’ın hiç de yabancısı olmadığı bir durum. Hangi gerekçelerle olursa olsun, eninde sonunda bir arıza, hesapta olmayan bir pozisyon ya da vukuat, gelir Beşiktaş’ın yoluna çıkar. Pendik beraberliği de böyle bir şey… Yine de teselli etmeliler birbirlerini; Yenilebilirlerdi, belki de!
Pendikspor’u nasıl anımsıyoruz? Yıllar önce Fenerbahçe’yi Kupa’dan düşürmeleriyle. Büyük travma yaratan bir galibiyetti onlarınki. Dahası bazı futbolcuların taraftardan dayak yediklerine tanık olmuştuk. Kulübün sembolü olabilecek çok değerli bir oyuncu “yuvayı” terk etmişti.
Bir kez daha anladık ki Pendikspor futbolun netameli takımlarından biri. Bazen dokunan yanabiliyor.
Yine de bu girişe yer bırakmayacak gerçekleri var Beşiktaş’ın… Yorgundular. Kadroya katılanlar dünkü maçın ancak ikinci yarısına yetişirken, üst üste 6 resmi maç oynamıştı Siyah- beyazlı takım. Konferans Ligi elemeleri ve geçen hafta başlayan Süper Lig’de hep aynı adamlarla, aynı oyunlarla Aboubakar’ın ezber yaratan golleriyle
Rotasyona itirazım olmaz... Ancak zamanında yapılmayan rotasyonu doğru bulmam. Şenol Güneş, haklı ve zorunlu olarak üst üste gelen maçlar ve lig fikstürünü de hesaba katarak takım henüz olgunlaşmadan, kadro birbirini tanımadan, oyun sistemini benimsemeden erken rotasyona gitti.
Onana’yı, Demir Ege’yi, genç Semih’i ve Rebic’i bir arada sahaya sürüp Aboubakar, Masuaku, Onur ve Salih gibi temel oyuncularını kenarda bekletince yaz sıcağında soğuk bir duş yaptılar. Neftçi işini ciddiye alan, ilk maçtaki skora bakmaksızın kendi varlığını ortaya koymak isteyen bir ekip... Beşiktaş’ın kendi yarı sahalarına yerleşerek topa sahip olmasına hiç itiraz etmediler ama ceza alanındaki gol pozisyonlarında ilk yarıda her topa basıp rakip ataklarına son vererek ayakta kaldılar. Arada bir de 36. dakikada Makhmudov ile attıkları gol var. İyi bir maç çıkarmasına rağmen bu pozisyonda Necip, Amartey ve kaleci Mert hatalı. Can sıkan bir gol bu. Her şeyden önce Beşiktaş taraftarının keyfini kaçıran bir olay. Dahası sahada oynayan Semih, Demir Ege, Onana ve Rebic
Futbolda ‘kulübe’ deyince hepimizin gözü yedeklerin oturduğu bölüme gider. Kadro derinliği üzerine oraya bakıp ahkam keseriz. Ama takımların sadece kulübesi yok. Son yıllarda giderek çoğalan sayıda uzmanlar grubu, futbolun hem akademisini (bilimsel araştırmalarını) hem farklı alanlarını kontrol edip geliştirmeye çalışıyor.
Şöyle bir baktım... Dünyanın en büyük kulüplerinden sayılan Real Madrid, Liverpool, Manchester City, Bayern Münih’in genelde ‘staff’ olarak adlandırılan kadrolarında çok farklı uzmanlık alanlarının temsilcilerini gördük. Teknik direktör ya da takımın patronu olarak bildiğimiz hocaların arkasında gerçekten çok değerli ‘kurmay heyetleri’ görev alıyor. Bu görevler yardımcı antrenörlük, kaleci antrenörlüğü, kondisyonerlik, fitness, oyun analizi, bireysel analizler, rakip takım analizleri, video analizleri, atletik performans, rehabilitasyon, mentörlük olarak ince kılcal damarlarla önemli bir doku oluşturuyor.
Real Madrid’in teknik patronu Carlo Ancelotti; bir
Heyacansız, soğuk, soluk, renksiz ve keyifsiz bir maç izledik. Karagümrük de Başiktaş da bu durgun akan maçı hareketlendirmek için ancak ikinci yarıda bir şeyler yaptılar... Bir sürü hata yaparak... Seyredene küçük dilini yutturdular.
Beşiktaş’ın ilk yarıdaki durgun, statik oyunu, bireysel performans düşüklüklerini de hesaba katarsanız “eskimiş” bir takımın yorgunluğuydu sanki... Süper Ligin öteki takımlarında gördüğümüz transfer yağmurunun yıldızları elbette Beşiktaş şovunda yer ve rol almıyordu. Beşiktaş kontrollü gittiği transferde yedek kulübesine ancak Rebic’i yetiştirebilmişti. O da 61’de oyuna girdi, bir iki güzellikle Onur’u gol poziyonuna soktu ama kalede Arjantin’den gelen Dituro vardı.
Günün anlam ve önemini anlatmak için en iyisi Aboubakar’ın penaltı atışını göstermek olur. Aboubakar dün topa hızlanıp kararlı, cetvel çizgisi gibi keskin bir vuruşla golü atardı. Dün öyle yapmadı. Gözümüzün Burak Yılmaz’dan alıştığı stop yaparak
Tanrıya şükür... Adı ne kadar değişirse değişsin, kaç takımla oynanırsa oynansın, yabancılara kapalıdan neredeyse yerlilere kapalı hallerde dönüşürse dönüşsün... Çocukluğumda ilk santrasına tanık olduğum güzelim lig, 66. sezonuna başlıyor. Evet, bu ligin ilk günden tanığıyım, peşinde koşmaya ve yürümeye doyamıyorum.
İlk yıllarda adı ‘Milli Lig’di. Bugünkü adı, sponsorların da devreye girmesiyle Trendyol Süper Lig oldu. Yavrulayan bir lige dönüştü. İkincisi, üçüncüsü doğdu. Futbol tüm yurttaşların hayatına girdi. Anlayamadığımız, anlaşamadığımız bir futbol kültürü oluştu.
Futbolu sevenler, meşin topun büyüsüne kapılanlar, statlara çalım, dripling, şut ve pas güzelliklerini görmek üzere koşanlar zamanla keyiflerini ve heyecanlarını kaybetti. İlk yıllarda Turgay’ları, Metin Oktay’ları, Lefter ve Can Bartu’ları, Yusuf ve Sanlı’ları seyretmeye koşanlar bunca bilet parasına kıydıktan sonra oyunu seyretmez, gözlerini de skor tabelasından ayıramaz oldular. Kazan da
Ermenistan ve Hırvatistan maçları için Milli Takım’a çağrılan Arda Güler’in, sağlık heyeti ile yaptığı görüşmede, “Dizimde hafif bir menisküs sorunu var ama, yüzde 60 kapasiteyle oynayabiliyorum. Zaman zaman ağrı çektiğim de oluyor” dediği, tıp otoritelerinin “ameliyat gerekir” tavsiyesine uyulmadığı ortaya çıktı.
Olay, Mart 2023’de yaşandı. A Milli Takım 2024 Avrupa Şampiyonası elemelerine deplasmanda Ermenistan, Bursa’da da Hırvatistan maçlarıyla başlayacaktı. Alışıldığı gibi Milli Takım’ın en çok ilgi gören merak edilen oyuncusu Arda Güler’di.
Ermenistan maçından önce sağlık detaylarına bakıldı. Bir şikayetinin olup olmadığı soruldu. Milli Takım doktorları ile TFF Sağlık Kurulu’nun da gözetiminde yapılan görüşmede, Arda Güler, “Dizimde hafif bir menisküs sorunu var ama, yüzde 60 kapasiteyle oynayabiliyorum. Zaman zaman ağrı çektiğim de oluyor. Ancak bu durum şikayet edeceğim düzeyde değil” dedi.
Arda Güler, kadrodaydı. Ancak tedbir amaçlı sahaya
Ne demiş büyüklerimiz: “Bildiğin yol en kısa yoldur!” Şenol Güneş de “bildiği yolu” seçti, kısa ve güvenli olanı. Bildiği adamlarla bilinen yoldan golleri bulanı… Maçtan bir gün önce gazetecilerin aldığı bilgiler doğruydu. Şenol Hoca yeni sezon hazırlıklarına gelen yeni futbolcularla hiç riske girmedi. Kampa geç geleni henüz form tutmayanı olabilirdi. O da sıkıntılı bir on bir yerine hepsi de geçen yıl bir arada oynayan, birbirini tanıyan oyuncularla çıktı sahaya… Tribündeki taraftar için de en küçük bir yenilik ve sürpriz olasılığı taşımayan bir kadroydu bu.
Garantiye oynayan Beşiktaş kanatlardan yüklendi. Gedson’la orta alandan hücumu biçimlendirdi. Savunmada Necip Colley’le dikkatli ve risksiz oyunu seçti. Ligin en iyi ayaklı kalecisi Mert’le karşılıklı pas alış verişi yaparak rakibin dikkatini dağıttılar. Kanatlarda Rosier’le Masuaku geçen yılki gibi sahaya bek olarak çıkan ama aynı zamanda hücumun da yükünü taşıyan oyuncular oldular.
Türkiye’nin FIFA Listesi’ndeki 1.sınıf hakemlerinden Ali Palabıyık MHK’nın yeni başkanı Ahmet İbanoğlu ve TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’den beklediği desteği görmeyince hakemliği bıraktı. Bu kararla Palabıyık bir anlamda kendi bıyığını kendi kesen adam oldu.
Fazla geriye gitmeye gerek yok. 8 Mart 2022’de MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu’nun bir gece aniden aldığı kararla 13 hakemin kariyeri sona erdirildi ve kamuoyunda gerçeklerle dedikodular karmakarışık tartışmalara neden oldu. Bu kararın Tahkim’den geri dönmesi 13 hakemin görevlerine iade edilmesi sınırlı bir rahatlama ve özgüven yaratsa da hakemlere odun verme kampanyası sürdürüldü.
Halis Özkahya, 13 hakem kararından hemen önce kronometre hatasında kendisini uyarmayan yardımcılarına tepki göstererek hakemlik kariyerine noktayı kodu. İlginç olan MHK ve TFF’de kronometre kazasına hiçbir yapıcı yaklaşımda bulunulmaması, Özkahya’nın gidişine karşı çıkılmamasıydı.
Asıl odunu yiyen hakemlerin ilki en örnek ve en başarılı hakem olarak alkışladığımız Cüneyt Çakır