Sanırım meslek hayatımın en büyük mutluluklarından biriydi. Yıllardır medyadan uzak durmayı tercih eden İlhan İrem, 40. sanat yılında sorularımı cevaplamayı kabul etmişti. Yazılı olarak. Hakkında çizilen “münzevi” portreden ötürü korka korka aradığımı, bana son derece nazik davrandığını hatırlıyorum. Onu izleyen her iletişimimizde de o düşünceli tavrından etkilenmiş, çocukluğumun, genç kızlığımın duygu ve düşünce tercümanını uzaktan da olsa tanımaktan hayal kırıklığına uğramadığım için şanslı hissetmiştim kendimi.
Bir ay süre istedi benden cevaplar için, tam söylediği zamanda tamamladı, sonuç dediğim gibi beni en mutlu eden röportajlarımdan biri oldu. 21 Eylül 2013 tarihli 40. yıl konseri de en unutamadığım anılarımdan biri. “Aşk Daima” idi konserin başlığı, onun bana aşkla ilgili söyledikleri ise yürek burkucu: “Sadece şarkılarda ve yüreği ötelerde atan insanların ruhlarında yaşıyor artık aşk. Üzerinde yaşayanların cehenneme çevirdiği bu dünyayı çoktan bırakıp gitti. Aşk dünyayı terk etti”.
O kesinlikle yüreği ötelerde atan bir insandı ve “Sevecenler” dediği, “Âşık ruhlar” dediği, konserinde beraber şarkı söylediği “Beş bin kişilik melekler korosu” diye söz ettiği sevenleri için bir hayat rehberiydi. Her biri her dinleyen için başka derinlikler, hayatın her döneminde yeni keşifler taşıyan şarkılar emanet etti bize. Hani kendi hayatıma bakıyorum, okuma yazma bilmeden “Boş ver boş ver arkadaş, başka bulursun”u gevelemeye başlamışım, büyümüşüm, aynı şarkı “En kötü günlerimiz hep böyle olsun” demeye devam etmiş kulağıma. Araya “Anlasana”lar, “Olanlar olmuş”lar, “Kuklacı Amca”lar, “Sevecen”ler, sabah uyandığımda neşelendiren “Günaydın”lar, “Dalından düşen yürekler, yerlerine konuyor mu? / Birbirinin aynı günler, birbirine benziyor mu?” gibi “türlü çeşitli sorular”ı ve yanıtlarıyla “Gemiler döner geriye”ler, “Köprü”ler, “Pencere”ler, “İlhan-ı Aşk”lar girmiş. Bizim yolculuğumuz hiç bitmemiş. “Anlasana” ve askerlik dönüşü şarkılarından “Olanlar Olmuş”u müzik yolculuğunda birer milat kabul ediyordu kendisi, “Başka böyle köşe taşı kabul ettiğiniz şarkılarınız var mıdır?” diye sorduğumda “Hepsi, yerçekiminden tamamen kurtulacağım bir yüksekliğe doğru durmaksızın tırmanan bir yolun rampaları. Bu yola koyduğum her taş benim için mücevher değerindedir” demişti. Konserde de en yeniden en eskiye bütün şarkılarını aynı coşkuyla söylediğini,
“O benim çocukluk zamanımın şarkısıdır” diye hiçbirini ötekinden ayırmadığını hatırlıyorum. 19 yaşında “Her sevincin her kederin / En ölümsüz sevgilerin / Sonsuz denen göklerin / Her şeyin bir sonu varsa / Ayrılıkların da sonu var” diyebilmişsen gocunacak bir şeyin de olmuyor tabii.
O gün İlhan İrem’e son soru olarak “Bugün imkân olsa 40 yıl önce bu yolculuğa adım atan 17 yaşındaki delikanlıya neler söylemek isterdiniz?” diye sormuşum, “Her şey şimdi başlıyor” diye cevap vermiş: “Işık ve sevgiyle...”
2023’te 50. sanat yılını kutlayacaktık. Gene kutlayacağız. 67 yaşında uğurladığımız İlhan İrem’in sözleri, notaları, sesi bizimle yaş almaya devam edecek. Cenaze töreninde sevgili Yavuz Hakan Tok’un dediği cümle hep kulağımda olacak: “İyi ki yaşamış”.
‘İçinde anlam barındıran tek güzellik sessizlik’
15 Eylül 2013’te Milliyet Pazar’da yayınlanan röportajdan birkaç cümle:
Şarkıların yarattığı ruhani atmosfer, astral bedenle boşluklarda uçuştuğum izlenimi yaratıyor herhalde. Oysa gitarı duvara asıp, odamın ışıklarını yaktığım anda delidolu bir adamım ben. İçki içmeyi, gülmeyi, geceleri uzun yolda araba kullanmayı, rock dinlemeyi severim. Çok kitap okurum, gürültülü tatillerden, kalabalık eğlence yerlerinden hoşlanmam.
Hiç kimseyi, hiçbir şeyi istemiyorum. Sadece sessizlik... İçinde anlam barındıran tek güzellik sessizlik. Bunun dışında bu gezegende hiçbir şeyin anlamı yok. Düşüncelerim, ruhum ve bütün anlamlar sessizlikte şekilleniyor. Kâinatın fısıltılarını sessizlikte duyuyorum.
Çağın öldürücü ikliminde yetişmeyecek denli narin güzellikler yaratmak için başka bir atmosfer altında başka bir alem yarattım.
Ve bu dünyaya ait olmayan şarkıların bu dünyaya ait olmayan yolcuları oluştu.