Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1920’lerin başı, İstanbul’da bir tiyatro kumpanyası. “Onikinci Gece”yi sahneliyorlar, başrolde Eliza Binemeciyan. Türk ve Müslüman kadınlara tiyatronun yasak olduğu yıllar. Ama Darülbedayi’nin tiyatro kurslarına da ilk defa Müslüman kız öğrenciler alınmış, bunlardan biri de Afife. Eliza Hanım’ın temsile çıkamadığı bir gün şans yüzüne gülüyor, bütün oyunu ezbere bilen Afife kendisini sahnede buluyor. “Hem Müslüman hem Türk hem kadın. Cürete bak!”

Alev almış bir aktrisin portresi

Ailesi sırt çeviriyor, evden kovuluyor, polis tarafından fark edildiği anda da tutuklama emri çıkıyor hakkında. Afife, alkışlarla indiği ışıklı sahneden karanlık köşelere gizlenerek kaçmak zorunda kalıyor her gece. Sahne ile karakol arasında gidip gelen sahne hayatı, kumpanyaya gelen emirle sona eriyor.

Haberin Devamı

Bugün ‘Sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadın’ olarak hepimizin bildiği Afife Jale’nin baskılarla, yasaklarla, tacizlerle, yok sayılmalarla geçen ömrü 39 yaşında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde sona eriyor. Haldun Dormen çocukken onun ölüm haberini okumuş ve “Bu kadın için bir şey yapmalıyım” dememiş olsaydı belki de hiç duymamış olacağımız bir hayat, yıldız gibi kayıp gidiyor. Yıl 1941.

2024 senesine gelirsek, Demet Evgar’ın da hikâyesini duyduğu anda “Bir şey yapmalıyım” dediği ve 20 yıl hayalini kurduğu “Afife” oyunu Zorlu PSM’de seyirciyle buluştu. Proje tasarımını yönetmen Serdar Biliş ile birlikte yapmışlar, su gibi akıp giden metni Selin Cankı Ceylan kaleme almış. Afife’nin hayatını bir biyografi şeklinde anlatmak yerine hayali bir kumpanyaya yerleştirmişler ki bence çok yerinde bir tercih olmuş. Kişiler gerçek, kimi olaylar hayal ürünü, sadece var olmaya çalışan bir kadının üzerine çöken duvarlar gerçek.

Bu devirde, hâlâ kadınların hayatları yakılıp giderken, bu hikâyenin anlatılmasını önemli bulduğumu söylemek istiyorum önce. Üstelik seyircinin gözyaşlarına oynamadan, yeterince ağır olan bir hayatı daha da ağırlaştıracak numaralara başvurmadan, eğlencesini, coşkusunu eksik etmeden. Serdar Biliş, farklı araçları birlikte kullanarak bir dünya kurmakta çok mahir bir yönetmen. Genellikle aynı isimlerle bir araya geldiği için de ortaya uyumlu ekip çalışmaları çıkıyor. Sahne ve kostüm tasarımında gene Gamze Kuş’un sihirli dokunuşu var, Cem Yılmazer’in ışığı ile sihir tamamlanmış. Multimedya kullanımı son derece etkileyici (Illusionist). Müzikler Tuluğ Tırpan imzalı, şarkı sözleri Ilgın Kopuz. Final şarkısı “Küstün mü Sen?” ise Sezen Aksu’ya ait. Yine çok başarılı ve hiç aksamayan hareket tasarımı Candaş Baş’ın.

Haberin Devamı

Ve oyunculuklar… Demet Evgar sahneye çıkmak için doğmuş bir insan, sahip olduğu bütün özellikleri ve ışığıyla. Bu oyunda onu Tilbe Saran gibi eşsiz bir oyuncuyla karşı karşıya izleyebilmek ne büyük şans. Necip Memili, üstlendiği birden fazla karakterde inanılmaz nüanslı bir performans çıkarmış. Bedir Bedir öyle, abartısız, dupduru. Bora Akkaş, İdil Sivritepe oyunun ana oyuncu kadrosunun diğer iki parlak ismi. Genç ekip ise Orkuncan İzan, Ekremcan Arslandağ, Bilge Çınar, Öyküsu Okur, Basma Seiba, Alize Çalık, Hande Yılmazer ve Dila Yağcı’dan oluşuyor. Görkemli Maxim sahnesine ve müthiş drag queen performansıyla Atılgan Gümüş’e de bayıldığımı söylemeliyim.

Haberin Devamı

Sınırlı satıra çok şey sığdırmak istiyorum, çünkü üzerinden zaman geçtikçe etkisi artan bir oyun oldu “Afife”. Böyle büyük prodüksiyonları çoğu zaman bu duyguyla terk etmiyor insan. Afife Tiyatro ve Zorlu PSM yapımı “Afife”, uzun süre devam etmesini umacağım, parlak, özenli ve söyleyecek sözü olan bir oyun. Afife Jale’nin ruhunun 100 yıl sonra sahneyi yakıp geçtiği finali ise uzun süre unutamayacağım