Sosyal medyayı bir gün es geçsek yeni bir “challenge” başlıyor, gündemin dışında kalmış buluyorsunuz kendinizi. Şu sıra hakim olan “kombinezon challenge” rüzgârının nerden gelip nereye doğru esmekte olduğunun ucunu yakalamam zor oldu mesela. Gördüğüm, her yaştan kadının askılı giysilerle fotoğraf paylaştığıydı. Elbette üzerlerindekiler kombinezon değildi, sokakta giyerken tereddüt etmememiz gereken kolsuz ya da ince askılı bluzlardı ve bunun neresinin bir “challenge”, bir “meydan okuma” konusu olduğu muammaydı, kulağa hoş gelmiyordu.
Bu sırada sürdüğüm izler konunun ucunun aşı karşıtlığına çıktığını gösterince de hiç şaşırmadım, orada ciddi bir akıl tutulması yaşandığını düşünüyorum, gelecek her argümana hazır olmalı insan. Uzaylıların dünyayı istila etmek için kurduğu bir komplo deseler, aşıları yapanlar Mars’tan geldi zaten, bizi kopyalayıp götürecekler (sanki şahane bir türmüşüz de bizden her gezegene lazımmış gibi) deseler hiç şaşırmayacağım. Ya da dediler, ben bilmiyorum. Ama ana hedefte doktorların, bilim insanlarının olduğu kesin. Bu “kombinezon” meselesinin de hedefi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol imiş meğer. Konu gene aşı, konuşulurken kendisi için kullanılan tabir de yıllar önce (şimdi olsa ne fark eder?) çektiği bir videodaki kıyafetinden ötürü “Kombinezonlu Esin”. Evet, onun üstündeki de kombinezon değil elbette, askılı bluz. Şimdi kombinezon giymek ayıp mıdır, birine kombinezonlu demek hakaret sayılır mı gibi konulara girmiyorum, Prof. Dr. Davutoğlu suç duyurusunda bulunmuş, kendi takdiri. Asıl mesele, bizim aşı olmak ya da olmamak gibi epey hayati bir konuyu getirip dayadığımız nokta. “Kombinezonlu Esin” gibi bir başlık taşıyan tartışmayı gel de ciddiye al. Halbuki hepimizin sağlığını da şu an geçirmekte olduğumuz görece “normal” süreci de tehlikeye atan bir konuyla karşı karşıyayız, hiç ihtiyacı yok sulandırılmaya. Aşı karşıtlarının bedenlerine “bilmedikleri” sıvı zerk ettirmeme hakkına karşı bizim sağlık içinde normal hayata dönme arzumuz. Ama bizim derdimiz kombinezon.
Olay o raddeye geldi ki TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’ndan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği’ne birçok kuruluştan “Esin Davutoğlu Şenol’un yanındayız” diyen tepki mesajları gelmeye başladı. Sosyal medya zaten aynı etiketle yıkılıyor. Çünkü genel olarak insanlara fenalık geldi herhangi bir konunun ucunun dönüp bir kadının kılığına bağlanabilmesinden. Herhangi bir kılıktan söz ediyorum, şort - tesettür ayırt etmeden.
Bu dâhiyane tanımlamayı ilk ortaya atanın, geldiğimiz noktada “dolaşıma sokanın” kendi deyişiyle “Esin Hanım gibi sarışın, şortlu, ‘kombinezonlu’” bir kadın, hayatını dindar yobazlıkla mücadeleye adadığını söyleyen bir gazeteci olması durumu hafifletmiyor maalesef. Bir insan böyle “susturulmaz”, bunu dediğin anda varsa elinde karşı çıkarken ileri sürecek bilimsel verilerin, hepsi haklılığını kaybeder ve şekilde görüldüğü gibi bütün mesele “kombinezon” oluverir, biz de bir fotoğraf paylaşıp arkamıza yaslanırız. Neye meydan okuyoruz, hangi hayali düşmana karşı savaşıyoruz, hangimiz hangi saftayız belli değil.