İç Suyum Kirleniyor

9 Aralık 2012

Farkında olmasak da bedenimizin %70’i sudan oluşur. İç suyumuz ne kadar temiz acaba? İç suyumuzun temizliği düşüncelerimizle doğru orantılıdır. Bir cam fanus içinde berrak, pırıl pırıl bir su düşünün; içine bir damla mürekkep akıtsanız ne olur o suya ya da çamurlu bir su damlası düşse içine... İşte her olumsuz, kötü düşünce, kötü sözler içimize akan çamurlu bir su damlası gibidir. Her seferinde iç suyumuzu kirletiriz. İç suyumuz kirlenince hem bedenimize zarar veririz hem de biz o oluruz. Düşünsenize, çamurlu su nasıl görünür? Bizim enerjimiz de öyle olmaya başlar ve biz çamurlu su oluruz. Çamurlu su olmak insana kendini nasıl hissettirir? İşte bu yüzden gün geçtikçe kendinizi daha kötü hissedersiniz. Hayata çamurlu gözlerle bakarsınız.

Japon Bilim İnsanı Dr. Emoto bu gerçeği su deneyleriyle somutlaştırmış. Su dolu küplerin altına “seni seviyorum bana iyi geliyorsun, teşekkür ederim” ve “senden nefret ediyorum, beni hasta ediyorsun” yazılarını yerleştirip, suları ziyaret eden binlerce insanın bu yazıları okumasını sağlamış. Zamanla “seni seviyorum…” yazan suyun kristallerinin berraklaştığını, “senden nefret ediyorum…” yazan suyun kristallerinin ise kahverengileşip kristal

Yazının Devamı

Beynindeki yeni pencere

6 Aralık 2012

Her zaman geçmişi düşünmek başrolü tekrar tekrar canlı yayında oynamak gibidir. Böylece olay bitmiş gitmiştir ama duyguyu tekrar tekrar yaşarsınız. Ayrıca bir şeyi, çok içinde olduğunuzda tüm boyutlarıyla göremezsiniz. Çok sınırlı bir bakış açınız olur. Oysa ihtiyacınız olan çok daha fazlasını görmektir. Kendinize ve durumunuza dışarıdan bir gözle bakabildiğiniz zaman çok daha farklı şeyler görebilirsiniz. Evinizde salonun ortasında durduğunuzu hayal edin ya da hemen kalkın şimdi gidin ve durun. Sonra neler gördüğünüzü yazın, daha sonra da salonun giriş kapısına gidin ve oradan bakın; neler görüyorsunuz? Buradan gördükleriniz daha fazla olacaktır. Geçmiş olayları düşünürken şu an oluyormuş gibi yaşamanız sizin hem bakış açınızı daraltır hem de duygu yoğunluğunuzu artırır. Şimdi, yapmanız gereken egzersiz kendinizi dışarıdan gözlemleyen biri olarak hissetmek. Yaşanmışlıklara üçüncü bir göz ile bakmak. Sanki bir dizi film seyrediyormuş gibi bakın. Konu hakkında kendi kendinize konuşuyorken “ o” ifadesini kullanın. Kendinizden “o” diye bahsedin. Neyi fark etmeniz gerekiyor, neye ihtiyacınız var onu bulun.

Kendinizi dışardan gözlemlemek ve doğry soruyu sormak size iyi

Yazının Devamı

Beynimdeki Tekrar

3 Aralık 2012

Bir kadın eşiyle çok problem yaşıyormuş, sürekli kavga ediyorlarmış ve en sonunda bir uzmana gitmiş. Durumu anlatmış, kocasıyla ilgili tüm şikâyetlerini söyleyip içini dökmüş. Uzman “bu çok kolay halledilecek bir şey, yapmanız gereken tek şey, size vereceğim çayı eşiniz eve gelmeden 5 dakika önce demlemek ve o geldiğinde çaydan bir yudum alıp 15 dakika ağzınızda içmeden tutmak. Çay bitene kadar her yudumu 15 dakika ağzınızda tutun ki işe yarasın” demiş. Kadın çayı alıp eve gitmiş uzmanın söylediklerini yapmış. Bir hafta sonra tekrar görüşmeye geldiğinde “harika bir şey oldu, ben çayı içtim eşim değişti, hiç tartışmadık bu hafta” demiş.

Sen değişirsen dünya değişir diye boşuna dememişler. Aldığımız sonuç hep aynıysa yaptıklarımızı değiştirmekte fayda var. Ortada bir tartışma, bir kavga, geçimsizlik varsa hiçbir zaman bundan tek bir kişi sorumlu değildir. İstenmeyen durumda bir süreklilik varsa tekrarlar var demektir. Sorun yaşanmadan önceki adıma bakın, neyi aynı şekilde yapıyorsunuz ki arkasından aynı sorun can buluyor hayatınızda? Bazen yukarıdaki örnekte olduğu gibi çok konuşmak, bazen hiç konuşmamak ya da tekrarlanan başka bir eylem…

Sorun ortaya çıkmadan önceki

Yazının Devamı

Sağlıklı Bir İlişki İçin Yemek

28 Kasım 2012

Uzun süreli ilişki ya da evliliklerin çoğunda çiftler, kendi koşuşturmalarına kapılıp zamanla birbirlerinden uzaklaşır. İlk günlerde birbirlerine gösterdikleri özen yavaş yavaş azalır. Nasıl olsa ilişki oturmuştur, iki taraf da birbirini elde etmiştir artık rutine dönülebilir. :) Rutine dönülmesi iki taraf için de sıkıntı yaratmaya başlar. Sıkıntıda odak noktası, karşı tarafın beğenilmeyen, istenmeyen davranışlarında ise iletişim de bu yönde olumsuz olacaktır.

Bir ilişkide sık sık “SEN” diye başlayan ve karşı tarafı eleştiren, suçlayan, yargılayan cümleler kullanılmaya başlanmışsa tehlike çanları çalıyor demektir.

Sen çoraplarını ortalığa atıyorsun.

Sen giderken beni öpmüyorsun.

Sen beni eskisi gibi aramıyorsun.

Sen hep televizyon seyrediyorsun.

Sen beni şuraya götürmüyorsun.

Sen bana ilgi göstermiyorsun… gibi sürekli karşı tarafın istenmeyen davranışlarını vurgulamak ilişkiyi pek de sağlıklı bir noktaya götürmez. Oysa BEN ile başlayan cümlelerle kendi duygu ve düşüncelerinizi ifade etseniz ilişkiniz için yapıcı adımlar atmış olursunuz; tabi ki niyetiniz ilişkiyi düzeltmekse…

Yazının Devamı

Beynimdeki Tekrar

26 Kasım 2012

Aşamadığınız, sık sık tekrar eden, uzayıp giden bir sorununuz mu var?

Çözmek istiyorsanız formül basit: o sorunla ilgili ne yapıyorsanız onu yapmayın! :)

Aynı şeyi tekrarlayarak farklı bir sonuç beklemek, size sadece vakit kaybettirir. Artık farklı bir şeyler deneyin. Aynı davranışları yapıp yapıp bir şeylerin değişmesini beklemek boş bir bekleyiş olur.

İş yerinde terfi etmek istiyorsunuz; ama bir türlü olmuyor mu? İş yerinde ne yapıyorsanız, nasıl davranıyorsanız, nasıl çalışıyorsanız öyle yapmayın artık. Daha farklı çalışın, daha farklı davranın.

Arkadaşlarınızın sizi kullandığını mı düşünüyorsunuz? Onlara nasıl davrandığınızı fark edin ve artık öyle davranmayın.

Çocuklarınızla iletişim mi kuramıyorsunuz? İletişim şeklinizi değiştirin.

Başkalarının isteklerini yerine getirmekten yoruldunuz mu? Evet demeyi bırakın, hayır demeyi öğrenin.

Hayatımızda bir şeyler değişmiyorsa, o konuyla ilgili davranışlarımızı değiştirmediğimiz sürece aynı noktada kalmaya devam ederiz. Sorun gördüğünüz konuyla ilgili tekrar eden davranış kalıbınızı bulun. Sonra da o davranışı daha olumlusu, daha işe yarayanı ile değiştirin. Başlangıçta farklı tepkiler vermek kolay değildir. Ama farklı

Yazının Devamı

Ağız Alışkanlığı KORKU

21 Kasım 2012

Hiç bir kayıt cihazı alıp gün boyunca konuşmalarınızı kaydettiniz mi? Ya da bir iki saatlik sohbetinizi videoya çekip izlediniz mi? Belki de bunu birisi gizlice yapsa çok daha verimli olur. Hani hep yazıyorum ya “bedenimizin duruşu zihnimizin yansımasıdır, ağzımızdan çıkan kelimeler zihnimizdeki inançlar, düşüncelerdir” diye… Bugün farkında olunmadan çok kullanılan bir kelimenin başımıza ne işler açabileceğinden söz etmek istiyorum: “KORKUYORUM” cümlesinden… ?

“Her şey çok güzel gidiyor, başıma bir şey gelmesinden KORKUYORUM!” (İyi ya, her şey yolunda bu korku da nereden çıktı?)

“Şimdiki çocuklar çok zeki, ileride bunlarla nasıl baş edeceğiz, vallahi KORKUYORUM!” (Ne güzel işte, zeki bir çocuğun var, niye bunu negatifleştiriyorsun?)

“Çalışıyorum ama sınava girmekten KORKUYORUM!” (Çalışıyormuşsun işte ne güzel, çalışan kazanır da diyebilirsin!)

“Kazanamamaktan KORKUYORUM!” ( Kazanmayı da düşleyebilirsin, “kazanmaktan çok hoşlanıyorum” demeyi de seçebilirsin.)

“İş görüşmesine çok iyi hazırlandım ama beni almazlar diye KORKUYORUM!” (“Çok iyi hazırlandım beni alırlar, almazlarsa da onlar beni kaybeder” diye de düşünebilirsin.)

“Çok işim var, akşama kadar yetişmez diye

Yazının Devamı

BEYNİMİZDEKİ AYIP

18 Kasım 2012

ASLINDA SEN İSTİYORSUN DA “AYIP OLMASIN” MANTIĞININ ARKASINA MI SIĞINIYORSUN, YOKSA GERÇEKTEN AYIP OLMASIN DİYE Mİ YAŞIYORSUN?

Zaman hızla geçiyor, hayat dediğin her gün geri gelmeyecek şekilde yaşanıp bitiyor. Yaşanıyor da ne kadar kaliteli bir şekilde yaşanıyor, istediklerinizi yaparak mı değerlendiriyorsunuz günü yoksa çoğu zaman başkalarının isteklerini yerine getirmek için çabalayarak mı?

Bu konuyu yazmak istedim; çünkü beyinlere yerleşmiş klasik bir Türk mantığı gibi görünen ancak geçmişten gelen olumsuz bir bilinçaltı programı olan “ayıp olmasın” düşünce kalıbı çoğu insanın hayatını kontrol ediyor. Ayıp olmasın diye bir toplantıya katılmak, ayıp olmasın diye birine yardım etmek, ayıp olmasın diye birilerine evet demek... liste uzayıp gidiyor.

Nedir bu “ayıp”? Türk Dil Kurumu’na göre “toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış, kusur, eksiklik”. Peki, sizin kafanızda “ayıp” kelimesinin tam olarak anlamı nedir? Zamanında ailenizin, çevrenizin size öğrettiği ayıplar nelerdir? O ayıp denilen davranışlar gerçekten ayıp mıdır? Yoksa hiç sorgulamadan, alışkanlık olmuş bir inancın peşinden mi gidiyorsunuz?

Ayıp olunca ne oluyor? Mesela sizin

Yazının Devamı

NLP ve Beynimiz

14 Kasım 2012

NLP insana kendisinin neden böyle olduğunu, kendisini tanımasını ve içindeki potansiyel gücü fark edip kullanmasını öğretiyor. Özellikle de hayal gücünü kullanarak nasıl yaşam kalitesini artıracağını öğretiyor. Örneğin kişi kendisini başarısız buluyorsa, başarısız olduğuna, başaramayacağına inanıyordur. Oysa başarılı olan pek çok kişiden daha iyi özellikleri, eğitimi vardır. Hatta başardığı şeyler bile vardır; ama bu inançla onları göremiyordur. NLP teknikleri kullanılarak başarabileceğine inanabilir. Daha önceki başarılarını fark edebilir. Yeteneklerini fark edebilir ve “başarabilirim” inancıyla hayatında farklı sonuçlar almaya başlayabilir.

Pek çok kişi sorun yaşadığında, soruna odaklanır, sorunu düşünür. Bu bir düşünce şeklidir. Oysa çözümün ne olduğunu bilmeseniz bile beynin algısını çözüme yönlendirdiğinizde beyin, çözüm odaklı çalışacaktır. Bir nevi algıda seçicilik yaratılacaktır. Bu da kişinin alacağı sonucu değiştirecektir.

NLP’yi bir ölçüde bilmek, kişinin beynini nasıl daha verimli kullanacağını bilmesidir. Herkesin, özellikle de çocuk yetiştiren ebeveynlerin bir an önce bu konuda destek alması hem kendileri hem de çocuklarının yaşam başarısı için çok önemlidir.

Yazının Devamı