Bir gün kendinle başbaşa kaldığında, ortalıkta hiçbir şey yokken, sadece düşüncelerinin kuru kalabalığına karıştığında kötü bir rüyanın tam da ortasında nasıl da kendini kandırdığını anlayacaksın…
Aslında seni rahatsız, huzursuz edenin sadece zihninde taşıdığın düşüncelerin olduğunu fark edeceksin…
Huzura, mutluluğa erişmek için yerini, işini, eşini değiştirmenin çözüm olmadığını, sadece düşünce şeklini değiştirmen gerektiğini anlayacaksın…
Ve sonra bir yük gemisi gelecek limanına, sen bütün yargılarını, suçlamalarını, affedemediklerini ve kibrini teker teker boşaltacaksın yük gemisine…
Yavaşça uzaklaşan geminin ardından tebessüm ederek bakıp teşekkür edeceksin bütün yüklerine...
Sonra senin de artık yeniden, hafiflemiş bir şekilde yeni zihin gözünle tekrar hayata yelken açma vaktinin geldiğini anlayacaksın... Tatlı bir telaş alacak içini...
Huzurlu bir seyahati deneyimleyip yeni baştan yaşayacaksın hayatı...
Bazen zihin yükleri gelip yine içeri girmek isteyecek; ama artık sen uyanık olduğun için yük gemisini hatırlayacaksın.
İç konuşmalarımızla her zaman kendimize telkinde bulunuruz. Sık sık genellemeler yaparak ya da davranışlarımızı kişiliğimize taşıyan bir düşünce içinde bulunarak gelecek günlere dair içimizde bir olumsuzluk yaratabiliriz. Dolayısıyla dış dünyamızda aynı şeyi gerçekleştiririz. “Ben başarısızım” gibi konuşmalar kendi kendinize kimliğinize saldırmanız, olumsuz yüklemelerinizidir. “Ben başarısızım” dediğinizde kendinizi bilinçaltınızda toptan başarısız ilan edersiniz. Çok büyük evrensel bir genelleme yapmış olursunuz. Üzüntü, umutsuzluk, özsaygı, özgüven düşüklüğü yaratırsınız. En kötüsü de bir inanç kazanırsınız. İnançlarımız bizim ürettiğimiz kişisel teorilerimizidr. Gerçek olmadıkları halde iç sistemimiz tarafından gerçekmiş gibi algılanırlar.Ve daha sonraki hareketlerimizi de bu inancı doğrulamak üzere belirleriz. Yani bilinçaltı tarafından otomatik olarak belirlenir. Benzer sonuçları almamızın açıklaması da budur. İnanç konusunda tekrara girdim ama bilinçaltınıza yerleşsin diye bunu sık sık hatırlatıyorum...
Bir çocuk okulda derslerinin birkaçında iyi not alamıyor diye başarısız etiketini alırsa ne olur? En küçük genelleme, okul hayatında başarız; daha büyük genelleme,
Ah! O iç ses yok mu o iç ses… :) Kafamızın içinden konuştuğumuz, negatif yorumlar yaptığımız, yargıladığımız ya da kendimizi felaket senaryoları hazırlayarak korkuttuğumuz iç diyaloglarımız. Bazen de baskılar yaratıp, kendimizi azarlayıp, saldırgan tonda isyan eden sesimiz. Bizi “an”dan çıkarıp, sürekli geçmişle gelecek arasında gezen dengemizi bozan, stres yaratıp hasta eden ses… Aslında o ses, paniklemiş egonun depresif ya da agresif kılıkta seslenişi, haykırışları. Kendi güvenliği ve düzeni için tehdit gördüğü duruma, bize seslenişi...
Peki, nasıl kontrol edeceğiz bu sesi? Önce o sesin bizim özümüz olmadığını fark ederek, sonra da anın farkında olarak, özümüzün sesini dinleyerek. İçimizden gelen ses, yaşam kalitemize hizmet ediyorsa, dostça, bir danışman gibi sesleniyorsa kendimizdeyiz demektir. Eğer iç ses bizi denetleyen, aşırı güvenlik önlemleri alan, agresif ya da depresif havadaysa hemen silkin ve kendine gel. Ana dön, şimdiye dön ve kendinle hoşgörülü bir yetişkin gibi konuş. Yargılamadan yorumla, aklına bile gelmeyecek seçeneklerin, mucizelerin varlığına inan ve zihnin kanallarını aç. Yapamadığın, başaramadığın ya da sana acı veren şey her ne ise artık arkandadır,
Güzel bir gün, uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızla sonunda buluşup sohbet etmek, yaşadıklarınızı paylaşmak ya da eğlenmek istiyorsunuz. Sohbete başlayalı 10 dakika ya olmuş ya olmamış; zırrr birinizin telefonu çalıyor. Pardon, denilip telefon açılıyor, arayan kişi hiç önemli olmayan bir konu için sizi 10 dakika, belki daha fazla telefonda tutuyor. Sonra sohbete devam ediyorsunuz; bu sefer 10 dakika sonra diğerinin telefonu çalıyor. Aynı şekilde muhabbetin ortasına dalınıyor. Bu diyalog, böyle devam ediyor. İki saatlik beraberliğin neredeyse bir saati başka kişilerle telefon görüşmesi yaparak geçiyor. Hiç size de böyle oldu mu? Olmadı diyorsanız bir daha ki sefere daha dikkatli gözlemleyin telefon çalışlarını ve telefon konuşmalarının sürelerini…
Yukarıda anlattığım bu diyalog, aynı mekân içinde yapılıyor olsaydı; yani telefon ile değil de üçüncü kişi fiziken etrafınızda olmuş olsaydı durum nasıl olurdu? Siz bir arkadaşınızla keyifli ya da önemli bir konu hakkında konuşuyorsunuz; üçüncü kişi, sizi karşıdan görüp telefonda araya girdiği gibi iki lafın arasına pat diye girebilir miydi? En azından önemli bir şey konuşuyorlar, baş başalar, bir dakika selam verip, hatır
Bir sabah uyandığınızda tüm sorunlarınızın hallolduğunu, tüm hayallerinizin gerçek olduğunu anlasaydınız kendinizi nasıl hissederdiniz? O sabah ilk işiniz ne olurdu?
Gülümsemek, mutlu hissetmek, kendine güvenmek, sevinçle en sevdiklerini aramak, havalara zıplamak…
İşte böyle bir sabah yaşamak istiyorsanız dışarıda bir şeyin değişmesini beklemenize gerek yok, zaten böyle bir sabahı bekleyerek piyangodan ya da Alaaddin’in cininden alamayacaksınız. Bunu ancak kendinize hediye edebilirsiniz. Her türlü sorunun, engelin üstesinden önce zihninizde gelebilirsiniz. Sonra zaten dış dünyanız değişecektir.
Bu zihinsel değişim içim neye ihtiyacınız var? Özgüvene mi, kendinize değer vermeye mi yoksa kendinize saygı duymaya mı? Belki de dışarıda aradığınız sevgi ihtiyacı, kendinizi sevmeye olan ihtiyacınızın yansımasıdır...
Sorununuz hayır diyemediğiniz için, karar veremediğiniz için istediğiniz gibi yaşayamamak mı? Ömrünüz fedakârlık yapmakla, başkalarının ne diyeceğini düşünmekle mi geçiyor? Belki de ihtiyacınız, kendinizi tanımak ve kendinizi onaylayabilmektir.
Bugün hayatınızı zorlaştıran, gerçekleşmemiş hayallerinizin önünde duran engellere bilinçaltınıza yerleşmiş olan olumsuz
Evet, bir yıl daha yaşandı ve bitti. Nasıl girmiştiniz 2013 yılına hatırlıyor musunuz? "Eh işte bir yıl daha arkada kaldı", "bu yıl şunları yapacağım" ya da "yeni yıl bana şunları getirsin"… Ne demiştiniz, nasıl bir umut ya da umutsuzluk vardı üstünüzde? Belki isteklerinizin bazıları oldu ya da hiçbiri olmadı. Şöyle dönüp geçen bir seneye bakın ve kendinizle, hayatınızla ilgili bir yorum yapın. Sonuç?
Yorumunuz sizi mutlu ediyorsa, ne yaptıysanız aynı şekilde devam edin bu sene de.
Ama sonuçtan memnun değilseniz artık farklı şeyler yapmanın zamanı gelmiş demektir. Yeni yıla kendinize koçluk yaparak girebilir ve öyle devam edebilirsiniz. Deneyin ve farkı görün…
Evet yine kâğıt kalemi elinize alın ve yazmaya başlayın. 2014 yılında yapmak ve öğrenmek istediklerinizin listesini yapın. Sonra her biri için tek tek şu soruları sorun:
- Bunu yapmış / öğrenmiş olursam hayatımda ne değişir?
- Bunu yapmak / öğrenmek bana ne sağlar?
- Bunu yaptığımda / öğrendiğimde kendimi nasıl hissederim?
Çoğu insan ne yediğinin farkında bile değildir. Sİz, hem besin değeri olarak, hem de miktarı olarak ne kadar kötü beslendiğinizin, kendi ellerinizle kendinzi nasıl zehirlediğinizin farkında mısınız ? Çoğunuz bunu anladığında eminimki dehşete düşecektir.
Hiç yedikleriniz neyden yapılıyor, içinde neler var diye incelediniz mi? Yoksa sadece görüntüsüne ve tadına göre mi yemeklerinizi seçiyorsunuz? Yediğiniz her türlü paketlenmiş gıda öldürülmüş, besin değeri düşürülmüş ve uzun süre dayanması adına içine pek çok kimyasal sokulmuş ürünlerdir. Besin değerleri olmadığı gibi uzun dönemde vücutta toksin birikimi oluşturarak pek çok hastalığa çağrı yapmaktadır. İlk yediğiniz anda hasta olmuyor, zehirlenmiyorsunuz diye belki ikna olmuyorsunuz ama ikna olmak için hasta olmayı ya da ölmeyi beklemeyin. Çünkü çok geç olacaktır. Bugün internet her türlü bilgiyi ayağınıza kadar getiririyor. Katkı maddeleri ve koruyucu maddelerini araştırabilirsiniz. Yediklerinizi daha yakından tanıyın, içinize neler sokuyorsunuz bilin.
İkinci olarakda miktarlarınızı bilin. Farkında olmadan,sırf alışkanlık halinde yapılan atıştırmaların ne kadar da çok ve gereksiz olduğunu fark edin. Televizyon açtınız diye
Bireysel ve grup çalışmalarımda, herkesten yapmasını istediğim bir puanlama çalışmasını sizinle paylaşmak istiyorum.
'' Şu an hayatınızın en önemli alanları için puanlama yapmanızı istiyorum. İş, para, sevgili ( eş ), sosyal ortam, fiziksel görünüm ve sağlık alanlarında, kendinize 1 ila 10 arasında puan verin. 1 düşebileceğiniz en kötü seviye, 10 ulaşabileceğiniz en yüksek tatmin seviyeniz.''
Siz de hemen okumaya ara verip, kendiniz için puanlama yapabilirsiniz. Burada yapacağınız değerlendirme size, şuan içinde bulunduğunuz yaşamın kalitesini gösterecektir.
İŞ-KARİYER ( şu an yaptığınız işin tatmin seviyesi)
PARA
SOSYAL ÇEVRE
FİZİKSEL GÖRÜNÜM