Sağlıklı ve Sağlıksız Sevgi

29 Eylül 2014

Her an iletişim halindeyiz, özellikle de yakın akadaşlarımız, ailemiz ve partnerimizle. Ve pek çok insan, ilişkilerinin kalitesinden memnun değil. Şu an pek çok insan ilişkileriyle sınanmakta. Aslında ilişkiler, kişinin kendini tanıması, kendini aşması, kendini sevmesini öğremesi için muhteşem fırsatlardır. İşte, bu şekilde görebilenler yani krizi fırsata çevirebilenler, hayatlarında çok büyük farklar yaratabiliyor. Ama uyumsuz, yıpratıcı ilişkilerin sadece su üstünde kalan kısmına takılıp kendini veya karşı tarafı suçlayanlar yeni bir krize davetiye çıkarıyorlar.

Bugün, sağlıklı ve sağlıksız ilişkilerin farkı nedir, bundan bahsetmek istiyorum. Ünlü psikolog Brenda Schaeffer'ın bu konudaki bazı tespitlerini sizlerle paylaşmak istedim. Siz de bu bilgiler ışığında kendi durumunuz hakkında bir değerlendirme yapıp, hangi alanlarda gelişmeniz gerektiğini anlayıp daha sağlıklı ilişkiler için adımlar atabilirsiniz.

Sağlıksız sevgi (ilişki) içinde olanlar; kendilerini tükenmiş hissederler, onsuz yaşamayacaklarını sanarlar. Sado-mazoşist tavırlar sergilerler. Bireysel gelişimleri kısıtlıdır. Karşı tarafa psikolojik oyunlar oynarlar. Çözümleri kendilerinde değil dışarıda ararlar.

Yazının Devamı

İşinize Sevgi Katın

23 Eylül 2014

Her gün yapmak zorunda olduğunuz bir işiniz mi var, yoksa her gün işinize severek mi gidiyorsunuz? Ne için çalışıyorsunuz? Sadece para kazanmak için mi yoksa oyalanmak için mi? Yoksa sevdiğiniz için mi? Bütün cevaplar sizde...

Eğer size uygun olmayan, sevmediğiniz bir işe gidiyorsanız en kısa zamanda işinizi değiştirmeniz iyi olacaktır. Ama ben işimi seviyorum, yine de işimde mutsuzum çünkü başarılı değilim, işler istediğim gibi gitmiyor, sorunlar var diyorsanız bu yazı sizin için.

İşinize sevgi katmaya ne dersiniz? İşinize başka bir gözle bakın. İşinizi sevdiğinizi hatırlayın ve şu anda bu işe sahip olduğunuz için teşekkür edin. Sonrada işinizi sevgiyle yapın, bırakın sorunları, eksikleri sadece sevgiyle bakın. Mesela hizmet sektöründeyseniz işinizin parçası olan insanlara sevgiyle bakın. Onlar olmasa bu işi de yapamazdınız. Her gününüz insanlarla birlikte geçiyor. Önyargılarınızı kaldırıp, o insanla yüz yüze de olsanız telefonun bir ucunda da olsanız sevgiyle "hoş geldin" deyin. Aklınızda sadece onu mutlu ederek göndermek olsun. Kim olursa olsun, ona insan olarak değer verin ve bunu da karşı tarafa hissettirin, gözlerinin içine bakarak gülümseyin. Sadece onda olun. Onun

Yazının Devamı

SORUNLARA HAYIR !

17 Eylül 2014

Başımıza istemediğimiz olaylar geldiğinde bizi üzen, sıkan, kızdıran içsel durumların içine giriveririz. Eğer bildiğimiz bir şey varsa "korktuğum başıma geldi" ya da "zaten ben bunun böyle olacağını biliyordum" gibi cümleler söyleriz. Korktuğumuz, zaten zihnimizde canlandırdığımız filmlerdir ve üzerimize çekeriz. Bildiğimiz de o konuyla ilgili inandığımız bir şeyin senaryosudur zaten. O da zihnimizde film gibi kim bilir kaç kere canlanmıştır. Ve zihindeki canlandırmalar defalarca tekrarlanarak inandıklarımıza ve gerçekliğimize dönüşür. Bu yüzden en çok neyi düşlediğimizin her zaman farkında olmalıyız. Zihni başı boş bırakırsak kendi içinde en çok tekrar edilen senaryoları tekrar etmeye devam edecektir. Bu yüzden farkında olarak zihni yönlendirmek çok daha iyidir. Bu yönlendirmelerle ilgili pek çok yazıyı kitaplarımda ve web sitemde yazmıştım. İhtiyaç duydukça tekrar tekrar okuyup çalışmaları uygulayabilirsiniz. Dış dünyadan o kadar çok gelen uyaran var ki kolaylıkla zihinlerimiz oradan oraya uçuşabiliyor. Olumsuz ve gereksiz düşüncelerin arkasına takılıp gidiveriyor. Yolda kalmak için sürekli antrenman şart! :)

Bir de bazen hiç anlam veremediğimiz, neden başımıza geldiğini

Yazının Devamı

Takıntılı Bir İlişki

14 Eylül 2014

İki kadın, kadın kadına sohbet etmektedir:

- Kız, senin bu kocan da amma takıntı, baksana değişime kapalı, hayatınıza hiç yeni bir şey sokamıyorsunuz, yıllardır aynı tas aynı hamam. Adam giydiği gömleklerin rengini bile değiştiremiyor... Bir yaşam koçuna gönder bari adamı ha ha ha!

- Ne göndereceğim ya, iyidir takıntılı adam, değişime kapalı adam boş versene sen.

- Neden kız? Anlamadım.

- Ne var anlamayacak ayol, değişime kapalı, takıntılı adam karısına da takılır. Ben hayatımı garantilemişim, adam beni de değiştiremez ha ha...

- Hiç düşünmemiştim, ne akıllı kızsın vallahi, cinsin sen cin!

Aradan yıllar geçer ve iki arkadaş tekrar buluşur.

- Kız, ne oldu yüzünden düşen bin parça, yoksa senin adam değişti mi? Ha ha ha...

Yazının Devamı

Güzel Bir İlişki İçin Adım

5 Eylül 2014

Gündemden düşmeyen ve hiçbir zaman da düşmeyecek konumuz: İlişkiler. Kadın-erkek ilişkileri. Eşini arayanlar, eşiyle anlaşamayanlar, biten ilişkiler... Herkes mutlu bir ilişki ister ama kaç kişi anlaşabiliyor ya da kaç kişi ilişkisini uyumla, ahenkle dans eder gibi yaşayabiliyor?

Biten ilişkilerde en çok duyduğum şey: "Ben onun için şunları yaptım" , "ben onun için şundan vazgeçtim" ya da "ben onun yüzünden ...yaptım''. Bu arkadaş, aile ilişkisi için de geçerli. Eğer birisi yüzünden işinizden vazgeçiyorsanız, eğer birisi yüzünden tatile gitmiyorsanız, eğer birisi yüzünden istediğiniz gibi giyinmiyorsanız bu, bir gün sorun olur. Birisi için bir şey yapıyorsanız sadece onu mutlu etmek için yapın; ama gönülden yapın ve bunu yaparken siz de mutlu olun. Karşılık beklemeden ve kendiniz de istediğiniz için yapın. Yaptığınız ya da yapmadığınız şeyin sorumluluğunu alın. Bir gün hesap soracak ya da ağlanıp sızlanacaksanız, pişman olacaksanız hiç yapmayın.

Yaptıklarımızın, yaşadıklarımızın sorumluluğunu almazsak kurban psikolojisine girmeye başlarız. Hep suçlu başkasıdır. Suçlarken rahatlanır ama arkasında hep yine acı vardır.

Geçenlerde bir danışanım, eşinin ona iyi davranmadığını;

Yazının Devamı

Fastfood Yaşamlar

1 Eylül 2014

Zaman ne kadar çabuk geçiyor, eskisinden de hızlı değil mi? Her şeyi çok çabuk tüketiyor, bir sonraki, bir sonraki diyerek hiçbir şeyi kaçırmadan yaşamaya çalışıyoruz. Çabuk tüketilen kıyafetler, yemekler, ardı arkası kesilmeyen programlar, iş, eş, arkadaş, ev, TV, aşk... Her şey fastfood yaşanır oldu. Tam bir tüketim toplumu, az sonra şu, az sonra bu... Reklamlar gibi. Bir şey izlerken araya giren reklamların "daha yenisi çıktı, daha iyisi çıktı, az sonra" diyen ve zamanı yaşanmadan, odaklanamadan alıp giden sesi gibi.

İnsan bir dur, bir tadını al, yaşadığının farkında ol demek istiyor. Bir dinginlik arıyor. Ama zihinler koşturuyor , her şey sirkülasyon içinde, gün geçip gidiyor. Kahve içerken kahve içtiğinin tadına varamıyor insan. Aynı anda sohbet, telefon, internet, çalan kapı zili. Kahve bitince nelere koşturacağı, akşam ne yapacağı uçuyor insanın zihninde. Bir diğerinden bir diğerine atlıyorsun. Fastfood olmuş yaşamlar... Aşklar da fastfood olmuş, uğraşmak, çabalamak, anlamak, emek vermek yok. Günübirlik, aylık ilişkiler...

Peki, ne yapmalı?

Bu yazıyı yavaş yavaş okumalı :)

Önce elindekinin kıymetini bilmeli.

Hayatının amacını bilmeli.

Ne istediğini bilmeli.

Yazının Devamı

Dikkat Yeme Atağı Geliyor !

26 Ağustos 2014

"Eyvah, dün akşam ne yaptım ben? İki pizza, iki dilim pasta, iki paket de çikolata yedim. Neden? Çünkü yeme atağı geldi yine..." Bu cümlelerin zihinde tanımlaması nasıldır acaba bir bakalım; "yeme atağı" diye bir şey var, sanki birisi, dışarıdan birisi, ufukta görünüyor ve üstünüze üstünüze geliyor. Sizde kontrol yok, o gelişi kabul ediyorsunuz. Geliyor ve yeme işlemini size yaptırıyor, sonra da gidiyor. Sizde kalan ne? Önce rahatlama, sonra bir iki kilo ve arkasından pişmanlık... :(

Ben bu yeme atağını kanatlı bir ejderhaya benzetiyorum, ufuktan görünüyor, "dikkat ejderha geliyor" çıkar şimdi kılıcını ve kes başını... İlla bir atak gelsin istiyorsan yürüyüş atağını, spor atağını çağır. :) Hoş gelsin, kabul et, at kendini dışarıya ya da spor salonuna. Hiç değilse atak bir işe yarasın. Bu atağın sonunda terler, toksinlerini atarsın, beyninde sağ ve sol lobu dengeler, mutluluk hormonuyla gülümsersin ve 300-500 gram da verirsin.

Her zaman "sorunlarınızı dile getiriş şeklinize bakın, size zihninizde neler olup bittiğini açıklar" diyorum. İşte bu da onlardan biri. Duygusal dalgalanmalar sonuncunda yeme atağınız oluyorsa ve siz bunu "yeme atağı geldi" diye dile getiriyorsanız,

Yazının Devamı

İçindeki Elması Fark et!

19 Ağustos 2014

Korkak, tedirgin, sevgiye, ilgiye aç. Karşındakinin ağzından çıkacak iki lafa göre mutlu ya da mutsuz olacaktı. Güzel bir şey söylese kendini değerli, iyi hissedecek ya da çirkin bir şey söylerse değersiz ve kötü hissedecekti. Yani değerini karşısındaki belirleyecekOtuz beş yaşındaydı ama kendini zaman zaman küçük bir kız gibi hissediyordu. ti. Öylece kalakalıyordu çoğu zaman, bu nedenle hayatına tam bir yön veremiyordu.

Bir gün kendisinin bir elmas gibi değerli ve özel olduğunu fark etti. Elmasın üstüne çamur atsan elmasın değeri düşer mi? HAYIR! Elmasın üstüne çiçek koysan elmasın değeri artar mı? HAYIR! Elmas, her durumda elmastır, değerlidir. Tıpkı senin de değerli ve tek olduğun gibi... :) İhtiyacın olan, elmas olduğunun farkında olman ve elmasına sahip çıkman. Sen de kendini bu kadın gibi, zaman zaman korkak, tedirgin, ilgiye, sevgiye aç hissediyorsan ve alt dudağını büküyorsan HATIRLA! Sen zaten elmasın kendisisin. Bunu sana birinin hissettirmesine, söylemesine gerek yok. Elmasının üstü tozlarla kaplanmış, al eline bezi, temizle, sil, parlat ve elmasını kullan. Kullan ki ışık saçsın... Yüzün hep gülsün! :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP

Yazının Devamı