‘Yapabildiğimiz her şeyi yapsaydık, buna kendimiz bile şaşardık’ demiş Thomas Edison… İnsanların başarılı işler yapma konusundaki boş vermişliğinin büyüklüğünü gösteren bu söz özellikle günümüz insanının umursamazlığıyla çok güzel denkleşmekte. Görünen o ki bazıları büyük şaşkınlıklar yaşamamak için bırakın yapabilecekleri şeyleri yapmayı, ellerinden geldiğince az şey yapmak konusunda alabildiğine gayret göstermekte. Nitekim gönülden yapılmayan, yüksek hedefle yola çıkmayan işlerin nasıl olumsuz sonuçlar verdiğine ve hayal kırıklıkları yarattığına sıkça şahitlik etmekteyiz. Ekranda da bunun örnekleri dolu. Show TV’nin yaz dizilerinden ‘Tutar Mı Tutar’ da işte böylesi bir tabloyla karşımıza çıkanlardan.
‘TUTAR MI TUTAR’ DÜŞÜNCE OLARAK ÇOK İYİ
Bilinmeyen bir ortamda uyanıp şaşkınlaşan ve ilk iş böbreklerini kontrol eden Ayhan ile Cemal’in farklı ve bir o kadar da nostaljik olan hikayelerini anlatan ‘Tutar Mı Tutar’, dizi içinde dizi özelliğini taşıyan bir yapım. Bu noktadan diziyi değerlendirdiğimizde gerek konu bakımından gerekse oyuncular açısından sergilenen tablo hiç fena değil.
Şöyle ki; Küfür edemeyip biplenince bir dizinin içine düştüklerini anlayarak korkan…
İnsanların birbirleriyle başarılı biçimde iletişim kurması, gerek arkadaşlıklarda gerekse duygusal ilişkilerde dışarıdan bakıldığında beğenilecek bir tablo sergilemeleri aralarındaki uyuma bağlıdır. Bu durum yaşamda olduğu kadar dizilerde de geçerli. Hoş bir tablo yaratan çiftler, dizilerin izlenirliğini artırmaya yardımcı oluyor. Farklı örneklerle kendini gösteren dizi çiftleri bazen o denli hoşa gidiyor ki, izleyici aynı oyuncuları başka yapımlarda da birlikte görmek istiyor. Nasıl ki ‘Kara Para Aşk’ böylesi bir talep yarattı.
Fanları harekete geçiren dizi çiftlerinin önemini vurgulayarak başladık ya söze… Aslında bunların neredeyse tamamı, ‘iyi’ karakterlerin arasında doğan aşk ilişkisine dayanmakta. İşte bu noktada ‘Kara Para Aşk’ta özel ilgi gören çiftin farkı çıkıyor ortaya.
SAYGIN SOYSAL İLE BESTEMSU ÖZDEMİR UYUMU
Ramazan nedeniyle veda gecesini erkene alan… Nedret Hala’nın Tayyar’ın ortağı olduğunu anlayan İpek karakterinin öldürülmesiyle Öykü Karayel’le yollarını ayıran… Ve tıpkı ‘Karadayı’ gibi devam edip etmeyeceği konusunda haber farklılıklarıyla kafaları karıştırıp hiç gerekmediği halde final kararı alan ‘Kara Para Aşk’a apayrı bir özellik katan olgu, Nilüfer
Bu televizyonculara bir şeyler oluyor. Artık Güneş’teki patlamaların Dünya’ya erişen radyoaktif dalgalarının etkisinden midir, yoksa bol bulup bunamanın sonucu mudur? Bilemiyorum. Ancak iş yapan ve devamları halinde de iş yapacakları kesin olan gözde dizileri sürpriz bir biçimde ‘Final’ deyip noktalama anlamsızlığı moda haline geldi.
Bir baktık ATV’nin üç sezon boyunca ilgiyle izlenen ve akılcı gelişimlerle önümüzdeki sezonda da izleyicisini tutabileceği net olan ‘Karadayı’ dizisi, yeni sezonda devam edeceği açıklamasının ardından jet hızıyla noktayı koyuverdi. Üstelik yıllar boyu kendisini takip edenleri hayal kırıklığına uğratan aceleci bir sonla ve ardında cevaplanmamış bir yığın detay bırakarak. Oysa Mahir ile Feride’nin aşkını odak noktasına alarak haksızlıklara kafa tutan hikâye çok daha iyisini hak ediyordu. Yani kısacası ‘Karadayı’ efsanesini, bana göre yarım yamalak bir finalle apar topar bitirenler kendi kendilerini çelmelediler.
Daha bu garip ve anlamsız noktalanmanın şoku atlatılamamıştı ki bu kez de Kanal D’nin efsane dizilerinden olan ‘Arka Sokaklar’dan hayrete düşüren bir final kararı geldi.
Dokuz sezondur temposundan ve başarı grafiğinden kayıp vermeden
Her güzel şeyin bir sonu vardır şu hayatta. Gün gelir, olumsuzluklar baş gösterir sağdan soldan ve güzelliklerin yerinde yeller eser. Gerek yaşamın içinde, gerekse senaryoların hayali dünyasında bu durum sıkça çıkar karşımıza. Ama bazı kurgular vardır ki, baştan sona çizgisini bozmadan, kalitesinden ödün vermeden ilerler. Ne gösterilen ilgi, ne elde edilen kazanç değiştirmez onları. Nasıl ki; Es Film imzasındaki yapımcılığı, Altuğ Küçük yaratıcılığındaki senaryosu ve birbirinden kaliteli oyuncu kadrosuyla TRT 1 ekranında yer alan ve başarısını yeni dönemde de sürdüreceğini gösteren bir bölümle sezon finalini gerçekleştiren ‘Filinta’ da bu kategoriye girenlerden!
İYİ Kİ VARSIN FİLİNTA…
THY’nin sosyal medyadan başlattığı ‘Watch This’ isimli yarışmanın galiplerine ödül olarak gezdirilen İzmit’teki Seka Film Platosu’ndaki setiyle, kaliteli olacağının sinyalini daha en başından veren ‘Filinta: Bir Osmanlı Polisiyesi’, ekranlarımızın uzun süredir hasretini çektiği bir yapım olarak girdi hayatımıza. Girdiği andan itibaren de ‘İyi ki varsın Filinta’ dedirtti çoğumuza.
Serhat Tutumluer’le bütünleşen Boris Zaharyas karakterinin bölümler boyu süren saman altından su yürütmeleriyle
Din adamı dendi mi genellikle akıllarda hemen belli bir kalıp şekillenir… Dünya meşgalelerinden elini eteğini çekmiş, inanç öğretilerinin dışında pek bir şeyle uğraşmayan adeta insan figürünün üstüne taşınmış kişiler olarak algılanır, din adamları özelinde, imamlar.
Yıllar boyu süre giden bu toplumsal yönlendirme alışkanlığına zıt imam figürleri kurgusal canlandırmalarda karşımıza çıksa dahi, gerçek yaşamda klişelerin katılığı varlığını sürdürmüştür yıllar boyu. Ancak günümüzün değişen ve modernleşen bakış açıları imamların da, dini kimliklerinin ötesinde farklı ilgi alanları olabileceğini işlemeye başlamıştır.
Nitekim 2005 yapımı ‘The İmam’ filmi, bu yönde çok güzel bir iç çatışma ve analiz sunmuştur bize. Eşref Ziya’nın canlandırdığı İmam Hatipli Emre karakteri üstünden gelişen müzikçi, eğitimli modern imam tipinden günümüze geldiğimizde en güzel örnek, halen ATV’nin sevilen dizilerinden olan ‘Kertenkele’de!
Modern Robin Hood’lukten zorunlu imamlığa geçiş yapıp ‘Hoca camide’ olgusunu, çağdaşlığa ayak uydurabilen ‘Hoca her yerde’ mantığına dönüştüren ‘Kertenkele’ ile çok daha değişik bir imam karakteri sunuldu ekranlardan. Onca eleştiriye göğüs gererek başarıyı
‘Erkek adam ağlamaz’ sözü, yıllar boyu süregelen bir mantığın ürünü. Oysa ağlamak en doğal bir dışavurum şekli. Dolayısıyla duygusu olan, vicdanı olan her kişinin ağlaması da kaçınılmaz. Ancak erkekliğin şanının zedeleneceği kaygısıyla pek sık karşılaşılmaz ağlayan bir erkekle. Ama bir de ağladılar mı, zırt pırt gözyaşı döken kadınların aksine yürekten gelir hıçkırıkları… Ve daha bir başka etkiler insanı, erkeğin döktüğü gözyaşları!
Nitekim bu ağlama farkı, gerçek hayatta olduğu gibi dizilerin kurgusallığında da yüzünü göstermekte. En son örneğini ise Erkan Petekkaya yaşattı bize.
***
Son bölümlerde özeninin artırarak yol alan ‘Paramparça’ senaryosu, hem içerik akışını daha mantıklı hale getirdi hem de Civan Canova’nın canlandırdığı Rahmi karakteriyle yarattığı ‘dede’ profiline çekidüzen verdi.
Mahkeme bahanesiyle de olsa Cihan ile Dilara’yı aynı çatı altında yeniden buluşturan ve olayın Gülseren boyutunu biraz dizginleyerek izleyici tepkilerine bir nebze kulak verildiğini ispatlayan senaryo, Erkan Petekkaya’yı yani Cihan’ı da babasıyla sürekli papaz olma durumundan kurtarmanın çaresini buldu kendince. Hem de gayet ibretlik bir formülle!
Ailevi problemler yaşayıp,
Adam olacak çocuk doğuşundan belli olur demişler ya büyüklerimiz… Herhangi bir durumun geleceği konusunda en başından tahminde bulunmaya yönelik bu söz genellikle doğru çıkmakta. Nitekim ekran için hazırlıklarını sürdüren yeni dizilerin setleri de bu söz doğrultusunda olumlu sinyaller veriyor bize.
Haziran’da izleyiciyle buluşacak olan ve harıl harıl çekimleri sürdürülen diziler arasında Beş Kardeş, Güneş’in Kızları ve Ne Münasebet ilk etapta neşeli setleriyle dikkat çekenlerden.
BEŞ KARDEŞ YAZI SEVECEK Mİ?
Sezon karmaşasının orta yerinde ekrana çıkartılan ‘Beş Kardeş’ dizisi o hengâmenin arasında yeterli ilgiyi göremeyip kızağa çekilmişti malumunuz. Bazı yapımlar gibi toptan rafa kaldırılmaması için olumlu bir karardı. Çünkü gerek oyunculuk kalitesi, gerekse komedi dili bakımından izleyici toplama potansiyeline sahip bir yapımdı. Ancak yayın zamanlaması onun önünü kesmişti. Neyse ki, Kanal D diziyi heba etmek yerine, zararın neresinden dönülse kârdır misali bu gerçeği fark edebilmişti.
Nihayet uyku bitti, dizinin yeniden kendini gösterme vakti geldi. Kısa süreli kış uykusuna sokulan ve yeni bölümleri hayranlarınca merakla beklenen dizinin ekibi de yeniden izleyicisine
Ekranların yeni programlarla kan tazelediği bu dönemde biz de gıcır gıcır programları ve klasik izleme tercihlerinin ötesindeki kanallarda yer bulan farklılıkları tanıtmayı sürdürüyoruz bu köşede. Hani seçmece karpuz gibi, kabak çıkmama garantisini bir nebze sağlama niyetine… Bunun için de farklı yapımlara göz atacağız bugünkü yazının içeriğinde. Bunlardan ikisi NTV’nin yenileri… Bi’Dünya Şov ve Lingo… Diğleri de Discovery Sciens’taki Ölümcül İkilemler ve Samanyolu TV’deki Gülenay ile Pasta Börek… Kısaca bakalım nasıl yapımlarmış.
Bİ’DÜNYA ŞOV, HIZ VE DİNAMZİMİN ADI
Sosyal medya fenomenliği günümüzün yükselenlerinden. Herkese alabildiğine açık olan bu mecrada bir anda popülerleşmek işten bile değil. Tabii insanların nabzına göre şerbet vermek, ilgi çekici yenilikler veya içerikler sunmak şartıyla! Hoş olumsuzluklardan da fenomenler çıkıyor ya sosyal medyanın akıl almaz dünyasında… O da ayrı bir konu.
Şimdiye dek çeşitli işler, sosyal medya fenomenliğinden sinemaya veya ekrana geçiş yaptı. Mesela, ‘Sihirbazlık Okulunda Bir Türk’ filmi… Vine fenomeni Barbaros Dikmen’i beyazperdeye taşıdı. Bunun gibi bir dolu örnek var. NTV ekranında başlayan ‘‘Bi’Dünya Şov’’ da bunlardan