‘Erkek adam ağlamaz’ sözü, yıllar boyu süregelen bir mantığın ürünü. Oysa ağlamak en doğal bir dışavurum şekli. Dolayısıyla duygusu olan, vicdanı olan her kişinin ağlaması da kaçınılmaz. Ancak erkekliğin şanının zedeleneceği kaygısıyla pek sık karşılaşılmaz ağlayan bir erkekle. Ama bir de ağladılar mı, zırt pırt gözyaşı döken kadınların aksine yürekten gelir hıçkırıkları… Ve daha bir başka etkiler insanı, erkeğin döktüğü gözyaşları!
Nitekim bu ağlama farkı, gerçek hayatta olduğu gibi dizilerin kurgusallığında da yüzünü göstermekte. En son örneğini ise Erkan Petekkaya yaşattı bize.
***
Son bölümlerde özeninin artırarak yol alan ‘Paramparça’ senaryosu, hem içerik akışını daha mantıklı hale getirdi hem de Civan Canova’nın canlandırdığı Rahmi karakteriyle yarattığı ‘dede’ profiline çekidüzen verdi.
Mahkeme bahanesiyle de olsa Cihan ile Dilara’yı aynı çatı altında yeniden buluşturan ve olayın Gülseren boyutunu biraz dizginleyerek izleyici tepkilerine bir nebze kulak verildiğini ispatlayan senaryo, Erkan Petekkaya’yı yani Cihan’ı da babasıyla sürekli papaz olma durumundan kurtarmanın çaresini buldu kendince. Hem de gayet ibretlik bir formülle!
Ailevi problemler yaşayıp, ebeveynlerinin kendisini istemediği fikrine kapılan genç kızlarımızın teselliyi, yaşça büyük erkeklerde arama alışkanlığının hızla arttığı günümüzde ‘Paramparça’nın Hazal ile yansıttığı tablo çift yönlü fayda sağlayan bir akılcılığa sahipti. Nasıl mı?
***
Öncelikle belirtmek isterim ki, bu gelişimden çıkartılacak ders, diziyi izleyen ergenlere kalıyor. Zira Hazal’ın başına gelen ve dedesine cinayet işleten gelişme tam da onları ilgilendirir mahiyette.
Dikkat edilmediği takdirde faydadan çok zarar getirici özelliği sahip internet ortamının kandırmaya-kandırılmaya müsaitliğini düşünürsek, hele bir de maddi olanak vaatlerine kanma ihtimallerini göz önüne alırsak… Gerçekten de Dilara’nın Cansu’yu gayet başarılı bir çocuk olarak yetiştirmesine karşın başıboş bir ortamda, üstelik Keriman gibi dolapçı-açgözlü bir Hala’nın kışkırtmacı yönlendiriciliğiyle büyüyen, Gülseren’in de anne kontrolü sağlayamadığı Hazal’ın kendisini sevdiğini düşündüğü adam tarafından görüntülenmesi ve şantaj ağına düşme ihtimali bu açıdan iyi formüle edilmiş bir süreç olmuş sonuçta. Cansu mu Hazal mı diye çekişmeye giren gençlerimiz dizinin bu yönüne de dikkat etmeli.
***
Bu sürecin dizi gelişimi açısından önemiyse, Rahmi ile Cihan arasında pozitif yansımalı bir baba-oğul ilişkisi geliştirmesi!
Geçmişte ailesine verdiği zararların pişmanlığını yaşamaya başlayarak ‘kötü dede’ kimliğinden ufak ufak sıyrılan Rahmi’nin Teoman’ı öldürüp torunu için yaptığı fedakârlık sonrasındaki süreç oldukça duygusaldı. Cihan’ın onu kollaması ve aralarında gelişen konuşma ‘Paramparça’nın şimdiye kadarki en etkili sahnesiydi diyebilirim.
Gerçi Rahmi, oğlu Cihan’ın korumacılığına karşı kendini suçlayan ve aşağılayan tarzda özeleştiri yapıp duygusal modda konuşurken ‘Acaba yeni bir hinlik düşünüyor olabilir mi’ fikrine kapılmadım desem yalan olur. Ama bu çok da önemli değil. Neticede senaryolarda sağ gösterip sol vurmak her an için beklenilen bir durum. Dahası bu ikili diyaloglarda beni asıl duygulandıranın Cihan’ın ifade tarzı olduğu da bir gerçek.
Bu noktada da en büyük etken ise Nurgül Yeşilçay tarafından Türkiye’nin Corc Kuluni’si olarak takdim edilen Erkan Petekkaya’nın ağlayışı tabii!
***
Artık babamın tekrarlayan kanser illetinin verdiği hassasiyetten midir bilmem, bambaşka etkiledi beni Erkan Petekkaya’nın babasıyla çocukluğunu konuşması ve döktüğü gözyaşları.
Onun yüz ifadesindeki, ses tonundaki sahicilik öyle bir içimi titretti ki… Sanki Cihan karakteriyle birlikte ben de, şimdi her an kaybetme korkusuyla baktığım canım babamla oyunlar oynadığım çocukluğuma gittim yeniden ve anılarım canlanırken hafızamda, babasız kalma ihtimalinin acısını yüreğimde hissettim.
Diyeceğim o ki; Birkaç kez eksiklerini, olumsuzluklarını dile getirerek eleştirdiğim ‘Paramparça’ dizisi bu kez Erkan Petekkaya’nın gerçekçi canlandırması sayesinde beni paramparça etti.
Her daim severek ve beğeniyle izlediğim Erkan Petekkaya, çocuklar ve kadınlar arasında kalmaktan bunalmış Cihan’ın babasıyla yakınlaşmasını sergilemek için ağlıyordu… Ben de Cihan’dan yansıyan duyguların kişiselleşmiş haliyle gözyaşı döküyordum ekran karşısında.
Ah ahh… ‘Yeni Dünya’da da sahici oyunculuğunla hüzünlendirmiştin ama bu kez fena ağlattın sevgili Erkan Petekkaya… Dizide ağladın, ağlattın ama yüzün hep gülsün gerçek hayatta.
Anibal GÜLEROĞLU