İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde okurken diğer yandan oyunculuk ve sunuculuk eğitimi aldı.
‘James Bond’ filminde oynayan ilk Türk kızı oldu, ‘Deli Yürek’, ‘Mavi Rüya’, ‘Deli Yürek Bumerang Cehennemi’ gibi çok izlenen yapımlarda başrol oynadı.
Çok sayıda reklam filminde oynadı, radyo ve televizyon programlarında sunuculuk yaptı.
Üçü başrol olmak üzere altı dizide oynadı, iki televizyon filminde başrol oyuncusu olarak kamera karşısına geçti. TRT 2’deki ‘Gece Kahvesi’nde konuk ağırlayıp, onlarla sohbet etti.
Dizi, film ve programcılık alanında bunları yaparken, akademik eğitimden de geri kalmadı. Diş hekimliğinden sonra İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Tıp Bilimleri branşında doktora, Yeditepe Üniversitesi İmplantoloji Bilim Dalı’nda yüksek lisans yaptı.
Melda Bekcan
Sağlık Bakanlığı’nda yedi yıl diş hekimliğinden sonra 2013’ten bu yana Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu’nda adli tıp doktoru olarak çalıştı.
Ahmet San’ın ‘San’ adlı kitabının sonlarına doğru ‘Dostlarımdan’ adlı bir bölüm var. Burada çalıştığı ünlülerin Ahmet San hakkındaki düşünceleri yer alıyor... Ahmet San’ın menajerlik yaptığı Türk şarkıcılar; Emrah, Kenan Doğulu, Burak Kut, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Mirkelam, Sertab Erener, Mazhar-Fuat–Özkan ve Sezen Aksu... Kitapta Ahmet San için bir şeyler yazan sanatçılarsa sadece Sezen Aksu, Kenan Doğulu ve Burak Kut.
Tarkan, Emrah, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Mirkelam, Sertab Erener ve MFÖ, Ahmet San için bir şeyler yazmak mı istemedi yoksa ünlü organizatör mü onlara teklif götürmedi, bilmiyorum. Bill Clinton ve Jean-Claude Van Damme bile Ahmet San ve kitabı için düşüncelerini yazmışken, bir dönem menajerliğini yaptığı isimlerin bu bölümde olmaması dikkatimi çekti. İş ortaklığıyla birlikte dostluk da bitti demek ki!
1980’lerde Çeşme
‘San’, 1980’li yıllara kadar sadece İzmirliler’in yazları gittiği sahil kasabası
‘Alice’yi yakından takip edenler bilir, ünlülerin kendilerini anlattıkları nehir söyleşiler, hayatları veya anılarına dair yazdıkları en sevdiğim kitap türüdür...
1981 yılından bu yana magazin gazeteciliği yapan biri olarak, ünlü organizatör Ahmet San’ın kendisini ve iş yaptığı ünlülerle ilgili anılarını anlattığı ‘San’ kitabının çıkmasını merakla bekliyordum.
Çünkü Ahmet San, ‘show business’ alanında Türkiye’de tek...
Bu saatten sonra onun yaptıklarını yapacak birinin daha çıkması da imkansız.
Neden mi?
Ahmet San’ı alanında bir numara olmasının sebebi zamanında Emrah, Tarkan, Kenan Doğulu, Burak Kut, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Mirkelam, Sertab Erener, Mazhar-Fuat-Özkan ve Sezen Aksu gibi yerli sanatçıların menajerliğini üstlenmiş olması değil. Bu sanatçılara menajerlik yapmış olmak elbette ki önemli, ama Ahmet San’ı ‘Ahmet San’ yapan Türkiye’ye getirtip, konser verdirdiği dünya starları...
Kimler mi onlar?
1990’lı yıllardan itibaren senarist, oyuncu ve yönetmen olarak şov dünyasından tanıdığımız Müfit Can Saçıntı, yazdığı uzun bir tweet’le ne denli bahtsız bir sinemacı olduğunu gözler önüne serdi.
‘Mandıra Filozofu’ adlı film serisinin yönetmeni ve başrol oyuncusunun yazdıkları özetle şöyle: “1990’dan beri sektördeyim. Tatlıcı olsaydım bugün dükkanının tabelasına ‘Tarihi Tatlıcı’ yazdırabilirdim, tabii sakallı bir resmimle beraber.
Neylersin ki, tatlıcı değil, filmciyiz.
Hiçbir filmin, dizinin telif hakları bana ait değil.
Biri hariç!
2016’da bütün maddi birikimimi ortaya koydum, ‘Yaşamak Güzel Şey’ filmini çektim ve battım!
Çünkü biz filmin gösterime gireceği günü belirledikten sonra ülkede aynı gün ‘Başkanlık Referandumu’ yapılmasına karar verildi.
Yıllardır ülkemizdeki festivaller, şenlikler ve kültürel etkinliklerde en çok izlettirilen film ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’.
Davetli olarak gittiğim bu tür etkinliklerden biliyorum bunu.
1977 yapımı film, halka ücretsiz izlettiriliyor, ama etkinliği düzenleyenler bunun için yapımcısına para ödüyor.
Bu paranın miktarını ödeyen ve alandan başka kimse bilmiyor!
Oysa ‘eser sahibi’ sayılan senarist, yönetmen ve besteci de pay alması gerekir bu paradan.
Öykünün sahibi Cengiz Aytmatov, senarist Ali Özgentürk, yönetmen Atıf Yılmaz ve müzikleri yapan Cahit Berkay, oyuncular Türkan Şoray ve Kadir İnanır, bu filmin TV, VHS, DVD, dijital platformlar ve festivallerden kazandığı paradan bir kuruş telif almadı.
Hepsi yapımcı Arif Keskiner’in cebine gitti.
Kaderine boyun eğmeyip, yılmadan savaşan ve sonunda hedeflerine ulaşanlar sadece kendileri adına bir şeyleri başarmıyor, aynı durumdaki insanlara da rol model oluyor.
Başkalarına rol model olup, “O yılmadı, savaştı ve başardı” dedirtmek, Allah’ın her kuluna nasip olmaz...
Sinemalardan sonra dijital platformlarda da gösterime giren ‘Buğday Tanesi’ filminin kahramanı Serkan Bayram, tam da böyle biri...
Erzincan’ın Refahiye ilçesine bağlı Üçören köyünde çiftçi bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi, ama bir yangın daha beşikteyken hayatının akışını değiştirdi.
Anne ve babası tarlada ekin biçerken, bir yaşındaki çocuklarını beşiğiyle bir ağacın gölgesine bırakır.
Bahçedeki anızlar tutuşur, çıkan yangın ona kadar ulaşır.
Elleri ve yüzü yanan çocuğunu kucaklayan baba, onu hastaneye kaldırır.
Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimler Akademisi, 1929’dan bu yana verdiği Oscar Ödülleri’ne bazı yeni kurallar getirdi.
Her yeni şey gibi Akademi’nin aldığı bu kararlar da tartışmaları beraberinde getirdi.
Peki nedir Oscar’daki yeni kurallar?
Sinema dünyasının en prestijli ödülü olan Oscar’a ‘En İyi Film’ dalında aday gösterilecek yapımlara bundan böyle yeterli sayıda farklı etnik köken, LGBT ve engelli oyuncunun yer alması şartı getirildi.
2024’te yürürlüğe girecek bu kuralla amaçlanan, kamera önü ve kamera arkasındaki çeşitliliği teşvik etmek.
Bu koşullar baştan itibaren geçerli olsaydı ‘Baba’, ‘Gladyatör’ ve ‘Schindler’in Listesi’ gibi Oscarlı filmler, değil ödül almak, yarışmaya bile katılamayacaktı.
Akademi’nin Oscar’da yarışacak filmlere getirdiği yeni kural bununla da sınırlı değil.
Yeni düzenlemeyle, gelecek yıl vizyona girecek filmlerin, 2025’te Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Film’ kategorisinde yarışabilmesi için vizyonda kalma s&u
Ekranların fenomen yarışması ‘Survivor’da yıllardır yarışmacıların kaderini seyircilerden gelen SMS oyları belirliyordu. Bu durum Nagihan Karadere ve Adem Kılıççı gibi parkurlarda fırtına gibi esen yarışmacıların aleyhine oluyor, Nisa Bölükbaşı ile Cemal Can Canseven gibi tribünlere, yani SMS atacak seyircilere oynayanların işine yarıyordu.
Acun Ilıcalı, bu sezon ‘Survivor’ın finalinde bir sonraki yarışma için aldıkları radikal kararı açıkladı.
‘Survivor’ yarışmacılarının kaderini artık seyircilerden gelen SMS’ler belirlemeyecek.
Bir sonraki ‘Survivor’da çok şeyi değiştirecek bir karar bu.
2024’ün ocak sonu ya da şubat başında başlayacak yarışmanın adı ‘Survivor All Star’ olacak ve iki takım da şimdiye kadar ‘Survivor’da iz bırakanlardan oluşacak.
Yarışmacılar, yıllarca olduğu gibi seyirciye oynayıp, parkurlarda başaramadığını SMS’le elde edip, adada kalamayacak.
SMS’siz ‘Survivor’, kameralara oynayanlar arasındaki ayak oyunlarının ve rol yapanların azalması, parkur performanslarının artması demek.