Ahmet San’ın ‘San’ adlı kitabının sonlarına doğru ‘Dostlarımdan’ adlı bir bölüm var. Burada çalıştığı ünlülerin Ahmet San hakkındaki düşünceleri yer alıyor... Ahmet San’ın menajerlik yaptığı Türk şarkıcılar; Emrah, Kenan Doğulu, Burak Kut, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Mirkelam, Sertab Erener, Mazhar-Fuat–Özkan ve Sezen Aksu... Kitapta Ahmet San için bir şeyler yazan sanatçılarsa sadece Sezen Aksu, Kenan Doğulu ve Burak Kut.
Tarkan, Emrah, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Mirkelam, Sertab Erener ve MFÖ, Ahmet San için bir şeyler yazmak mı istemedi yoksa ünlü organizatör mü onlara teklif götürmedi, bilmiyorum. Bill Clinton ve Jean-Claude Van Damme bile Ahmet San ve kitabı için düşüncelerini yazmışken, bir dönem menajerliğini yaptığı isimlerin bu bölümde olmaması dikkatimi çekti. İş ortaklığıyla birlikte dostluk da bitti demek ki!
1980’lerde Çeşme
‘San’, 1980’li yıllara kadar sadece İzmirliler’in yazları gittiği sahil kasabası Çeşme’nin nasıl Türkiye’nin gözdesi olduğunu da çok iyi anlatan bir kitap.
Kim Wilde, Nick Kamen, Brigitte Nielsen, Bo Derek, Ursula Andress, Anthony Delon, Paul Belmondo ve La Toya Jackson gibi o yılların starları, dünyada ve Türkiye’de büyük ilgi gören ‘Hayat Ağacı’nın yıldızı Kelly Rutherford, ‘Marimar’ dizisinin yıldızı Eduardo Capetillo’yu ağırlayan Çeşme Festivali ve Müzik Yarışması’nın yanı sıra Turgut Özal’ın yaptırdığı Çeşme otobanı, sıradan bir kasabayı turizm cenneti yaptı.
Günümüzde yapılan her köprü, otoyol ve havalimanına karşı çıkanlar, o zaman da vardı. “Bir avuç azınlığa otoban yapıyor” diye eleştiriyorlardı Turgut Özal’ı...
Kitabın Çeşme’yle ilgili sayfalarını okurken anılarım canlandı... Çünkü her yıl muhabir olarak takip ettiğim bir etkinlikti Çeşme Festivali ve Müzik Yarışması...
Kitapta adı yok, ama 1986’nın Eurovision birincisi Sandra Kim’le havuzda yaptığım çekim geldi aklıma... İstediğim pozları verene kadar havuzda tur attırmıştım şarkıcıya...
Ahmet San’ın kitabında Çeşme’ye gelinceye kadar tanışıklığı bile olmayan Kim Wilde ile Anthony Delon’un diskoda başlayan samimiyetlerinin ardından jet-ski ile kayıplara karıştıkları bölümü okurken, o dönem yaptığım şu özel haber geldi aklıma:
‘Kim Wilde ile Anthony Delon’un Çeşme kaçamağı’...
La Toya Jackson’a İstanbul’da dayak
Ahmet San’ın kitabında yazdıkları arasında Michael Jackson’un kendisi gibi şarkıcı olan ablası La Toya Jackson ile ilgili bölümü okurken çok şaşırdım. Eşinden şiddet gören bazı kadınların ‘tamamen duygusal’ sebeplerle susması neyse de, para basan şarkıcıların, “O benim kocam” deyip, susmasını anlayamıyorum.
İşte Ahmet San’ın kitabında ‘La Toya Jackson’ın gözyaşları’ başlığı altında yazdıkları:
“La Toya Jackson, hem menajeri hem de eşi olan Jack Gordon’a körkütük aşıktı. Eski boksör olan Gordon, hiç iyi bir adam değildi. Şarkıcıyı adeta esir almış, ona çok kötü davranıyordu.
İstanbul Discorium konseri zamanı Dedeman Oteli’nde kalıyorlardı. Güvenliği sağlayan çocuk aradı, ‘Ahmet Bey, çok acil gelin, içeriden La Toya Jackson’ın çığlıkları geliyor’ dedi. Koşarak otele gittim, yanımda ofisten iki kişi daha vardı. Odadan feci bir gürültü geliyordu. Kapıyı çaldık, tekmeledik, yanıt gelmedi. Resepsiyondan anahtar geldi, girdim, kadını yerde sürüklüyordu, hem de tekme tokat... Biz 3-4 kişi Jack Gordon’a saldırdık, o da bize. La Toya Jackson’u kral dairesinde tutup, eşini başka odaya yerleştirdik. Gordon’a, ‘Ayrılana kadar bu odadan çıkmayacaksın, dönüş biletlerinizi ayırdım’ dedim.
La Toya Jackson, ‘Ne olur yapma, o benim kocam ve menajerim. Ne yapayım, çok kıskanç’ dedi. ‘Türkiye’den gittikten sonra ne yaparsan yap, burada olmaz, uçak biletlerinizi aldım. Önce eşin gidecek, bir gün sonra sen’ dedim. Sarıldı, ağlamaya başladı. Jack Gordon, döner dönmez özür faksı yolladı.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Sakın insanın iyisi ile kötüsünü bir tutma. Çünkü bu eşitlik, iyileri iyilikten soğutur.” (Hz. Ali)