Bir önceki yazımızda, “Üniversite öğrenimi, iyi bir gelecek için çok önemli ama tek seçenek değil. Hayata dönük diğer seçenekleri de incelemekte yarar var. Neler mi? Onları da bir sonraki yazımızda paylaşacağız” demiştik.
Bugün, gelin bu konuda hep birlikte bir fikir jimnastiği yapalım.
Örneğin, doğan her çocuğu üniversite kapısına yığmak ne kadar doğru?
Dünya geneline baktığımızda böylesi bir uygulama söz konusu değil.
En gelişmiş ülkelerde bile üniversiteye yönelen aday sayısı doğan çocuk sayısının üçte birini bulmaz. Diğer üçte ikisi ise ilkokuldan sonra ilgi, yetenek ve akademik başarılarına göre farklı alanlara yönlendirilir.
İlle de üniversite diyen ve akademik performansı buna yeterli olanlar üniversite kulvarına girer diğerleri de mesleki eğitime ya da hayalleri ve olanakları doğrultusunda farklı alanlara yönelirler.
Bizde yanlış olan, tüm öğrencilere üniversite hayali kurdurup, yıllarca dershanelerde ve sonu gelmeyen sınavlarla oyaladıktan sonra paçavraya çevirip bir kenara atmamız.
Herhangi bir liseyi bitirip üniversiteye giremeyen ve elinde hiçbir mesleği olmayan bir genç için hayat hiç de kolay değil.
Meslek öğrenmeye kalksa çıraklık yaşı çoktan geçmiş oluyor, çiftçiliğe yönelecek olsa o saatten sonrası boşa kürek çekmekten başka işe yaramıyor.
12 yıllık zorunlu temel eğitim, çok iyi kurgulanmadığı için sıkıntıları da beraberinde getirdi.
Kurtulalım dedikçe de daha bir sınav odaklı hale geldi.
Zorunlu eğitim 12 hatta okul öncesi eğitimi içine alacak şekilde 13 yıla da çıkabilir. Önemli olan bu sürecin nasıl değerlendirildiği ve sonrasında kişiye ne yararlar sağladığı?
Olaya bu çerçeveden baktığımızda çok net göreceğiz ki mevcut sistem üniversite yarışına girenler için kısmen de olsa bir yarar sağlasa da meslek lisesi mezunları da dâhil diğer öğrencilere gelecek garantisi sunmuyor.
Mesleki eğitim?
“Meslek lisesi memleket meselesi” diyenler çok haklı.
Mesleki eğitim elbette çok önemli ama nasıl bir mesleki eğitim?
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği gelişmiş ülkelerde 13-14 bin civarında. Bizde ise bin 500’ün altında. Çoğu da artık demode hale gelen meslekler.
Ve bir başka anekdot:
Önümüzdeki 20 yıl içerisinde bugünkü mesleklerin yüzde 70’i yok olacak!
İşte bu noktada, mesleki eğitim adına ne yapıldığı çok önemli.
Örneğin geleceğe yönelik yeni mesleklerin kontenjanları artırılırken, önümüzdeki 30 yıla yetecek kadar mezunu bulunan alanların kontenjanları azaltılıyor mu?
Evet demek mümkün değil.
Bu yıl üniversitelere 832 bin öğrenci yerleştirildi. YÖK tarafından geleceğin meslekleri olarak nitelendirilen fakülte ve yüksekokulların toplam kontenjanı 3 bin civarında!
Kim yapar, nasıl yapar bilmiyorum ama bu konuda mutlaka bir şeylerin yapılması gerekiyor.
Yani ciddi anlamda insan gücü planlaması olmazsa olmazımız haline geldi.
Yükseköğretimde okullaşma oranı elbette çok önemli ama bir o kadar önemli olan bir başka ayrıntı da alınan eğitimin bir karşılığının bulunması. Yoksa pek çok ülkede olduğu gibi yükseköğretimden kopuşlar başlar ve üniversiteler öğrenci bulamaz hale gelir. Yetişmiş insan gücü de başka ülkelerden tedarik edilmeye çalışılır.
YKS verilerine baktığımızda, kapıda üç milyon aday beklemesine ve barajlar kalkmasına rağmen hâlâ kontenjan açığının bulunması hiç hayra alamet değil!
Özetin özeti: Eğitimin önemine her zamankinden daha fazla inanan ve buna kaynak ayıran bir ülke olarak eminiz ki bizim için en doğru eğitim modelini de eninde sonunda bulacağız.