Öğretmenler açısından baktığımızda, dünün de önceki günlerden hiçbir farkı yoktu. Oysa büyük bir beklenti içerisindeydiler.
Yüz binlercesi atama müjdesi bekliyor, on binlercesi ailelerine kavuşmayı istiyor, kimileri de kadro ve özlük haklarının iyileştirilmesini umuyordu.
Yine lafın ötesine geçilmedi. Yine hayalleri bir başka bahara kaldı.
Kendilerine sabır diliyoruz...
Onlar bizim aynamız!
Öğretmenlere verdiğimiz değer, çocuklarımıza ve ülkemizin geleceğine verdiğimiz değerin en önemli göstergesidir.
Onlar mutluysa biz de mutluyuz, onlar başarılıysa biz de şanslıyız demektir. Başöğretmen Atatürk’ün dediği gibi, yeni nesiller, onların eseri olacak. Eserlerinin kıymeti de onların beceri ve fedakârlığının derecesiyle orantılı olacaktır.
Bu yüzden onları asla ihmal etmemeliyiz!..
Onlar, eridikçe etrafını aydınlatan mum gibidir. Fedakârca çırpınır, hep daha iyisini isterler.
Mustafa Kemal’in de dikkat çektiği gibi, eseri üzerinde imzası olmayan tek sanatçıdır onlar.
Ne olur öğretmenlerimizi ciddiye alalım.
Yılda sadece bir gün değil, her gün baş tacı edelim.
Sorunları sorunumuz, mutlulukları gururumuz olsun.
Memleketin her yeri benim vatanım, öğrencim olsun, olmasın, her çocuk benim evladım diyen idealist öğretmenlerimiz her daim başımızın tacı olsun.
Sorunları, sayılamayacak kadar çok fazla.
Bazıları hemen çözülebilir, bazıları da zaman alabilir.
Önemli olan samimiyet ve iyi niyet.
O varsa, gerisi kendiliğinden gelecektir.
Tek tip öğretmen!
Öğretmenlik Meslek Yasası bir an önce çıkmalı, aynı okulda, aynı sınıfta, aynı derse giren çeşit çeşit öğretmen olmamalıdır.
Hangi mesleğin ücretlisi, sözleşmelisi var ki öğretmenliğe böylesine “hoyratça” davranılıyor?
Öğret-menlerimiz mutluysa, çocuklarımız, dolayısıyla da ailemiz ve ülkemiz mutludur.
Evinde, yakın çevresinde öğrenci olmayan yok gibi.
Her dört kişiden biri öğrenci, ikisi de veli! Diğer teki de öğrenci yakınıyken, eğitim ve öğretmen, umurumuzda değil diyemeyiz.
Öğretmen yetiştirme?
Öğretmen yetiştirme ve atama sistemimiz A’dan Z’ye değiştirilmeli, yatılı öğretmen liseleri ve Yüksek Öğretmen Okulları yeniden açılmalıdır.
Açılmalı ki, öğretmenliği bir iş kapısı olarak görenler değil, hayali öğretmenlik olanlar bu mesleğe yönelmeli ve öğretmenliği bir yaşam biçimi olarak iliklerine kadar yaşamalıdır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok iyi öğretmenler yetiştirdik. Onlar da mesleğinde çok başarılı gençler yetiştirerek modern Türkiye’nin mimarı oldular.
Bunu, dün başardıysak, bugün de başarırız. Yeter ki isteyelim, yeter ki eğitim sistemimizi ve çocuklarımızı sınav odaklı bugünkü eğitim sisteminden kurtaralım.
Sınav kölesi oldular!
Çocuklarımızı ve öğretmenlerimizi adeta sınav köleleri haline getirdik.
Çocuklarımız LGS ve YKS kölesi haline gelirken, öğretmenlerimiz de KPSS ile ömürlerini, heyecanlarını, idealizmlerini tükettiler. Hayallerini kaybettiler.
Emperyalist güçlerin şöyle bir söylemi var:
Ülkeleri artık tankla, topla, savaşla değil, eğitim sistemlerini bozarak ele geçirebilirsiniz. Bunun yolu da öğretmen yetiştirme sistemini dejenere etmekten geçiyor!..
Geriye dönün bakın. Doktor, mühendis, hukukçu yetiştirme sistemimizde bir değişiklik yokken, neredeyse her 20 yılda bir öğretmen yetiştirme sistemimiz sil baştan değişti. Eğitim sistemimizde değişmedik yer kalmadı!..
Özetin özeti: Hepimizi olduğu gibi, gelecek nesilleri yetiştirecek olan da onlar. Ne olur artık hak ettikleri değeri ve önemi kendilerinden esirgemeyelim.