Her kriz, beraberinde çözümleri de getiriyor. Tabii buna ne kadar çözüm diyecek olursak.
Okulların kapalı olmasına alışık bir ülkeyiz.
En güzel günlerimizde bile okula gitmediğimiz gün sayısı, gittiğimiz günden çok daha fazla.
Bu yüzden, okul ya da üniversitelerin, fazladan üç beş hafta daha kapalı olması hiçbir şeyi değiştiremez.
Peki, o zaman bu uzaktan eğitim telaşı niye?
Yasalara göre, kayıp eğitim günlerinin telafi edilmesi gerekiyor.
Örneğin 12 yıllık zorunlu temel eğitim süresi 180 iş günü.Herhangi bir nedenle, 20 gün okula gidilmediyse, bu sürenin ya hafta sonu ya ara tatillerde ya da okullar kapandıktan sonra yaz tatilinde telafi edilmesi gerekiyor.Peki, bunu daha önceki facialar nedeniyle okullar tatil edildiğinde yaptık mı?
Evet demek yanıltıcı olur.“Böylesine zor bir dönemde eğitim kimin umurunda ki” diyenler elbette çıkacaktır. Can pazarının yaşandığı bu süreçte, “Neden öyle düşünüyorsunuz?” demeye de hiçbirimizin hakkı yok.
MEB ve YÖK’ün uzaktan eğitim konusundaki heyecanlarını da anlamak gerek. Bugüne kadar ne zaman uzaktan eğitim ve dijital dönüşümden söz etseler, ciddiye alan çıkmıyordu.
Şimdi çok daha rahat hareket edebilirler.Peki, uzaktan eğitimle, örgün eğitimle kazandırılan yetkinliklerin ne kadarı kazandırılabilir?
Ne olur hiç kimse, bize aynını, hatta çok daha fazlasını kazandırırız demesin! Çünkü eğitimin temeli, öğretmen ve motivasyondur. Yani okul içi eğitimdir...
Dua edelim de koronavirüs fırtınası bir an önce sona ersin ve normale dönelim...
MEB ve YÖK için zor sınav MEB’e bağlı okullarda eğitim çok daha tekdüze. Okul çeşitliliği 100’ü, ders sayısı da bini bulmaz.Üniversiteler öyle mi?10 binin üzerinde farklı bölüm ve on binlerce ders var. Üstelik aynı ismi taşıyan derslerin içerikleri bile farklı olabilir. Yani bu konuda MEB’in işi YÖK’e göre daha kolay.207 üniversitenin 120’sinde uzaktan Eğitim Merkezi UZEM varmış.
Peki ne kadarı aktif ve bu konuda başarılı bir performans sergiliyor? Sayıları 10’u zor bulur!
Bu vesileyle, belki konu ciddiye alınır ve ileriye yönelik ciddi adımlar atılabilir.Umutlu muyum? Bekleyip, görmek sanki en doğrusu olacak.Üç beş üniversitemiz bu konuda ciddi yol aldı, büyük deneyimler elde etti, YÖK’ün dikkatini çekmese de dünyanın dikkatini çekti.
Şimdi onlardan destek istenecek mi, gelin birikiminizi bizimle paylaşın denilecek mi?Hiç sanmıyoruz!..Dünyanın en iyi üniversiteleri işledikleri tüm dersleri videoya alıp, dijital ortamda tüm dünyayla paylaşırken, bizim daha kendi öğrencimizle paylaşamıyor olmamız affedilemez.
Açıköğretim ya da uzaktan eğitim asla örgün eğitimin yerini alamaz ama tamamlayıcısı olabilir.Bir de böylesi zor günlerde cankurtaran simidi görevi görebilir.Tabii eğer hakkını vererek yapabilirsek.
Açıöğretimde başarı oranı bir ara yüzde 5’lerdeydi. Yani 100 kişi kaydoluyor, 5 kişi mezun oluyordu.Son rakamlar nasıl bilmiyorum ama çok daha iyi olduğunu sanmıyorum.MEB, 20 milyon öğrencinin, YÖK de 8 milyon gencin ne kadarını yakalayabilecek, çok merak ediyorum.
Umarız başarılı olurlar!..
Sınavlar?
Bu süreçte en büyük sıkıntıyı sınavlara hazırlanan adaylar yaşayacak. Liselere ve üniversiteye giriş gibi, KPSS de gelecek için çok önemli. Boşa geçen her gün haksız yarışın boyutlarını daha da büyütecek.Her ne kadar dershaneler kapansa da bu süreç evlere taşınacak ve parası olan çok daha konforlu bir şekilde hazırlığa devam edecek? Peki ya diğerleri?..
Özetin özeti: Kötü komşu ev sahibi yapar misali, bu zor günler bize yeni yetkinlikler kazandıracaktır...